"Ezhel'in karakterinden etkilendim"
“Ezhel - Kazıdım Tırnaklarla" kitabının yazarı Barış Akpolat, "Sahnedeki Ezhel ile evdeki Sercan arasında çok büyük bir fark yok." diyor.
Okuma yazmayı üç yaşında öğrendi. Duvarlara yazılar yazarken annesi tarafından hiç engellenmemiş bir çocukluk yaşadı. Lise yıllarında burslu bir şekilde girdiği özel okuldan atıldı. Devlet okulunda okumaya başladı ancak okul Kurtlar Vadisi seti gibiydi ve daha yolun başında bıraktı okulu. Müziğe verdi kendini. Politik görüşü Bob Marley şarkılarıyla şekillendi. Piyano, saz, gitar, darbuka belki de daha fazlasını çalıyor. Hem rap, hem reggae, hem türkü, hem neler neler söylüyor. Kanepe altında bozuk para arayacak kadar beş parasızken bile 15 bin gibi bir parayı reddedebiliyor. New York Times’ın takip edilmesi gereken en önemli 15 sanatçı arasında gösterdiği bir isim o... Gerçek adı Sercan İpekçioğlu olan Ezhel'den bahsediyorum. Türkiye'de rap müziğin ana akımda yer bulmasında büyük pay sahibi, 2017 çıkışlı “Müptezhel” albümüyle ortamları kasıp kavuran Ezhel aslında nasıl biri? Bu başarısının sırrı ne? Şöhret onu değiştirdi mi yoksa hala Ankara'da mahallenin çocuğu mu? Gazeteci ve radyocu Barış Akpolat, ilk kitabı “Ezhel - Kazıdım Tırnaklarla" için Ezhel'in dünyasına girdi ve onunla birlikte geçirdiği 200 saatlik gözlemlerini kaleme aldı. Akpolat'la kitapla, dolayısıyla da Ezhel'le ilgili konuştuk.
Bir Ezhel kitabı yazma düşünesi nasıl oluştu, ilk fikir Tolga Akyıldız ve Kanat Akkaya'dan çıkmış fakat, seni de bu konuda adım atıp yolu bitirmeye kadar sürükleyen bir itici güç illaki vardır, neydi o? Arkadaş sohbeti esnasında gelişen o hikayeyi biraz anlatır mısın?
Birkaç yıldır hip hop ekseninde bir kitap yazma isteğim hep vardı. Kitapta da anlattığım gibi bir gün tüm planlarım bu kitap çevresinde gelişmeye başladı. Meslekteki ağabey saydığım Kanat Atkaya ve Tolga Akyıldız ile sohbet ederken Ezhel’in adı geçmeye başladı. Daha önce kendisiyle birkaç röportaj yaptığım için acaba olsa ne olur diye düşünmeye başladık. Ardından bir nehir söyleşi kitabı olsa nasıl olur diye fikir yürüttük. Fakat yola çıktıktan sonra kitabı yazarken karşıma çıkan değişkenler sonucu fazlasıyla değiştirdi.
Sercan'a bu teklifi götürdüğünde ilk tepkisi ne oldu? Bu fikir onu heyecanlandırdı mı yoksa, gayet cool, "Olur bro yazmak istiyorsan yaz" gibi bir tavrı mı oldu?
Önce Ezhel’in menajerliğini üstlenen Stage Art’tan Rıza Okçu ile fikrimi paylaştım o da fikri Sercan ile paylaştı. Sercan olaya sıcak baktığında bir sonraki safhaya geçtik. Müptezhel turnesini yeni bitirip Ankara’ya dönen Sercan’ın ve Bugy ile yaşadığı ve müzik yaptıkları evlerine davet edildim. Orada biraz zaman geçirmeye başladık ve her gün röportajlar yaparak yola koyulduk.
“Kazıdım Tırnaklarla” alışıldık bir biyografi kitabı değil. Onunla geçirdiğin 200 saat sonunda edindiğin gözlemleri aktarıyorsun. Neden bu formatı tercih ettin?
