MUBI, izleyicilerin uzun zamandır beklediği 74. Cannes Film Festivali’nin öne çıkan filmlerini şubat ayı programında sinemaseverlerle buluşturuyor. Festivalin en çok konuşulan ve En İyi Film dalında Altın Palmiye adayı olan, yönetmen Paul Verhoeven’den BENEDETTA; İngiliz yönetmen Andrea Arnold’un Golden Eye kategorisinde yarışan İNEK ve İzlandalı yönetmen Valdimar Jóhannsson’un festivalde Belirli Bir Bakış bölümünde “Özgünlük” ödülünü kazanan korku filmi KUZU şubat ayında sadece MUBI’de.
BENEDETTA
Paul Verhoeven, 2021
Sinema tarihinin gördüğü en büyük provokatörlerden Paul Verhoeven’ın 17. yüzyılda geçen bu cüretkâr öyküsü, İtalya’daki bir manastırda iki rahibenin aşkını, usta yönetmene yaraşır yenilikçi bir bakışla anlatıyor. Erotizmi daha önce TEMEL İÇGÜDÜ (1992) ve SHOWGIRLS (1995) gibi filmlerinde postmodern estetiğin bir unsuru olarak kullanan Verhoeven, Amerikan istismar filmleri geleneğinden bir anlatıyı kendi süzgecinden geçirerek, tabu yıkıcı bir yapıt ortaya koyuyor. Cannes’daki prömiyerinden bu yana gösterildiği her yerde fırtınalar koparan, Katolik Kilisesi’nin nefretini kazanan BENEDETTA, Virginie Efira, Daphne Patakia ve Charlotte Rampling’li kadrosuyla da göz kamaştırıyor.
İNEK
Andrea Arnold, 2021
AKVARYUM (2009) ve AMERICAN HONEY (2016) ile günümüz sinemasının en özel yeteneklerinden biri olduğunu kanıtlayan İngiliz yönetmen Andrea Arnold, karakterlerine duygudaşlıkla yaklaşan sinemasını bu kez çok farklı bir ortama taşıyor. Mandırada beslenen Luma isimli bir süt ineğinin yaşamını takip eden İNEK, onun emek dolu yaşamıyla derin bir bağ kurmamızı sağlıyor. Arnold’ın belgeseli, Luma’nın yaşadığı acıyı anlamanın, herhangi bir insanı anlamaktan daha az kıymetli olmadığını hatırlatıyor. İNEK, sinemasal gücüyle iz bıraktığı gibi, insan olmayan varlıkların haklarının giderek daha çok konuşulmaya başlandığı, insan merkezci bakışın sorgulandığı bir dönemin de ruhunu taşıyor.
KUZU
Valdimar Jóhannsson, 2021
İzlandalı yönetmen Valdimar Jóhannsson’un Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde “Özgünlük” ödülünü kazanan korku filmi, afallatıcı bir hayal gücünün ürünü. Kızlarını kaybeden bir ailenin, çiftliklerinde yeni doğan, insan ve hayvan melezi bir yavruyla kurduğu tekinsiz bağı anlatan KUZU, gerilimin dozunu adım adım arttırıyor. Halk öykülerinden beslenen bu alışılmadık korku öyküsü, seyirciyi yerinden sıçratacak anların peşinde koşmuyor. Bunun yerine, kurduğu karanlık dünyayla, yas duygusuna görsel bir karşılık arıyor.
KÜÇÜK ANNE
Céline Sciamma, 2021
ALEV ALMIŞ BİR GENÇ KIZIN PORTRESİ’yle sinema dünyasını sarsan Céline Sciamma’nın yeni filmi, farklı kuşaklardan üç kadının öyküsünü, zarif bir dille anlatıyor. Anneannesini kaybeden küçük Nelly’nin acısı, Sciamma’nın inceliklerle örülü sineması sayesinde katman katman genişliyor. Nelly’nin annesinin çocukluk odası, hafızaya açılan duygusal bir geçit halini alıyor. Yaşadığı kayıpla baş etmeye çalışan Nelly’nin ormanın içinde bulduğu hayali arkadaşı, hikayeyi masalla gerçek arasında bir tona büründürüyor. Sciamma’nın tüm karakterlerine şefkatle bakan kamerası, ormanın dinginliği içinde, herkesi acılarıyla ve çelişkileriyle kucaklıyor ve arkasında bir şiirin tadını bırakıyor.
SARDUNYA
Çağıl Bocut, 2021
Çağıl Bocut, İstanbul Film Festivali’nde En İyi İlk Film dahil üç ödül kazanan SARDUNYA’da, 19 yaşındaki Defne ile babası arasındaki bağı, tüm çelişkili halleriyle anlatıyor. Başroldeki İlayda Elif Elhih’in performansının yanı sıra, Ahsen Eroğlu ve Tansu Biçer’in varlığı da filme güç katıyor.
HUZURSUZ
Joachim Lafosse, 2021
2021’de Cannes’da Altın Palmiye için yarışan HUZURSUZ, bipolar bir adamın gelgitlerini hakiki bir şekilde resmeden, ilişkilere dair sahici anlarla dolu, yaşamı tüm renkleriyle perdeye taşıyan bir aşk öyküsü. Başroldeki Damien Bonnard ve Leïla Bekhti, Belçikalı yönetmen Joachim Lafosse’un güçlü öyküsünü tutku dolu bir deneyime dönüştürüyor.
LÜBNAN SEMALARI
Chloé Mazlo, 2020
Chloé Mazlo’nun kendi aile öyküsünden esinlendiği melankolik çıkış filmi, aşkın özgürleştirici gücüne sinemasal bir güzelleme niteliği taşıyor. Lübnan’daki iç savaşı anlatırken alternatif bir tarih yazan bu şiirsel film, yaratıcı animasyon sahneleriyle eşsiz bir ton yakalıyor.
