Bazı oyunculara karşı aşırı sempatim ve gizli bir hayranlığım olduğunu her zaman dile getiriyorum. Bu oyunculardan bir tanesi de, önceleri canlandırdığı kötü kadın karakterleri yüzünden sinir olduğum ama daha sonra daha da izleyerek tanıdıkça aşırı sevdiğim Melisa Doğu oldu. Tabii ki sizler onu, “Yasak Elma” dizisinde canlandırdığı Asuman karakteriyle çok iyi tanıyorsunuz. Kimi zaman ona çok gülüyor, kimi zaman çevrenizden birine onu çok benzetiyor ve kimi zaman sinir oluyorsunuz eminim. Ama Melisa Doğu, oynadığı karakterler ve olağanüstü performansıyla tiyatro sahnelerinde de fırtınalar estiriyor. Ayrıca rol aldığı diğer dizilerle de onu aslında çok iyi biliyorsunuz. Gelin bakalım Yasak Elma’ya dair merak edilenlerin yanı sıra, Melisa Doğu hakkında bilinmeyenleri de konuştuğumuz röportajda neler var…
“Hayalim hep konservatuar okumaktı”
İstanbul doğumlusunuz ve aslında hayaller tam da 14 yaşındayken başlıyor. Küçük yaşta başlayan oyunculuk ve modellik süreciniz, bugünlere geldiğimizde Türkiye’nin en fenomen dizisine kadar getirdi aslında. Mimar Sinan Üniversitesi Konservatuarı mezunu olarak, oyunculuk sizin için hangi noktada nasıl başlıyor?
Aslında daha çocuk yaşta başladı benim oyunculuk hayalim, ilkokul zamanımda. İstanbul’da doğdum, 4-5 yaşlarında İzmir’de bir süre bulunduk ailemin işleri nedeniyle. İlkokula Bodrum’da başladım. 3. sınıfa kadar orada, okudum ve tekrar İstanbul’a döndük. Sonrası hep İstanbul. Modellik o dönemde oyunculuk için ideal bir geçişti diye yapmak istedim ama hayalim hep konservatuvar okumaktı. 18 yaşımda bu hayalim gerçek oldu. 28 yıldır profesyonel olarak oyunculuk yapıyorum. Yasak Elma tabi ki milattır benim adıma. Tiyatro seyircisi uzun zamandır beni takip etse de, ekranda uzun zamandır var olan bir iş tabi ki sizi daha tanınır kılıyor.
Türkiye’de podyuma çıkan en genç model olma unvanını elinizde bulunduruyorsunuz. Geri dönüp baktığınızda modellik sürecinin gelecek hayatınıza nasıl katkıları oldu?
Ben modelliğe ilk Gaye Sökmen’e bağlı olarak başladım. Sevgili Sait Sökmen’le öğrendim, yürümeyi, durmayı, fiziksel olarak vücuda hakim olmayı. Kamera ve fotoğraf makinesi önünde durmayı. Küçük yaşta bunları biliyor olmak konservatuvar sürecimde ve sonrasında tabii ki bir adım öne geçirmiştir beni diye düşünüyorum.
Bugüne kadar pek dizi, film ve tiyatro oyunuyla karşımıza çıktınız. Hepsi birbirinden farklı kadın karakterleriydi. Sanırım 2004 yılında Avrupa Yakası ile başlıyor bu süreç, 2005’de de ilk film projeniz Gen ile devam ediyor… İlk set gününüzü hatırlıyor musunuz, nasıl bir heyecanınız vardı?
Benim ilk dizim rahmetli Zeki Alasya’nın yönettiği “Dedem, Gofret ve Ben” diye bir işti. Televizyona başka işler yapmıştım ama ilk dizi o. Heyecanlanmamıştım çok aslında, daha öncesinde tecrübem vardı. İyi bir izlenim bırakmak istemiştim Zeki Hoca’ya.
“Sahne olmadan varlığımı sürdürebileceğimi düşünmüyorum”
Tiyatro sahnesinde de sizi iki kez izlemiş biri olarak, ekrandan bağımsız olarak sahneye de çok yakışan ender oyunculardan olduğunuzu düşünüyorum. “Nereye Gitti Bütün Çiçekler” oyununda her bir oyuncu muazzam performanslarla kalplerimizi kazandınız. Son olarak “Aşk Geçmişim” oyununda da adeta oyunun sürpriz bir yıldızı olarak parlıyorsunuz. Sahnede olmak nasıl bir duygu?
