Alıştık artık!
Ayşegül Atik, “İstanbullu Gelin” dizisinde oynamış mıydı? Ölümünden sonra hemen hemen bütün haber sitelerinde ilk cümlesi oynadığını söylüyordu. Peki, Ayşegül Atik “İstanbullu Gelin” dizisinde oynarken bundan haberi olmuş muydu?
Bu sorunun cevabını yazının sonuna saklayıp Ayşegül Atik’in hikâyesini anlatmaya kaldığımız yerden devam edelim.
Kısa süre içinde ekranların en sevilen programlarından biri haline gelen “Tatlı Çarşamba”nın zamansız bitişinden sonra Ayşegül Atik uzunca bir süre ekrandan uzak kalıyor. Bu dönemde tekrar tiyatro sahnesine dönüyor. 1981’de “Oktay Bisikleti Nasıl Yedi?” adlı çocuk oyununda yine Suna Pekuysal ve Ali Atik’in de içinde olduğu bir kadroyla sahneye çıkıyor. 1982’de “Gökten İnen Mutluluk” ve 1983’de de “Pinokyo ‘83” adlı çocuk oyunlarında oynuyor.
1985 yılında “Cumartesi Gecesi” adlı eğlence programında Ali Atik’le birlikte rol aldığı skeçlerle tekrar ekranda görünmeye başlıyor. Aynı günlerde Atik çifti, yine bir çocuk oyunu olan “Bakkal Baki”yle tiyatro sahnesinde de seyirci karşısına çıkıyor.
1986 yılında Ayşegül Atik, TRT’nin o günlerde çok popüler dizisi “Kuruntu Ailesi”ne transfer oluyor. Ne var ki bu dizideki konukluğu da sürekli olmuyor, birkaç bölümle sınırlı kalıyor.
1988 yılında Cenk Koray’ın sunduğu hafta sonu kuşak programı “Tele Tatil”de yine Ayşegül - Ali Atik çifti olarak hazırladıkları skeçlerle yer alıyorlar ve bu programla 1989 Nisan’ına kadar her hafta ekranda görünmeye devam ediyorlar.
Ayşegül Atik ismini bir kuşağın hafızasına kazıyacak “Bir Alışveriş Bir Fiş” kamu spotu da televizyonda o günlerde yayınlanmaya başlıyor. Ali Atik’in yazdığı bu skeç, o günlerde halkın alışveriş sonrası satış fişi almasını teşvik için TRT tarafından hazırlattırılıyor. Ancak bu kısacık film o kadar tutuyor ki, handiyse maksadının ötesine geçiyor ve içindeki espri yıllar boyu unutulmuyor: “Ben yapınca alışverişi, zaten alıyorum satış fişi!"
Bu kamu spotunun getirdiği popülerlikle Atik çifti yeni bir televizyon projesine soyunuyorlar. Ali Atik’in yapımcı, metin yazarı ve oyuncu olarak, Ayşegül Atik’in ise oyunculuğun yanı sıra yönetmen olarak da imza attığı kabare tarzı güldürü programı “Alıştık Artık”, ilk kez 31 Mart 1990 gecesi TV 2’de ekrana geliyor. Programın jenerik müziğini ise o günlerin popüler grubu Mazhar - Fuat - Özkan hazırlıyor:
“Bu kirli hava bizi mahvetti
Risk faktörü çoktan sınırı geçti
'İdare et be abi'lerle bugüne vardık
Böyle yaşamaya alıştık artık"
“Alıştık Artık”, Ocak 1991’den itibaren birinci kanalda gösterilmeye başlanıyor ve son bölüm 13 Mayıs 1992 gecesi ekrana geliyor. Aslında seyirci tarafından ilgi gören dizinin devam etmesi düşünülüyor ama yayın periyodunun haftada birden on beş günde bire indirilmesi Ayşegül - Ali Atik çiftinin hiç hoşuna gitmiyor ve yapımı bitirme kararı alıyorlar.
1993 yılında çift, o günlerin yükselmeye başlayan özel kanallarından TGRT’ye transfer oluyor ve “Alıştık Artık”ın yeni kanalındaki ilk bölümü 6 Kasım 1993’de ekrana geliyor.
1995 yılının temmuz ayında çiftin bu defa Kanal D’ye transfer olduğu haberi yansıyor basına. Ancak bu haberin arkası gelmiyor. Aksine TGRT, yeni yayın dönemi ilanlarında dizinin artık hafta içi her gece ekrana geleceğini duyuruyor. Öyle de oluyor ama günlüğe dönüşen “Alıştık Artık”, pek uzun sürmüyor.
Sonrasında Atik çifti uzun süren bir sessizlik döneminin ardından, 2000 yılında yine bir tiyatro projesiyle ortaya çıkıyor. İzzettin Çalışlar’ın yazdığı ve Ayşegül Atik’in oynadığı “Gizli Bahçe” adlı tek kişilik oyunun yönetmenliğini Işıl Yücesoy yapıyor. Çift, o günlerde Milliyet Gazetesi’ne verdiği röportajda yıllar boyu ekrandan uzak kalmalarını “Küsmüştük,” diyerek açıklıyor:
“Çünkü bizim alışık olmadığımız tarzda insan ilişkileriyle karşılaştık. Mesela, çalıştığımız TV’den paramızı alacağımız zaman, randevumuz olduğu halde kapıda üç saat bekletilmemiz; bize sorulmadan, hatta haberimiz olmadan programımızın saatinin değiştirildiğini görmemiz ve bunun gibi olaylar bizi kırdı. Daha fazla kırılmamak, reyting savaşıyla boğuşmamak için bu piyasadan uzak durmaya karar verdik.”
