Şiddete doymuştuk, karantina bahanesi oldu
Televizyon kanalları eski dizileri arşivden çıkardı, yayın akışları eski dizilerle dolmaya başladı yavaş yavaş. Perihan Abla, Yedi Numara, Ferhunde Hanım ve Kızları, Kardeş Payı, Güzel Köylü, İşler Güçler, Öyle Bir Geçer Zaman ki, Aşk-ı Memnu. Devamı gelecek gibi görünüyor... Aşk-ı Memnu zaten mütemadiyen tekrar bölümleri ekranda döndüğü, hatta final bölümü her seferinde reyting listelerinde üst sıralarda olduğu için karantinayla ilgisi yok. Keza ''Öyle Bir Geçer Zaman ki'' de defaatle yayınlanan ve her seferinde izlenen bir başka drama. Ancak tekrar ekrana gelmesi için seçilen dizilerin bir çoğunun ortak bir özelliği var; sıcak samimi aile komedileri. Kimsenin daha fazla gerginliğe tahammülü olmadığı, morale ihtiyacı olduğu için seçildiler tabii ki. Peki öncesinde ne kadar ihtiyacımız vardı şiddet içeren dizilere. Belki de yeterince doymuştuk gerginliğe, karantina bahanesi oldu. Kaynanalar adlı sit-com ile başlayan Türk dizi tarihinde aile komedileri her zaman ekranlarda kendine yer buldu. Ancak son yıllarda şiddet, mafya ve savaş dizilerinin sayısı bir hayli arttı. İzlendikçe yenileri eklendi, aralarındaki rekabet daha fazla şiddeti doğurdu. Bir zaman gelip kendi kendilerini yok edecek ve sahne yine aile dizilerine kalacakken karantina molasıyla yerlerini nostaljik dizilere bıraktılar. Bakalım bu sürecin sonunda başka bir devir mi başlayacak yoksa diziler tüm şiddetiyle geri mi dönecek?
Dil organik evet, hayat da bir Shakespeare oyunu değil!
Günü verimli kullanamıyorum, telefonda/sosyal medyada çok vakit geçiriyorum, yabancı dizi izlemekten de sıkıldım diyenlere televizyonlarını açmak için bir sebep: TRT hafta içi her gün ''Ferhunde Hanım ve Kızları''nı yayınlıyor. Dizi hakkında konuşsam, zamanında ne kadar sevildiğini hatta Ankara'da çekilen bu günlük dizinin transfer olarak Star TV'ye geçtiğini yazsam satırlar yetmez. Oyunculukları övmek istesem, tiyatro sahnelerinden İstanbul'a dizi piyasasına transfer olan oyuncuları birer birer anlatsam... Sayfalar dolar. Siz de benim gibi internetten açıp izlemek yerine başkalarının da sizinle aynı anda izlediğini bilerek, o enerjiyi hissederek televizyonda dizi izlemeyi seven geleneksel tiplerdenseniz kaçırmayın. Ferhunde Hanımlar'dan bahsetmek isteme sebebime gelirsek... Yeniden izlemeye başladığımda kulağıma garip gelen sonra garipsediğim için kendimi kötü hissettiren bir detay. Herkesin çok iyi Türkçe konuşuyor olması, ''gidiyoR'', ''geliyoR'' ve bütün ''R''lerin belirgin olarak telaffuz ediliyor olması oldu. Tabii tiyatro oyuncusu hepsi, ilk defa dizide oynuyor bir çoğu, alışkanlık dedim önce. Sonra düşündüm de biz 90'larda izlerken hiç yadırgamıyorduk. Hatta imreniyorduk, doğru Türkçe konuşmak için örnekti bizim için. Dil organik evet, hayat da bir Shakespeare oyunu değil. Peki o internette dolaşan videodaki amca gerçek değil mi? Hani zabıtalardan poğaça almasını rica ederken nezaketini bozmayan, İstanbul Türkçesi konuşmaya devam eden amca, bizimle aynı dönemde yaşayıp, aynı dili konuşmuyor mu? Doğru olanı yadırgar, hatta oyuncuları yargılar olduk. Yanlış örnekler, doğruları unutmamıza sebep oldu.
Sinan gibi Agorafobi olmasak iyi
Bu karantina süreci uzadıkça evde olmayı kanıksayıp, dışarı çıkmamaya gönüllü rıza gösteriyoruz. Kendimde gözlemlediğim; zorunlu market alışverişleri için evden ilk çıkışlarımdaki heyecanın, yerini garip bir huzursuzluğa bırakması yönünde. Agorafobi olmasak iyi. Yani açık alan fobisi. Başka bir deyişle sokağa çıkma korkusu. İlk belirtilerden biri ''Kalabalık ortamlarda bulunmak istememek''. Zorunlu olarak uyduğumuz kural zamanla yerini her türlü kalabalıktan kaçınmaya bırakmasa bari. Bir zamanlar TRT'de ''2 Oda 1 Sinan'' adında bir dizi vardı. Nedim Saban'ın canlandırdığı Sinan karakterinin agorafobisi olduğu için evden dışarı çıkamıyordu ve evi Sinan'la birlikte kiraya veriyorlardı. Çoğunuzun hatırlamadığı ama komedisi ölçülü, oyunculukları başarılı bir sit-com'du. Hatta sonrasında ''Tiyatro Kare'' oyunlaştırarak sahnelemişti bu metni. Sinan'ın fobisinin sebebi korona değildi elbette ama içimizden birilerinin sonu benzemez umarım. Bu arada dizinin senaristlerinden biri de koronayla yaşadığı zorlu mücadeleyi galip tamamlayan Burak Akkul'du. Eski bölümlerine internette erişmek mümkün değil, belki bu süreçte nostalji kuşağında yeniden yayınlanır.