TAT
Bao Le, 2021
Vietnamlı genç yönetmen Bao Le’nin kendine ait bir zaman mekan yaratan büyüleyici filmi, hayattaki rolünü bulmaya çalışan işsiz bir Nijeryalı futbolcu ve dört kadından oluşan ütopik bir dünya kurarken, bir ressamı andıran kareler yakalıyor.
CABIRIA’NIN GECELERİ
Federico Fellini, 1957
Büyük usta Federico Fellini’den insanın zalim doğasına trajikomik bir bakış. Roma sokaklarını dolaşarak gerçek aşkı arayan seks işçisinin öyküsü, 1958’de En İyi Yabancı Film Oscar’ını kazanmıştı. Giulietta Masina’yı efsaneler mertebesine çıkaran, her sinemaseverin deneyimlemesi gereken lirik bir şaheser.
AHH GÜZEL İSTANBUL
Atıf Yılmaz , 1966
Sadri Alışık’ın tiratlarıyla hafızalara kazınan bu Atıf Yılmaz klasiği, taşradan İstanbul’a gelen genç bir kadına âşık olan Haşmet’in öyküsünü anlatıyor. Yeni çağa ayak uyduramayan, bir gecekonduda satmaya kıyamadığı piyanosuyla yaşayan Haşmet karakterini sinemamıza kazandıran bu aşk öyküsü, melodram geleneğimizin zirvelerinden biri.
KUMUN ALTINDA
François Ozon, 2000
François Ozon’un ölüm üzerine çektiği şiirsel üçlemesinin ilk filmi, yönetmenin çok sevdiği deniz imgesini ustalıkla kullanarak, kayıp hissine, yaşlanmaya, ölümü kabullenmeye dair inceliklerle dolu bir anlatı ortaya çıkarıyor. Efsanevi oyuncu Charlotte Rampling, filmin bütün duygusunu yüzündeki nüanslarla aktarıyor.
GENÇ PEHLİVANLAR
Mete Gümürhan, 2016
Mete Gümürhan’ın Amasya’daki Güreş Eğitim Merkezi'ne gelen genç pehlivan adaylarının dünyasını bize tanıtan belgeseli, gözlemci bir tavırla, bu geleneksel sporun içinden toplumsal bir tablo çıkarıyor. Her biri hem rakip hem de dost olan genç bedenlerin çim üzerindeki yolculuğu, büyümeye, dayanışmaya, sporun talepkâr doğasına dair pek çok anlam taşıyor.
ABLAM
Burcu Aykar, 2018
Kariyerine sinema yazarlığıyla başlayan, sonrasında pek çok kısa filme imza atan Burcu Aykar, bizi 1980’lere götüren öyküde, iki kız kardeş arasındaki çekişme ve rekabeti ince bir şekilde verirken, her şeye karşın dünyaya bir arada göğüs germe halini ayrıntıların içinde yakalıyor. 80’lerin ruhunu aktaran zarif bir kısa film.
Arafta Kalmak: Bir Yeşim Ustaoğlu Retrospektifi
Usta yönetmen Yeşim Ustaoğlu’nun şimdiye kadar imza attığı altı uzun metrajı ve Karadeniz yaylalarındaki kadınların emek öykülerini anlattığı belgeseli SIRTLARINDAKİ HAYAT’ı kapsayan bu retrospektif, ülkenin dört bir yanından insan hikayelerini anlatırken, kimliklerini keşfetmek için yola çıkanları, kendi kimliğini geçmişte aramak zorunda kalanları, şehirde yerini bulamayanları, Arafta sıkışıp kalmışları portreliyor. Yeşim Ustaoğlu’nun 1994’te imza attığı kara filmi İZ’le başlayan seçki, iki farklı coğrafyadan iki kadının acılarının nasıl ortaklaşabildiğini anlatan TEREDDÜT’le sona eriyor.
60'lı Yıllardan Üç Jean-Luc Godard Filmi
Jean-Luc Godard, SERSERİ ÂŞIKLAR’la uluslararası bir sinema depremine imza atıp Fransız Yeni Dalgası’nı tüm manşetlere taşırken, kavgacı, radikal ve dizginlenemez bir sinema dilinin tohumlarını atmıştı. Onun 60’larda imza attığı üç film, bu isyankâr dönemin arayışçı ruhunun yansımalarını taşıyor. Anna Karina ve Jean-Paul Belmondo’lu KADIN KADINDIR, kadın erkek ilişkileri üzerinden klasik müzikal komedileri tersyüz ederken, JANDARMALAR hayali bir ülkede savaşa katılan askerleri anlatarak Fransız devletini hicvediyor. Godard’ın çok daha az bilinen filmlerinden KÜÇÜK ASKER ise, yönetmenin kışkırtıcı politik duruşuyla, Cezayir Savaşı’nda Fransızların işledikleri suçları bir gerilim filmi çerçevesinde resmediyor.
Michael Haneke’ye Yakın Plan
Avusturyalı ustanın kapsamlı retrospektifi, şubat ayında iki başyapıtla sürüyor. Isabelle Huppert’in mazoşist bir öğretmen rolünde kariyerinin en etkileyici rollerinden birini sergilediği PİYANİST ve Avrupa’nın geçmişindeki suçlarla yüzleşmekten nasıl kaçındığını usta işi bir politik metinle anlatan SAKLI, yönetmenin sinemasının merkezindeki pek çok temayı barındırıyor.