Bir varmış bir yokmuş… Ankara’da ev hanımı bir anne ve memur bir babanın iki erkek çocuğundan biri olarak o doğmuş. Doğumu her ailenin hissedebileceği güzel duygularla başlamış, ismi gibi güzel olsun niyetiyle ‘Engin’ adını vermişler. Engin; uçsuz bucaksız, deniz ötesi bir yeri ve duyguyu işaret ediyor kelime anlamı olarak. Kendisinin gözlerine baktığınızda da engin, uçsuz bucaksız bir yere giderek kayboluyorsunuz ve öyle hissediyorsunuz. Doğuştan bir ışıltısı var ve o hiçbir zaman kaybolmayacak türden bir hal. Ankaralı olmanın ağırbaşlılığı var kendisinde, terbiye ve duruş hiç gitmiyor üzerinden nedense. 68 kuşağı “Biz çiçek çocuklardık” derdi ya, o da çocukluk ve ergenlik zamanlarını öyle geçirmiş gibi, çiçek çocuklar gibi... Ankara Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih bölümünde okuyor. Sanırım üniversiteyi Ankara’da okuması onu daha da temiz tutuyor ve geçmişiyle köprüsünü bu yüzden hiç kaybetmiyor. Hikayeler anlatmak, başka başka karakterler içinde kendini ifade etme isteği ve nasıl olabilir duygusu hayatında var oluyor. Gerçek hayatta oynayamayanlar başka alanda oynamanın yollarını seçerler ya, belki de bu hislerle o dönemlerde karar veriyor oyuncu olmaya. Üniversite yıllarında tiyatro ile ilgileniyor ve oyunlarda rol alıyor.
Ağırbaşlılık kendisinde kaybolmayan en güzel özellik
Oyunculuk yapmak istiyor ve içindeki his ona iyi şeyler olacağını söylüyor. Bu duygularla filmlerdeki bir sahne başlangıcıyla, yani elinde bir bavul ile Ankara’dan trenle yola çıkıyor ve İstanbul’da Haydarpaşa Garı’nda iniyor. Böylece tarih okumuş genç bir adam, kendi tarihini yazmak için İstanbul ile kavuşuyor. Bu genç adamın adı Engin Akyürek! Onu Türkiye’nin ilk kez tanıyacağı yarışma ise Türkiye’nin Yıldızları. Bu yarışma belki de kişilik olarak kendisine yabancı bir platform olmasına rağmen, hayatında oyuncu olabilmenin ve İstanbul’dan geçerli bir bilet alabilmenin en önemli adresi oluyor. Popüler mecrada tek atımlık bir hamle gerekiyorsa o bu hamleyi başlangıçta yapıyor ve en doğru hamle oluyor kendisi için.
Çünkü yarışma sonrasında kendisini oyunculuk dışında hiçbir zaman ekranda bir daha göremeyeceğiz. Bu garip bir çelişki ama güzel. Projesi olduğunda ekranda olan, proje çerçevesinde konuşan bir adam, bunun dışında magazinle, popüler kültürün içindeki herhangi bir durum ile hiç karşımıza çıkmıyor. Öyle ortalara çıkıp da yarışma tecrübelerini anlatmıyor ve nereden geldim nereye gidiyorum diyerek hayatını gözümüzün önüne sokmuyor. Oyunculuk söz konusu olduğunda her yerde var ama kendisi söz konusu olduğunda yok! Çünkü oyunculuğu meslek olarak görüyor, kendisini Engin olarak kendi hayatında tutuyor ve ünlülük, popülerlik, sınırları aşan hayran kitlesinin gücüyle hareket etmiyor. Ağırbaşlılık kendisinde bunca zamandır kaybolmayan en güzel özellik.
Rahmetli Meral Okay’ın projesi hayatının dönüm noktası oldu
Engin Akyürek’i yarışmanın hemen ardından oyunculuk performansıyla gördüğümüz ilk proje ‘Yabancı Damat’ dizisi oluyor. Dizide Kadir karakterini canlandırıyor. Öyle çok ön planda bir rol değil ama yarışmadan dolayı hayranları ilk projesi ile kendisini destekliyorlar. Oyunculukta başlangıç olarak iyi ve ilgi gören bir proje ile karşımıza çıkıyor. Ve bu oyunculuğunun ilk ayak sesleri ama gelecek büyük adımları fark etmek için çok erken. Televizyon izleyicisi için erken olan durum Türk Sineması’nın önemli yönetmenlerinden Zeki Demirkubuz için geçerli değil ki, o dönemde Engin Akyürek’i fark ederek -benim için yönetmenin sinemasında en iyi film olan- Kader filminde oyuncuya rol veriyor. Engin Akyürek’in filmdeki oyunculuğu herkesi kendisine hayran bırakır cinsten, karakter çok gerçek ve o çok güzel oynuyor. Oyunculuğa yeni başladığı yıllarda bir sinema filminde üstelik özel bir filmde rol almak Engin Akyürek’in oyunculukta nerelere geleceğinin bir işareti gibi aslında.