Hürriyet Gazetesi’nin hafta sonu eklerinde müzik röportajları yapmaya başladım 2007’de. İlk röportajım Daft Punk olmuştu. Röportaj yapmaya alıştıktan sonra baktım ki kaset çözmeye üşeniyorum kasetlerimi dinlerken yorum yaparak cümlelerimi kurmaya başladım. Bu sistem yazıyı yorumlayarak yazmaya beni yöneltti. Aslında söyleşi formatından uzaklaşıp röportaj tekniğine beni iten şey tembelliğim oldu. Haliyle kendi cümlelerimi kurmaya çok alıştım. Arada bazı noktalarda kendimi yetersiz bulduğum için çok fazla müzikle kitap okumaya ve kendimi geliştirmeye çalıştım. Kitapta kendi yorumlarımı bu sayede daha kolay ekledim. Ama bu bana, Ezhel’i anlatmaktan çok benim o anda bir hikayeyi paylaştığım, bana kendini anlatan Sercan'ı okuyucuya tanıtma fırsatı verdi. Sadece soru-cevap yapsaydık sıcak ve samimi olmayacaktı. Bu tarzla Sercan’ı daha sıcak bir biçimde anlatabileceğimi hissettim yazarken. Ve yola böyle devam ettim.
Kitabı okumadan eleştirenler oldu
Kitap epey ilgi gördü ve söz konusu Ezhel olunca bu pek şaşırtıcı değil elbette. Eleştiriler nasıl? Olumlu ve olumsuz yönde kitaba dair en çok hangi yorumlar yapıldı?
Kitabı okumadan yapıldığına emin olduğum çok kötü yorumlar aldım açıkçası ama tüm yorumları bunlara indirgersem yapılan çok iyi yorumların sahiplerine de haksızlık etmiş olurum. İlk günlerde gelen çok fazla haksız eleştiri yerini bir noktadan sonra kötü de olsa belli bir temele dayanan eleştirilere bıraktı. Bir yandan bu kadar iyi yorum alacağımı da hiç düşünmemiştim. Kitabını hediye olarak alıp kardeşlerine, arkadaşlarına, sevgililerine yollayan pek çok okuyucumdan mesaj aldım. Çok mutlu oldum ve açıkçası çok uzun zamandır herhangi bir şey için bu kadar heyecanlanmamıştım.
En çok kim eleştirdi? Ezhel'i sevenler mi, sevmeyenler mi?
En çok eleştiriyi hip hop dinleyicisinden aldım. Her kesimden eleştiri aldım. 15 yıldır bu işi yaptığım için açıkçası derim biraz kalın. Eleştiri kadar normal bir şey yok. Sadece daha kitabı okumadan yorum yaptığı çok belli olan ön yargılı kimselerden gelen yorumlar biraz üzdü diyebilirim ama genel olarak ortaya bir ürün sunduğunuzda eleştirilmesi çok doğal. İyi veya kötü eleştiren hepsine teşekkür ederim. Umarım bir gün önyargılarımızı kenara koyup daha rahat tartışabiliriz.
Bu adamın da burnu ne kadar yukarıda demiyorsunuz
Benim Ezel'le ilk tanışmam henüz adı hiç duyulmamışken o zamanki erkek arkadaşımın YouTube'dan bir video açıp, "Bak bu çocuk ilerde kesin çok iyi yerlere gelecek" diyerek dinletmesiyle oldu ki ikimiz de rap dinleyicisi değiliz ve şarkı da rap değil reggae'ydi zaten. Rastalı saçlı genç bir çocuk, küçücük bir mekanda şarkı söylüyordu ve şahaneydi, müthiş bir enerjisi vardı. Ezhel'in insanlar üzerinde etki bırakan bu büyülü yan ne sence?