Çok teşekkür ederim öncelikle. Sahne olmadan varlığımı sürdürebileceğimi düşünmüyorum. Ekran işi zor, yorucu. Uzun saatler çalışmak, sürekli bir yarış hali, uzun vadede yıpratıcı da olabiliyor. Müthiş bir psikoloji lazım kaldırabilmek için. Tiyatro sahnesi ise benim mabedim, şifa bulduğum yer. Kendimi kendim gibi görebildiğim ve gösterebildiğim alanım aslında.
“Aşk Geçmişim” oyununu izlerken, tipten tipe giren, adrenalini had safhada hissettiren bir Melisa Doğu izlediğimizi hissettim. “Nereye Gitti Bütün Çiçekler” oyununda beraber çalıştığınız Tuğrul Tülek ile yeniden yönetmen olarak çalışıyorsunuz? Oyun süreci nasıl geçiyor dizi temposunun yanında? Şebnem Bozoklu ve Rıza Kocaoğlu ile nasıl bir uyumunuz var?
Tuğrul’la birlikte çalıştığım ikinci oyunum Aşk Geçmişim. Aynı zamanda dostum ve yönetmenim olması, bir de üstüne kapı komşusu olmamız bize iyi geldi. Onun bakış açısını ve dünyasını seviyorum. Rıza ve Şebo vazgeçilmezlerim diyebilirim. Tiyatro için kalplerimiz ilk konservatuvar sınavına girer gibi çarpıyor üçümüzün de. Bu çok hoşuma gidiyor. Ne kadar profesyonel olsak da o amatör heyecanımızı kaybetmiyoruz bu çok önemli.
Rol aldığınız dizilerin sayısı saymakla bitmez, filmografiniz dizi açısından şahane görünüyor. Nasıl bir dizi izleyicisisiniz?
İyi bir izleyiciyim. Yerli, yabancı çok iş izliyorum. Çağın gerisinde kalmayı sevmem. Takip ettiğim sezon işleri ve sevdiğim yönetmenler var. Yeni platformların da gelmesiyle kaliteli işlerin çoğalacağına inanıyorum diğer meslektaşlarım gibi ben de.
Peki Melisa Doğu bir projeden teklif geldiğinde ne yapar? Neye göre senaryoları değerlendirip, karaktere bakıp o rolü kabul edersiniz?
Heyecanlanmam lazım. Kalbimin çarpması, o rolü canlandırdığımı hayal ettiğimde bana hissettirdiği şeyin beni mutlu edeceğini düşünmem gerek. İlk etap bu. Ama tabii ki özellikle ekran için, kim yapıyor, kim yazıyor, kiminle oynayacağım ve kim çekecek? Bunlar çok önemli…
“Önceden öngörülü olmanın verdiği bir tatlı bakış açısı var”
2014 yılında yayınlanan “Kocamın Ailesi” dizisindeki Fulden karakteri, tanınmanızda büyük etkisi ve bence dizi anlamında dönüm noktanız olabilecek bir işti. Benim sizi ilk fark etmem de bu dizi ile olmuştu. Geri dönüp baktığınızda neler düşünüyorsunuz?
Geçenlerde bir geçmişe bakıp izledim ben de. Çok güzel bir işti Kocamın Ailesi gerçekten de. Fulden severek oynadığım bir karakterdi. Hala da izlerken heyecanlandırdı beni.
Dijital platformların rağbet gördüğü bir dönemden önce aslında, benim de keyifle izlediğim mini dizi “Yıldızın Parlasın” da oynamıştınız. Dijital dizilerin yükseldiği dönemden önce bu türde bir deneme yapmak, geri dönüp baktığınızda nasıl görünüyor?
Önceden öngörülü olmanın verdiği bir tatlı bakış açısı oluyor tabii ki. (Gülüyor). Değişik ve eğlenceli bir işti Yıldızın Parlasın. Bir kere en yakın dostumla ve arkadaşlarımla oynamak ve sevdiğim bir yönetmenle çalışmak müthişti. Doğa Rutkay, Yosi Mizrahi, Giray Altınok ve sevgili Devrim Yalçın selam olsun buradan her birine…
Yeniden dijital platformlarda bir projede yer almayı düşünüyor musunuz?
Tabii ki sevip heyecanlanacağım işler yapmak istiyorum. Var görüşmelerimiz bakalım içime sinen bir şeyler olacak.
“Asuman, nevi şahsına münhasır bir tip”
Ve gelelim Yasak Elma’ya… Yıldız’ın annesi Asuman, ilk bölümlerde daha az sahnesi olan bir tipken, bir anda göz önünde ve kızının yanından ayrılmayan biri karakter hale geldi. Yasak Elma’ya dahil oluş süreciniz ve bugünlere kadar geldiği popülarite hakkında neler söylersiniz?