2000 yılında Ayşegül Atik ve Ali Atik, uzun yıllardır süren yol arkadaşlıklarını bitirmeye karar veriyorlar ve boşanıyorlar. Aynı yıl Ayşegül Atik “En Son Babalar Duyar” dizisi ile ekrana dönüyor. Bu dizi, Ayşegül Atik’in yeni bir kuşak tarafından tanınmasında büyük rol oynuyor.
Ayşegül Atik, 2004 yılında dizinin yapımcısı ve senaristi Birol Güven’le yaşadıkları anlaşmazlık sonucu, diğer başrol oyuncusu Ali Erkazan’la birlikte diziden ayrılıyor. Erkazan ve Atik, 2006 yılında yine bir aile dizisi olan ve bu defa Kanaltürk için çekilen “Hayırdır İnşallah” adlı dizi için yine birlikte kamera karşısına geçiyorlar. Dizinin ilk bölümü Kanaltürk’te 25 Eylül gecesi yayınlanıyor. Ne var ki bu dizi çok uzun ömürlü olmuyor.
Haziran ayında Ayşegül Atik’i bu defa Show TV’de yayınlanmaya başlayan “Kısmetim Otel” adlı dizide görüyoruz ama bu dizi de kısa sürede yayından kalkıyor. Aynı yılın kasım ayında ATV’nin sabah kuşağında yayınlanmaya başlanan “Gelin mi Kaynana mı?” adlı yarışma programının sunucusu oluyor Ayşegül Atik.
2010 yılında ATV’de yayınlanan “Şen Yuva” dizisinde rol alıyor ve dizinin ilk bölümü 5 Temmuz gecesi ekrana geliyor. Ancak dizi eylül ayında yayından kaldırılıyor.
Her sezonda onlarca dizinin yayına başladığı bir dönem o dönem. Yayıncılıkta bugün artık bir gelenek olarak kabul görecek gelecek deneme - yanılma yöntemi o günlerde keşfediliyor. Dizi başlıyor, tutmazsa şak diye yayından kaldırılıyor. Ne diziyi çekenlerin ne de izleyenlerin gözünün yaşına bakılıyor.
2017 yılında bu defa Fox TV’de yayınlanan “Dayan Yüreğim” adlı dizide görüyoruz Ayşegül Atik’i. İlk bölümü 3 Şubat günü ekrana gelen ve iddialı bir başlangıç yapan diziye dördüncü bölümde dâhil oluyor. Bambaşka bir Ayşegül Atik bu. Artık beyaz ve kısa saçlı, yüzündeki çizgilerle tam da yaşının güzelliğinde ve televizyon kariyeri boyunca ilk kez komik bir rolde değil.
Gelin görün ki “Dayan Yüreğim” dizisi de o günlerin reyting yarışına ancak 13 bölüm dayanabiliyor. Ve bu dizi Ayşegül Atik’in ekranda göründüğü son televizyon dizisi oluyor.
Şimdi döndük yazının başına. Ayşegül Atik öldüğünde hemen hemen bütün haber sitelerinde cayır cayır “Ayşegül Atik en son ‘İstanbullu Gelin’ dizisinde rol almıştı,” diye yazıyordu. Geçen haftaki yazımın ilk paragrafında demiştim ya: “Kopyala, yapıştır, bitti.” Bir deli bir kuyuya taş atmış, değil 40 kişinin çıkarmaya çabalaması, bir Allah’ın kulu “çıkarayım” bile aklından bile geçirmemiş. Yok öyle bir şey. İstanbullu Gelin ve oyuncu Ayşegül Atik’in uzak yakın ilgisi yok. Sadece isim benzerliği.
Dizinin bir bölümünde “Bir Küçücük Aslancık Varmış” şarkısı çalınıyor. O şarkıyı seslendirenin ismi de Ayşegül Atik ama bildiğimiz Ayşegül Atik değil; yönetmen Zeynep Günay Tan’ın kız kardeşi Ayşegül Atik.
Sadece bu hata bile, bir zaman el üstünde tuttuğumuz ama her gün görmeyince hemen unuttuğumuz kıymetli insanlara verdiğimiz değerin bir göstergesi olarak ders kitaplarına girebilir. Bunca yıl, bu kadar hafızamıza kazınan işe imza atmış bir oyuncuyu hiç rol almadığı bir diziyle anmak… Gerçekten utanç verici ama bu örnek ne ilk ne de son. Ne yazık ki tıpkı bir zamanlar Ayşegül Atik’in dediği gibi: Biz böyle şeylere “alıştık artık.”
Neyse… 72 yıl sürmüş bir ömrü, upuzun bir kariyeri iki yazıya sığdırmaya çalıştım. Çünkü bir zaman beni güldürmüş, mutlu etmiş, kalbimi ısıtmış bir oyuncuya en azından bu kadarını borçlu olduğumu düşündüm. Ruhu şâd olsun.