İki yıl önce izlediğim bir dizide başrol karakter evden çıkarken çöpü unuttuğunu fark etti ve mutfağa gidip çöp poşetini aldığında büyük bir şaşkınlık yaşadı. Tek başına yaşayan karakter bir günde kocaman bir plastik poşeti dolduracak kadar çöp çıkarmıştı. Üstelik bunun büyük bir kısmını bozulmuş sebze ve meyveler oluşturuyordu. O gün benim de aklıma bir şüphe ekti. Peki, ben nasıl yaşıyordum? Topraktan aldığımı toprağa mı veriyordum yoksa önce çöpe sonra metan gazına mı dönüştürüyordum? İtiraf ediyorum, cevabım kocaman bir ÇÖP! Fakat o günden sonra ciddi bir farkındalık duygusuyla yaşamaya başladım. Yediklerimi ayırmaya, meyve ve sebzeleri toprakla yeniden buluşturmaya çaba gösteriyorum, israftan kaçınıyorum. Çünkü geleceğimizin toprakta olduğunu her gün daha fazla anlıyorum.
Bu kadar lafı neden ettiğimi merak ettiniz, farkındayım. Dün akşam hangi diziyi izlesem diye kanalları gezerken haberlerin hemen ardından Kanal D’de “Tarım Bizim Geleceğimiz” isimli bir belgesel başladı. Önce “RTÜK Kanal D’ye ceza verdi galiba” diye düşündüm. Ancak jenerik başlayıp Kıvanç Tatlıtuğ sunucu olarak görününce belgeselin ceza değil ödül olduğunu anladım. 32. Gün’de yetişmiş, Mehmet Ali Birand, Rıdvan Akar, Murat Kahraman, Banu Acun, Utku Başar gibi önemli isimlerle çalışmış bir gazeteci olarak yıllar sonra majör bir kanalda, üstelik Prime Time’da belgesel görünce dizilerin pabucunu tabii ki dama attım ve “Tarım Bizim Geleceğimiz” dedim. Çünkü bu belgesel uzunca bir süredir takıntı haline getirdiğim tarımı, sürdürülebilirliği, biyolojik çeşitliliği anlatıyordu. Sahi tüm dünya küçücük virüs nedeniyle ölümlere, krizlere, kıtlığa doğru giderken bizim geleceğimiz neredeydi?
5.1 milyon tarım emekçisine adanmıştı
Kıvanç Tatlıtuğ’un sunuculuğunu ve seslendirmesini, Anadolu Belgesel’in yapımını, markalı içerik ajansı Circus’ın proje tasarımını, Cem Rodoslu’nun proje yaratıcısı ve danışmanlığını, Kenan Or ve Özer Sata’nın yönetici yapımcılığını üstlendiği “Tarım Bizim Geleceğimiz” belgeselinin yönetmenliğini Cenk Oruç üstleniyor. 3 yıl boyunca 500 saate yakın çekim yapmış Oruç ve ekibi… O nedenle belgesel görsel zenginliğiyle dikkat çekiyor. Van Gölü’nden Çukurova’ya, Eynif Ovası’ndan Harran’a, Polatlı’dan Denizli’ye Türkiye’de bir geziye çıkarıyor sizi. Hatta Mardin’i ilk kez yeşil olarak gördüğümü de itiraf etmeliyim. Tarımı anlatırken Türkiye’nin dört mevsimini, coğrafi avantajlarını ve defolarını, hayvancılığı ve biyolojik çeşitliliği de gözler önüne sermişler. Bu belgeseldeki görüntüleri izleyen herkes eminim Türkiye’ye aşık olacaktır.
“Tarım Bizim Geleceğimiz” belgeselinin bu özel bölümü 10 konuya yani bölüme ayrılmıştı. Ve Türkiye’deki 5.1 milyon tarım emekçisine adanmıştı. Migros Ticaret A.Ş. Pazarlama ve Yurtdışı Operasyonlardan Sorumlu İcra Kurulu Üyesi Cem Rodoslu, Prof. Dr. İlber Ortaylı, Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Araştırmacı ve Yazar Bekir Ağırdır, TİGEM Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Ayşin Işıkgece, Birleşmiş Milletler Türkiye Ofisi Gıda ve Tarım Örgütü-FAO Orta Asya ve Türkiye Sorumlusu Viroel Gutu, FAO Türkiye Sorumlusu Ayşegül Selışık, Girişimci ve Akademisyen Elif Ovalı, WWF Türkiye Genel Müdürü Aslı Pasinli, Tekfen Tarım Genel Müdürü Emrah İnce, IBM Bilgi Teknolojileri Mimarı Reha Yurdakul, Girişimci ve Çiftçi Deniz Yüksel Ovalı, Tekfen Holding ve TEMA Vakfı Kurucu Onursal Başkanı Ali Nihat Gökyiğit belgeselin yüzleriydi. Türkiye’nin eşsiz doğası ve güzelliğinin neye dönüşebileceğini, geleceğimize nasıl sahip çıkacağımızı tüm çıplaklığıyla anlattılar bize…
İzleyicilere katkı oldular
Viroel Gutu, çiftçilere saygısını göstermek adına kravatını çıkararak başladı konuşmaya… Konuşmacıların her biri öyle farkındalık yarattı ki, ben 75 dakika nasıl geçti anlamadım. Defterime de sayfalarca not aldım. Covid-19 virüsünün bize tarım konusunda da büyük dersler verdiğini, bundan sonra ben de yok, komşudan alabilirim demenin eskisi kadar kolay olmayacağını, niceliğin değil nitelikli tarımın önem kazanacağını, küçük üreticilerin desteklenmesi gerektiğini, biyolojik çeşitliliğin önemini, gıda atığımızı toprakla buluşturmanın yollarını, israfı azaltmanın neye dönüşeceğini, sürdürülebilirliğin nasıl olacağını o kısacık zaman dilimine sığdırdılar ve ben ekran karşısından büyük bir farkındalık ve bilgiyle kalktım. Pandemi süreciyle birlikte en önemsediğim şey katkı olmak ve almak. Bu belgeselin yaratıcıları hepimize katkı oldular. Emeklerine sağlık.
Biraz daha çiftçi görsem, hatta onlarda birer konuşmacı olsalar ne güzel olurdu diye düşünürken bu belgeselin 10 bölüm daha yayınlanacak Tarım Bizim Geleceğimiz – Anadolu Çiftliği olarak bir serisinin olduğunu ve daha derinlemesine bilgi alabileceğimi öğrendim. Detaylar konusunda sizleri de bilgilendireceğim.
Uzmanların dediğine göre tarım bizim geleceğimiz. O zaman bugün kendimize soralım mı? Ben bugün tarım için ne yapabilirim?
Büyükşehirde yaşıyorum, nerede tarım yapacağım dediğinizi de duyuyorum. Ama hadi bugün parkta da olsa bir toprağa elinizi değdirin. Çünkü elimiz bir kere toprağa değerse kendimizi ona karşı sorumlu hissederiz. İşte o zaman geleceğimize sahip çıkarız.