"Yalalee yalalalaaa..."
“Aman Ali Rıza Bey, ağzımızın tadı bozulmasın,” der Hayriye Hanım, ortalık durulsun, kocası yatışsın diye. Ne çare, sanki o öyle dememiş gibi, ağızlarının tadı bilmem hangi sebeple, bilmem kaçıncı kez bozulur… Ya Ferhunde bir işler karıştırmıştır yine ya Necla ya Leyla... Belânın, vukuatın bini bir paradır. Tam beş sezon, yüz yetmiş dört bölüm boyunca yapraklar dökül dökül bitmez.
Reşat Nuri Güntekin yaşıyor olsaydı, muhtemelen en çok o şaşırırdı o kısacık romanının bu kadar dallanıp budaklanmasına, bunca entrikaya bulanmasına. Onun hayalinde canlandırdığı en kötü karakter bile masum, en büyü olay bile hafif kalmıştı çünkü dizi senaryosunun yanında.
Şimdilerde “Yaprak Dökümü” deyince akla ilk gelen elbette yukarıda bahsettiğim dizi oluyor. Bakmayın siz kitabın dizi yayınlanmaya başladıktan sonra 56 baskı yapmasına. Diziyi izledikten sonra kitabı okuyanlar büyük hayal kırıklığı yaşamıştır muhtemelen.
Eski kuşaklar için “Yaprak Dökümü”, Reşat Nuri Güntekin’in fevkalade etkileyici bir romanıydı sadece. Ne 1967 yılında çekilen filmi, ne de 1988 yılında yapılan 7 bölümlük ilk televizyon dizisi kitabın önüne geçebilmişti. Her ikisi de romanın birebir uyarlamasıydı çünkü. 2006 yılında Kanal D’de yayınlanmaya başlayan “Yaprak Dökümü” dizisi ise hem o güne adapte edilmiş hem de yan hikâyeler ve karakterlerle epeyce dolgun bir hâle getirilmişti. Senaryonun, yönetmenin, kadronun ve müziğinin gücüyle “Yaprak Dökümü”, benzeri dramalar arasında kırılması güç bir rekora imza atıp dört sene boyunca sürebildi böylece.
“Yalalee yalalalaaaa…” diye bir başlar Toygar Işıklı; hemen anlarız o sahnede hüzne boğulacağımızı. Gecedir. Kamera odadan odaya dolanır. Her odada yatağında yatarken uyku tutmayan birileri vardır. Sonra o eski köşkü bir de dışarıdan görürüz. Beylerbeyi sırtlarından Boğaz ışıldar.
Kabul etmek lazım ki aradan onca yıl geçtikten sonra, bugün bile dizinin hangi karesini aklınıza getirseniz, müziği çalmaya başlar hafızanızda. O kadar bütünleşmiştir Toygar Işıklı’nın müzikleriyle dizi. Işıklı, dizi devam ettiği süre boyunca bazı müzikleri sözlü olarak da seslendirir. Hatta Sezen Aksu’nun söz ve müziğine imza attığı, Ferhat Göçer’in seslendirdiği “Takvim” adlı şarkı da konuya cuk oturan sözleriyle diziye katkı sağlar ama hiçbiri “Yalalee yalalalaaaa…”nın üstüne çıkamaz.
1988 yapımı ilk “Yaprak Dökümü” dizisinin müziklerinin Cahit Berkay tarafından yapıldığını ise çok kişi bilmez. Nasıl bilsin? Dizi TRT arşivinde gömülü kalmış, bugünlere ulaşmamıştır. O günlerde seyredenler bile müziğini hatırlayamaz çünkü zaten 7 bölüm sürmüştür. Dahası, o zamanlar dizilerde müzikler şimdiki kadar baskın değildir. Gerek de yoktur, zira bir bölüm olsun olsun 40-45 dakika sürer.
Türk sinemasında sayısız unutulmaz film müziğine imza atmış Cahit Berkay’ın, televizyon dizilerine müzik yapmaya başlaması benim tespit edebildiğim kadarıyla, 1987 yılına dayanıyor. O yıl “Sızı” ve “Gönül Dostları” adlı iki dizinin müziklerine imza atıyor. Peşi sıra da 10 Mart 1988 günü yayınlanmaya başlanan “Yaprak Dökümü” geliyor. Neyse ki Cahit Berkay, bir seri halinde yayımladığı film müzikleri albümlerinin üçüncüsünde “Yaprak Dökümü” müziğine de yer vermiş de bugün merak edenlerin diziyi izleyemese de müziğini dinleme şansı var.
“Yaprak Dökümü” filminin müzikleri ise filmin jeneriğinde belirtildiğine göre Metin Bükey ve arkadaşları tarafından yapılmış ki Metin Bükey de her zaman özgün bestelerle olmasa da sayısız Yeşilçam filmini müziklemiş, en çok da elbette “Samanyolu” filminin müziğiyle akıllarda kalmış bir müzisyen.
Hem film hem iki ayrı dizi uyarlamalarını izlemiş, romanı ise ta ortaokul yıllarında okumuş biri olarak diyebilirim ki her birinin tadı başka. Kitabı okurken tamamen kendi hayal dünyanızda kurduğunuz atmosferi ve karakter tiplerini koyun bir yana…
Siyah beyaz filmde Fatma Girik ve Semiramis Pekkan’ın gramofonda plak çalıp dans ettikleri o ikonik sahneler, Cüneyt Gökçer’in heybetli Ali Rıza Bey’i ile Nurhan Nur’un korku filmlerinden fırlamış Fikret’i…
1988 yapımı dizide ‘80’ler Yeşilçam filmlerinin gözde oyuncularından Tarık Tarcan ile Sevtap Parman’ın Şevket ve Ferhunde’si…
Son dizide en az dizinin oyuncuları kadar rol sahibi o eski köşk ve hem kitapta hem de önceki uyarlamalarda pek başrolde olmayan Hayriye Hanım karakterinin Güven Hokna yorumuyla hafızalarımızda bıraktığı silinmez izler…
Hepsi iyi hoş, tamam ama yine de en çok ve illa “Yalalee yalalalaaaa…” Rahmetli Reşat Nuri affetsin ama bu saatten sonra “Yalalee yalalalaaaa…”sız her “Yaprak Dökümü” biraz eksiktir. “Yaprak Dökümü” demek biraz da “Yalalee yalalalaaaa…” demektir.
Abarttığımı düşünüyorsanız, dizinin herhangi bir bölümünü açın, izleyin. O dakika bana hak vereceksiniz.