Bu herkese göre farklılık gösterecek bir durum bence. Bir şarkı, bir konser veya herhangi bir sanatçının vereceği enerji sizin o anki hissiyatınıza, göre değişiklik gösterebilir. O yüzden sizin çok sevdiğiniz bir şarkıcıyı başkası sevmeyebilir. Sizin inanılmaz keyif aldığınız bir konserde başkası aynı derecede eğlenmeyebilir. Bu çok doğal bir süreç. Ezhel bence çok samimi bir adam, bir sanatçı. Sahnedeki enerjisi sıcak. Sesi çok güzel, müzik bilgisi çok iyi olduğu için sizi çok rahat etkileyebiliyor. Kasıntı değil dolayısıyla izlerken “Bu adamın da burnu ne kadar yukarıda” demiyorsunuz, ama bir yandan da çok havalı. Beni de ilk dinlemede çok etkilemişti o yüzden rahatlıkla şarkı söylerken takındığı tavrın sizi ilk duyduğunuz anda etkilediğini söyleyebilirim.
"Çalıştığım süre boyunca, ki bu epey uzun yıllara dayanıyor, Sercan İpekçioğlu, yani Ezhel, kadar başarı yakalayan, uzaya yollanan bir roket kadar hızlı yükselen başka bir sanatçı görmedim" diyorsun kitapta. Bu böyle mi hakikaten, yok mu başka örneği?
Bu yorumumun arkasındayım. 15 yıldır gazete ve dergilerde müzik yazıları yazıp röportajlar yapıyorum. Editörlük deneyimim var. Müzik piyasasının her zaman içinde oldum. Daha ilk albümünde -ki bu albümün arkasında dev prodüksiyon, PR ekipleri veya menajerler yok- bu kadar başarıya ulaşmış sanatçı ben görmedim. Avrupa’da biletleri tükenen veya aşırı ilgiden mekanları büyütülen konserler vermiş olması çok önemliydi. Daha ilk albümüyle New York Times’ın takip edilmesi gereken en önemli 15 sanatçısından biri seçilmiş başka müzisyen ben görmedim.
Onlar olmasaydı ben de başka biri olurdum
Türkçe Rap bizlerin hayatına Cartel'le giriş yaptı. Yıllar geçmiş olsa da şarkı hafızalarda yer etmiş, hala ezbere biliniyor. Ülkede rap konusunda ilk başarı onların sayılmaz mı?
Tabii ki ilk büyük başarı Cartel. Ben metalci bir çocukken onlar sayesinde rap ile tanıştım. Hatta Cartel albümündeki çoğu şarkının sözlerini hala ezberden söyleyebilirim. Bu çok önemli. Cartel, Nefret, Ceza gibi grup ve sanatçılar olmasaydı Ezhel’den de belki bahsedemiyorduk. Zaten kitabımda da bunun aksini söyleyen bir yorumum olmadı. Onlar olmasaydı ben de başka biri olurdum.
Ezhel, açlıktan kanepe altında poğaça parçası ve bozuk para aradıkları bir dönemde 15 bin lira gibi bir parayı reddetmeyip Müptezel için plak şirketiyle anlaşsaydı kariyerinde ne değişirdi?
Böyle bir soruya cevap vermek biraz fal bakmak gibi olacaktır. Bence her şey değişirdi ama maddi ve manevi onlar için en doğru kararı Bugy ile birlikte vermişler demek en doğrusu.
Ezhel'in yükselen başarısını yazmak için, Sercan'ın dünyasına girdin ve bu bir bakıma da risk açıkçası. Bir insanı iyi tanıyabilmek için onunla tatile git derler ya, bu da onun gibi bir şey sonuçta. Tanıdığın Sercan hoşuna gitmeyebilirdi, ona karşı olan olumlu tavrın değişebilirdi. Böyle olsaydı da kitaba yazar mıydın?
Her şey mümkün fakat böyle bir korkum olmadı, sanırım nasıl biriyle karşılaşacağımı çok iyi biliyordum. Sercan ile ilk kez bir Sattas konserinde tanıştım. O konserden birkaç hafta sonra buluşup sohbet ettiğim adam kimse, evine gidip kaldığım insan da aynıydı. Bu değişiklik gösterebilirdi. Ama onu da bir şekilde en uygun cümlelerle yansıtmak isterdim.
Karakterinden çok etkilendim
Sonradan keşke şunu da konuşsaydık dediğin, kitapta eksik bulduğun bir şey oldu mu?