2 bölüm konuk girdim, ana casta çıktım, sanık sizindir durumu oldu (gülüyor). İşin şakası, süreç canım Neslihan Yeşilyurt’un teklifiyle başladı. Daha sonra ilk iki sezonunda girip çıkmalı bir konuk rolken, daha sonrasında buralara kadar gelen bir sürece evrildi. Ekip olarak anlaştık ve hepimiz yüreğimizi koyduk Yasak Elma’ya. Başarı tesadüf değil o yüzden diye düşünüyorum.
Asuman sürekli Yıldız’ın evli olarak kalması taraftarı. Halit’le yeniden evlenmesi konusunda da baya uğraştı, şimdi Doğan ile de evli kalması için alttan alttan fitne yapıyor gibi. Kızının düşmanlarına tamamen kötücül ve saldırgan bir kadın. Git gide kızına da uymaya başladı. Sizin için Asuman nasıl bir karakter ve oynaması nasıl?
Çok seviyorum Asuman’ı. Bir kere nevi şahsına münhasır bir tip. Ve Asuman’lar vardır, bunu bir kabul edelim. Yazılan bir Asuman var evet, ama bir de onu iliklerine kadar anlamaya çalışan bir oyuncu Melisa var. Asuman bana fersah fersah uzak bir karakter. Yaptığı hiçbir şeyi normal şartlarda onaylamasam da, onunla barışmak ve haklı gördüğüm yerlerini savunmak durumundayım. Hayatımdaki yeri çok kıymetli o yüzden.
“Eda ile belli bir saatten sonra kayış koparıyoruz”
Dizide en unutamadığınız, kahkaha atmaktan çekemediğiniz ve eğlendiğiniz sahne hangisi? Bence Yıldız’ın rüya gördüğü bölüm ve Yıldız’ın doğruları söylediği yemek sahnesi efsaneler arasında. Yıldız ve Asuman’ın “Düzeleceğiz inşallah be” atışması da güzel etki uyandırdı… Tabii bir de estetik kurbanı Asuman da eğlenceliydi…
O kadar çok ki. Özellikle uzun saatler süren yemek sahnelerinin arka kısmı hiç o kadar ciddi değil. Eda (Ece) ile ben belli bir saatten sonra kayış koparıyoruz ve bunu tüm oyuncu arkadaşlarımıza sirayet ettirtiyoruz diyebilirim. Kahkahamız bol yani.
Kamera arkası paylaşımlarına baktığımda gerçekten sette bir aile gibisiniz. Eda Ece herkesin sevgilisi haline geldi ve Yıldız karakterini adeta fenomen hale getirdi. Asuman da aynı şekilde olmaya başladı. Oyuncu ekibiyle nasıl iletişimleriniz var?
Yasak Elma, oyuncuları da dahil tüm çalışanları, birbirine düşkün ve seven bir ekip, öyle olmasa bu kadar sürmezdi inanın.
Küçük Halitcan yani Kuzey Gezer de etrafa neşe saçıyor adeta…
Elimizde büyüdü kerata. 40 günlüktü geldiğinde, Eylül’de 3 yaşına basıyor. Kuzum o benim.
“5 sezondur her bölümü, her pazartesi akşamı izliyorum”
Evde olduğunuz günlerde Yasak Elma’yı izliyor musunuz? Ailenizden ya da çevrenizden nasıl tepkiler geliyor? Sokakta Asuman’a ve Yasak Elma’ya tepkiler nasıl?
Ben her bölümü her Pazartesi izlerim, kaçırmadan. 5 sezondur böyle yapıyorum. Ailem de Yasak Elma fanı, ben olmasam da izlerlerdi yani ve Asuman’ı seviyorlar. Sokakta yerli yabancı çok hayranımızla denk geliyoruz. Sağ olsunlar sevgilerini eksik etmiyorlar. Gözlerinden anlaşılıyor zaten, çok mutlu oluyorum.
En çok canlandırmak istediğiniz karakter türü, bir biyografi filmi olsa canlandırmak isteyeceğiniz kişi kim olurdu?
Ooo o kadar çok ki. Güçlü kadın karakterleri oynamaya bayılıyorum. Ama kaderimde ne varsa onu oynayacağım. Akışa bıraktım.
Bir dizi ya da filmin kadrosunda yer alma şansınız olsaydı, hatta yanınıza bir oyuncu da alma şansı verilseydi, bu proje ve oyuncu kim olurdu?
Valla en yakın oyuncu arkadaşlarımdan oluşan kalabalık bir kast ekibi olan bir komedi filmi olsun isterdim.