Arada ‘Karayılan’ isimli bir dizide oynuyor. O diziyi ben de dahil eminim kimse hatırlamıyor. Sonrasında hayatımın dönüm noktası diyeceği projesi ‘Bir Bulut Olsam’ dizisi geliyor ve oyuncunun ilk başrolü bu dizi oluyor. Rahmetli Meral Okay’ın kaleminden çıkan proje çok ses getiriyor. Aslında Meral Okay Engin Akyürek’teki oyunculuk gücünü gerçek anlamda gören, bu durumu hayata geçiren kişi oluyor diyebiliriz. Öyle ki oyuncunun bu dizide canlandırdığı Mustafa Bulut karakteri unutulmazlar arasına giriyor. O dönemlerde Mustafa, Türk televizyonlarının çok alışkın olmadığı bir karakter, aşkı çok şiddetli yaşıyor ve biz karakterin bu aşk hallerini çok seviyoruz ama sevilecek türden değil. Karakterden yola çıkarak Engin Akyürek’i de başka türlü sevmeye başlıyoruz ve bu sevgi bitmeyecek bir yolculuk oluyor.
Travmanın içinde gelişen bir hikayede ‘Kerim’ karakterini sevmemizi sağladı
‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ dizisi içeriği ve konusu ile güncel bir konuyu işlemesi açısından çok önemli ve kanayan bir yaraya dokunan bir proje oldu. Burada beş erkek başrol gibi gözükür ama en özel karakter Kerim Ilgaz olur. Bütün o oyuncuların içinden karakteri gereği hafızalara kazınacak tek karakter o olur. Engin Akyürek çok güzel Kerim olur ve her kadın hayatında kabul edemeyeceği bir travmanın ardından böyle iyileştiren bir adam çıksın ister. Seyirciye bu duygu çok güzel verilir. Fatmagül’ün kızgınlığı geçtikçe ve Kerim’i bağışlayarak sevdikçe, biz de sevmeye başlarız Kerim’i. Engin Akyürek bu rolle, kadınların yaralarını anlayan ve iyileştiren Kerim karakteri ile adeta rolü ile ölümsüzleşir. Aslında bu rol oyuncuyu görkemli duruşu ve yakışıklılığıyla romantik ve iyi insan hallerinde görme istediğimizi ortaya çıkartmıştır. Onu kötü olan bir rolde görmek istemeyiz seyirci olarak artık.
Yapımcılar da Kerim’in iyi hallerinden yola çıkarak tamamen iyi bir karakter yaratırlar ki ‘Kara Para Aşk’ dizisinde karşımıza Ömer karakteri olarak çıkar Engin Akyürek ve bu rolde fazlasıyla iyidir; öyle ki kötülükleri anlaması çok uzun sürer, diziye de bu heyecan katar. Dizi yayınlandığı dönemde en çok izlenen yapımlar arasındaki yerini alır. Oyuncunun dizi projeleri yurt dışında gösterilmeye başlar ve ödüller beraberinde gelir. Hayran kitlesi en güzel ödüldür onun için o ayrı. Uluslararası Seul Drama Ödülleri 2015’te “En İyi Aktör” seçilir. Ve Emmy için “En İyi Erkek Oyuncu” kategorisinde aday olur ve bunlar çok önemli başarıdır.
‘Bi Küçük Eylül Meselesi’ Engin’in sevme biçimi
Romantik kimlik kazanan ve sevilen bir oyuncuyu bir filmde görmek gerek. Ve öyle de olur. ‘Bi Küçük Eylül Meselesi’ tam da böyle bir hikayedir. Bu filmdeki aşkı, aşık adamı unutmak mümkün olmaz. Engin Akyürek’in en güzel filmi hatta sinemanın romantik aşk filmi kategorisindeki en güzel filmlerinden biri diyebiliriz. Sanki bu filmde Engin’in kendisi vardır ve oyunculuk güzel elbette ama herkes Engin’i düşleyerek aşka gelir. ‘Bi Küçük Eylül Meselesi’ Engin’i sevme biçimine dönüşür.
O kimseye benzemeyen olmayı başarmıştır!
Bu kadar üst üste duygusal hikayelerin oyuncusu olarak onu görünce o artık bizim kahramanımız olur, zaten başka birine aşık olmak mümkün değildir artık. Sanki eski Türk filmlerindeki en güzel kahramana dönüşür ama o buna benziyor diyeceğin biri de değildir; bazen Tarık Akan’a benzetebilirsin bazen Ediz Hun’a ama en çok Ayhan Işık belki ama o Engin Akyürek olarak tanımlayacağın birine dönüşmüştür çoktan. O kimseye benzemeyen olmayı başarmıştır. Oyunculuk başarısının yanında; farklı tipi ve oyunculuğu ile sadece duygu olarak birilerine benzetilecektir belki de. Duygusunu da karaktere o kadar güzel katar ki, biz o karakter gerçek hayatta var zannederiz.
