Adana'dan geriye kalanlar...
Filmlere, kebaba, sosyalleşmeye doyduğumuz bir hafta geçirdik Adana’da… Ulusal yarışma seçkisinde yer alan 11 filmi izlediğimiz, üstüne tartışmalar yaptığımız ama vakitsizlikten belgesel ve kısa filmleri izleyemediğim bir haftaydı. Çünkü arka arkaya ulusal yarışma filmlerini izledim. Kısa filmlerin çoğunu da başka festivallerle izlemiştim. Ferhat Özmen’in Eksi Bir ve Çağıl Bocut’un Her Gün Biraz Daha Kolay filmleri öne çıkanlardandı. En iyi kısa film ödülü Çağıl Bocut’un Her Gün Biraz Daha Kolay filmine gitti. Çağıl Bocut’u 2020 yılında ilk uzun metrajı Sardunya’yla takip etmiştim. Her Gün Biraz Daha Kolay’ı da merakla bekliyordum. İl yüzme seçmelerine katılacak Cemre’nin ergenlik, aile, okul, erkek arkadaşı, namus, kimlik altıgeni arasında sıkışmasını konu edinen Her Gün Biraz Daha Kolay kısa filminde Deniz Ülkü de oyunculuk performansıyla dikkat çekiyor. Başka festivallerde denk gelen mutlaka izlesin.
YİNE AĞLANACAK HALİMİZE GÜLDÜK!
Gelelim uzun metraj filmlere… Bu sene Adana’da 11 uzun metraj film yarıştı. Genel olarak izleyiciyi tatmin eden bir seçki vardı. Bu yıl festivalin konsepti şiddetti. Gecenin Kıyısı, Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri, Ölü Mevsimi, Hakkı, Hiçbir Şey Yerinde Değil, Yeni Şafak Solarken, Döngü, On Saniye, Bildiğin Gibi Değil, Hevi, Su Yüzü filmleri de bize şiddetin türlerini sundu. Türker Süer’in 15 Temmuz gecesini iki asker kardeş üzerinden anlattığı Gecenin Kıyısı filmi; sinematografisi, ses tasarımı, çatışması ve at izini it izine karıştırdığı anlatımıyla favori filmimdi. Festival jürisi tarafından Yılmaz Güney Film Ödülü’ne layık görüldü. Festivalin öne çıkan bir diğer favorisi ise Murat Fıratoğlu’nun Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri filmiydi. Nuri Bilge Ceylan’ın jüri başkanı olduğu festivalde “En İyi Film” ödülünün ona gideceği benim için aşikardı. Zira Fıratoğlu’nun filminde Ceylan’ın geçmişe özlemi vardı. İzmir’den Siverek’e gelen ve borçlarını ödemek için domates kurutma işinde çalışan Eyüp’ün yaraya tuz basarken kanatması ve öfkeyle çıktığı yolda çözümü bir halayla anlatması dikkat çekti. Filmin yarattığı durum komedisi de ülkece içine düştüğümüz saçmalıkları yüzümüze vurmayı başardı. Yine ağlanacak halimize güldük!
İKİ KİŞİLİK PERFORMANS FİLMİYDİ
Doğuş Algün’ün Ölü Mevsim’i ise kadın karakterleri merkezine alan, doğurganlık meselesini sorgularken toplumun doğurmayan kadına bakışını da gösteriyordu. Gücün parayla temsili, göçmen sorunu ve cinsel saldırının da iç içe geçtiği filmde festivalin öne çıkanlarındandı. En iyi senaryo ödülünün de oyunculuk ödülleriyle birlikte sahibi oldu. Erkan Tahhuşoğlu’nın Döngü’sü En iyi Senaryo ödülünü aldı almasına ama bence en iyi kadın oyuncu ödülü de hakkıydı. Zira Serpil Gül muazzam bir performansa imza atmıştı. Döngü adalet kavramını işveren ve işçi ilişkisini karışan duygular üzerinden anlatırken, finalinde adaletin, emeğin sömürüsünün karşısında olma tavrını seçerek hepimizi rahatlattı. Burak Çevik'in Hiçbir Şey Yerinde Değil'i bu seçkinin belki de en tartışmalı filmiydi. Çünkü bizi Bahçelievler katliamına ve Haluk Kırcı'yla bir yüzleşmeye davet etti. Empati meselesi sıkıntı yarattı. On Saniye; Erdi Işık'ın tiyatro oyunundan uyarlanan ve Ceylan Özgün Özçelik'in yönetmenliğini üstlendiği iki kişilik performans filmiydi. Bige Önal ve Bergüzar Korel'i izlediğimiz filmde kamera üçüncü oyuncuydu. Hevi (Umut) bir Kürt köyündeki dolandırılma hikayesiydi, maalesef biraz eski kalmıştı. Gürcan Kertek'in Yeni Şafak Solarken filmi tartışmasız görüntü yönetiminde en öne çıkan işti ama hikayesi zorlayıcıydı. Bülent Emin Yarar'ın başrolünü oynadığı ve bahçesinde bulduğu tarihi eserleri satan bir adamın hikayesine odaklanan Hikmet Kerem Özcan'ın yönettiği Hakkı; Adana İzleyici Ödülü'nün de sahibi oldu. Vuslat Saraçoğlu'nun Bildiğin Gibi Değil filmini İstanbul Film Festivali'nde izlemiştim. En iyi senaryo ödülünün de sahibi olmuştu. Bildiğin Gibi Değilbabalarının ölümünün ardından üç kardeşin hesaplaşmasını, yanlış anlaşılmalarını ve sırlarını ortaya çıkaran, etkili bir fiilm. Bir büyüme hikayesi olan Zeynep Köprülü'nün filmi Su Yüzü ise festivalden maalesef eli boş döndü.
YÖNETMENLER TEPKİ GÖSTERDİ
Canlı yayın yapılması nedeniyle ulusal kategoride ödüller verildikten sonra salonun boşalması kapanış törenine damgasını vurdu. Kısa film ve belgeselcilerin ödül töreni yayınlanmadığı için kimse kalmayınca yönetmenler Nehir Tuna ve Tufan Taştan tepki gösterdi. Sinemayı var eden kısa filmcilere hak ettikleri değeri vermedikleri için açıklamalar yapıldı. Sonuna kadar haklılardı. Adana Altın Koza Film Festivali bu ülkenin önemli değerlerinden biri... Fakat artık sinemanın her şeyin önüne geçtiği bir konsepte geçmesi gerekiyor.