Masumiyet kendini izletiyor
Fikrim çabucak değişiyor. Her konuda hem de… Hayat değişiyor, mevsimler değişiyor, biz değişiyoruz, dünya değişiyor da benim azıcık fikrim mi değişmeyecek? Masumiyet dizisiyle ilgili birinci bölüm sonunda yazdığım yazıyı değiştiriyorum şimdi de. Çünkü konu ilginç bir hal aldı. Yani beni ekran karşısındaki yerime oturttu çarşamba akşamları. Annem babam devam etmedi diziye. Annem kararsız kaldı aslında ama babama ayak uydurarak Netflix’i tercih etti. Ertesi sabah bana diziyi anlattırmaya çalıştı ama hiç oralı olmadım. Çünkü izlemek gerek.
Konuyu güzel örmüşler. Geçişler inandırıcılıktan uzak da olsa başarılı. Başta tahmin ettiğim gibi Deniz Çakır ve Mehmet Aslantuğ arasında büyük bir aşk başlayacak gibi görünüyor. Son bölümde Harun’un sevgilisine olan ilgisiz tavrı bunun olabileceği sinyalini açıkça verdi. Sosyetik yaşam koçunun zengin ve ünlü iş adamıyla olan ilişkisi, kadının ilişkiyi yürütebilme kabiliyetine bağlı olarak devam ediyor.
Çok güzel bir konu bu; zira günümüzde ilişkilerin pek çoğu kadınların kişisel gelişim kitapları ve kurslarından edindikleri bilgilerle yürütülüyor. Aşksız ama kadının çabasıyla ilerleyen ilişkiler diyarındayız. Susuyor, görmezden geliyor, fark etmiyor gibi yapıyor birçok kadın partnerlerinin ilgisizliğini. Düzenin devamından hoşlanan erkekler de konforlarından vazgeçmek istemedikleri için yola devam ediyorlar yanlarındaki kadınlarla. Aslında kadınların da sevgililerine bayıldıkları yok. Başarısız olmayı kabullenemedikleri için bir hırs uğruna devam ettiriyorlar gemiyi.
Bir zamanlar dostlarının karşı çıkmasına rağmen tekne alan deniz severler gibi. Marina kirasına, benzine, kaptan maaşına rağmen uzun süre direnirler ya teknelerini satmamak için. “Biz sana demiştik” cümlesini duymamak için biraz da. Birçok kadın sırf çevresindekileri haklı çıkarmamak adına devam ediyor çileye dönene ilişkisine. Ta ki taraflardan birinin hayatına kalbini kıpırdatan birileri girene kadar. Bakalım Masumiyet’te bu gidişat nasıl şekillenecek? Sosyetik yaşam koçu sükunetini koruyacak mı kendi hayatında da? Yoksa çoğu yaşam koçunun yaptığı gibi iş kendine gelince kişisel gelişim stratejilerini bir yana bırakıp içindeki “dişi aslan” mı devreye girecek?
İlker ve Ela aşkı büyüyecek mi? Influencer prenses ilişkinin neresinde olacak? Hale Ilgaz kötülüğünün altından zorluklarla büyüyen ve sonradan zenginliğe kavuşan klasik bir hikaye mi çıkacak? Kıskanç kuzenin olayın döngüsündeki rolü ne olacak? Asistan ve kızın babası ilişkisi hikayeye ne şekilde yansıyacak? Ben diziyi izlemeye devam edeceğim de Serkan Tütüncü ve Deniz Işın’ın Instagram'daki andımız konulu paylaşımlarını nefret ettiğimi söylemeden geçemeyeceğim.
Kaç yıl geçti aradan ayrı ayrı
Yasak Elma 5.sezon onayını alınca senaristler diziyi bir sezon daha götürmek amacıyla benim içimi burkan bir beş yıllık kalkınma planı hazırlamışlar. “Kaç yıl geçti aradan ayrı ayrı” diyerek bizim güzel Yıldız’ımızı beş sene yıldızlara teslim edip sevimsiz Cansu’yu Çağatay’a eş Halit Can’a anne yapmışlar. Başkan’ın dürümcü, Şahika’nın üniversiteli kantinci olduğu bir Yasak Elma’nın karşısına oturacağız pazartesi akşamı. Yani bu değişime hazır değilim. Kötünün bu kadar kazanmasına hiç ama hiç değilim. Eminim iyi iş çıkarmışlardır ve umarım Çağatay Cansu’nun yanağına öpücük bile kondurmamıştır. Bekleyip göreceğiz. Bu krantina günlerinde dizi senaryosu için dua etmek de varmış kaderde.