Senaryonun ve onun oyunculuk başarısı bu noktada çok iyi bir araya gelir. “Oynadığım karakter ile hayranlarımın hayatımdayım” diyen adam dediğini başarmıştır. Oynadığı karakterlere dair şöyle cümleleri vardır; “Bir karakteri kabul ettiğimde birini tanıma heyecanı yaşıyorum. Sınav dediğimiz şey birini tanımak, onunla birlikte bir yolculuğa çıkmak ve hayatta hiç düşünmediğiniz duyguları yaşamak. Oyunculuk çok enteresan meslek, hiç ilgilenmediğiniz şeylerle ilgilenme ve bilgi sahibi olma şansı verir insana.”
Engin Akyürek ve Bergüzar Korel birbirlerine yakıştılar
‘Kara Para Aşk’ dizisi o kadar başarılı olur ki onun ardında gelen projesi tutmaz. Farklı kurgu ve hikayede olan proje belki doğru zamanda yayında değildir. ‘Ölene Kadar’ dizisinde matematik tutmaz ama benim için o matematik Fahriye Evcen ile olmamıştır zaten. Engin ile iyi bir ikili olamazlar. Engin’in yanına Fahriye yakışmaz, işte öyle… Bu projenin ardından oyuncunun en yakışacağı duygu projesi diye düşüneceğimiz bir sinema filmi karşımıza çıkar. “Çağan Irmak ve Engin Akyürek ne güzel bir ikili olur” deriz. Ama Çağan Irmak’ın en kuytuda kalan ve olgunlaşamayacak projesi ‘Çocuklar Sana Emanet’te karşımıza çıkar oyuncu.
Sadece bize düşen Engin Akyürek ve Çağan Irmak buluştu duygusu olur... Eminim Çağan bu adamı başka projelerinde farklı bir karakter olarak oynatması gerektiğini artık düşünüyordur. Engin ve Çağan doğru isim fakat proje yanlıştır! Ama ardından öyle proje gelir ki ‘Bir Aşk İki Hayat.’ Aşkın ihtimaller ve tesadüfler üzerine halini o kadar güzel anlatır ki, bizim de bir aşk filmimiz böylece olmuş olur. Bergüzar Korel ile birbirilerine yakışan bir çift olurlar. Filmin izlenme durumlarının ve verilerin dışında gerçek; elimizde eli yüzü düzgün ve seyirciye, aşka saygı duyan bir film izlemiş oluruz. Filmin etkisi aşka gelerek Kadıköy ve Moda sokaklarında dolaşmak hissi olur, bu bile güzeldir. Unuttuğumuz duygular geri gelmiştir. Engin Akyürek bu film ile birlikte bütün kadınların aşık olduğu adam olacaktır.
Hayranız sana, tavrına…
Engin Akyürek’e hayran olmak havada kalmayan bir duygu çünkü oyuncu bunun içini o kadar güzel dolduruyor ki, her yeni gelen projede bu hayranlığın artıyor. ‘Sefirin Kızı’ dizisi ile şu sıralar ekranda oyuncu ve reytingi garanti olan oyuncunun içini doldurduğu projede herkes diziyi soluksuz izliyor. Dizide oyunculuklar çok iyi ve Neslihan Atagül’ü seyirci kendisine çok yakıştırdı. Neslihan Atagül çok iyi oynuyor ve Engin’i çok güzel tamamlıyor. Artık öyle bir durumu var oyuncunun… Onun karşısındaki kadın oyuncuyu ona yakıştırmak gerekiyor her haliyle…
‘Sessizlik’ içinde kalıp büyüyen bir oyuncu
“Güzel ve iyi adamları sevin” der bütün kitaplar. Engin Akyürek’te böyle bir adam, kendisini sevmemek mümkün değil. Tanımanıza gerek yok, oynadığı her karakterden bir parça bırakıyor hayatınızda. Bununla da yetinmeyip, hayatınıza dokunan hikayeler yazıyor ve bir kitabı var oyuncunun… ‘Sessizlik’ isminde bir öykü kitabı var ve sizi çok güzel duygularla baş başa bırakıyor. Üstelik kitabın tüm gelirini ise Darüşşafaka'ya bağışladı. Sessizlik içinde kalıp oyunculuğunu konuşturan bir adamın yolculuğuna hayranlık hiç bitmeyecek bir duyguya dönüşüyor böylece. Masalda kalmayıp hikayeye dönüşen bir oyuncu olduğun için teşekkürler. Hayranız sana, oyunculuğuna, tavrına ve duruşuna… İyi ki varsın!