Her işte eksikler vardır. Bazen önemli olan eldeki malzemeyi en iyi şekilde kullanmaktır. Hayat kısa, keşkeye yer yok.
Onunla geçirdiğin süre boyunca Sercan'a dair en çok etkilendiğin ne oldu? Müzik veya özel hayatına dair...
Yüzlerce konsere çıktıktan sonra da milyonlarca izlenme ve dinlenmeye ulaştıktan sonra da aynı insan olarak kalmasından etkilendim açıkçası. Ankara’da çocukluğunu, gençliğini geçirdiği kafe ve barlara gittik. Ünlü olmadan önce kimle takılıyorsa hala o arkadaş çevresiyle eğleniyor. Karakteri bozulmamış. Bu hayatımızda sıkça karşılaştığımız bir insani özellik değil. Tevazuyu eksik etmeyen karakterinden çok etkilendiğimi söylemem gerekiyor. Sahnedeki Ezhel ile evdeki Sercan arasında çok büyük bir fark yok.
Ezhel, “Aklı bir karış havada, gafil kişi” anlamına gelse de, Sercan'ın hiç de aklı bir karış havada olmadığını, bilinçli veya bilinçsiz hep doğru adımlar attığını görüyoruz ve sen de kitapta bunu bir şekilde belirtiyorsun. Bundan sonrası ne olur peki?
Bunu bilmem mümkün değil. Ama Sercan aklı başında. Ne yapmak istediğini gayet iyi bilen ve doğru zamanda doğru adımların kararlarını verebilen bir sanatçı. Bundan sonra da yaş tahtaya basacağını hiç sanmıyorum.
Türkiye'de rap müziğin yükselişiyle ilgili ne düşünüyorsun, bunda Ezhel'in payı var mı?
Çok büyük payı var. Farkında olarak veya olmayarak Müptezhel albümü hip hop’a olan ilgiyi o kadar büyüttü ki farklı yaş gruplarından farklı meslek ve hayat görüşünden insanın devasa beklentisi bu türü, pop yayını yapan tüm kanal ve radyoları bu albümü çalma durumunda bıraktı. İlgi çok olunca yıllardır bu müziğe kulak tıkayan tüm yayınlar istese de istemese de hip hop yayınlamak durumunda kaldı.
Hip hop “artık ben ana akımım” dedi
Öyle ki artık dizi müziklerinde de rap tercih ediliyor. Örneğin, Çukur gibi reytinglerde iddialı bir dizinin müzikleri de kendi gibi popüler. Bu örnekler çoğalacak mı dersin? Bu geçici bir süreç mi yoksa rap geldi ve "Ben de varım!" dedi mi?
Bundan 4-5 yıl önce konuşuyor olsaydık “kalıcılığından emin değilim” derdim ki bunu demişliğim var yazılarımda. Fakat artık insanlar çok net bir biçimde ne istediğini belli etti. Dizi müzikleri bu müziğe çok katkı sağladı. Gençlerin izlediği diziler hip hop’a yer verdikçe bu genel dinleyicinin artmasına sebep olacaktır. Fakat reklam jingle'larının hip hop’tan beslenerek markalarını yeni kitlelerle tanıştırmaya çalıştığını ve sırf bu yüzden başarısız olacaklarını düşünüyorum. İnsanlar istediklerini dinlemeyeye devam edecek. Hip hop ve rock dinleyicisine istemediklerini dayatabileceklerine pek ihtimal vermiyorum. Son olarak… Hip hop “Ben de varım” demedi. Hip hop “artık ben ana akımım” dedi.
Son olarak, yeni bir kitap projesi var mı? Bu yeni isimlerle devam eden bir kitap serisine dönüşür mü yoksa tamamen farklı bir proje mi?
Yeni kitap projem var. Ama bunu bir seriye dönüştürmeyi pek düşünmüyorum şimdilik. Yeni kitap projem kendimle alakalı olacak gibi duruyor. Yine de ben kararları çok planlamam. Yarın akşam bile karar değiştirip başka bir şey yapmaya başlayabilirim. Kim bilir...