Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı. Bugün, Türk milletinin en büyük bayramıdır çünkü sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder. “Büyük Taarruz” ya da diğer adıyla Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nin zaferle sonuçlandığı gündür. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün milletimize armağanı, bağımsızlığımıza kavuştuğumuz tarihtir. Nice 30 Ağustos’ları millet olarak birlik, beraberlik içinde kutlamak dileğiyle Zafer Bayramımız kutlu olsun.
“Ajans” dominasyonu
Gündüz kuşağı televizyonculukta para kazanılamayan zaman dilimidir. TV kanalları genellikle prime time (20:00 - 23:30) harici zaman diliminde, dışarıdan satın alarak/sipariş ederek yayınladıkları programlara/yapımlara para vermek istemezler. Bu tarz programlar ya çok cüzi yapım bedelleri ile ekrana gelir, ya da sponsorlar aracılığıyla yaşama şansı bulur. Sponsorlar da genellikle medya ajansları vasıtasıyla yapımla temas ettikleri için, medya ajanslarının TV kanalları ile olan ticari anlamda süreklilik arz eden reklam ilişkilerini de göz önüne aldığımızda, bu tarz ajansların TV kanallarının yayın prototipinin oldukça içinde yer aldığını, hatta ve hatta karar mekanizması içinde ciddi manada söz sahibi unsurlar olduklarını söyleyebiliriz.
Finansal olarak çok güçlü olan büyük multinasyonel oyuncuların domine ettiği “ajans endüstrisi”, son yıllarda dizi ve sinema filmlerinin de ciddi hacimlerde finansmanını sağlamaya başladı. Bunun için ayrı şirket kuran ajans bile var. Çok bilindik bir çok dizi ve sinema filminin parasını aslında yapımcı değil medya ajansları veriyor. Ajansların finansmandaki payının artması riskin artması demek ve de ajans finansmanının sektörü besleyemediği noktaya gelindiğinde ya da “yabancı” ajanslar sürekli artan bu riski taşımaktan kuvvetle muhtemel vazgeçerse işte o zaman durum fena. Bunun cevabını ne TV kanalı, ne yapımcı, ne ajans, ne de sinemacı verebilir durumda.
Sonuç olarak televizyon kanallarının reklam geliri ile kendilerini çevirebilecekleri doğal ekonomik döngüye dönüşün sağlanması gerekiyor. Bunun da anahtarı reklam fiyatlaması, ve bağlantılı olarak reyting ölçüm sisteminde.
Yani yine iş yapılacak düzenlemeler ile aslında hükümetin elinde. Medya endüstrisi bunu ne derece dile getirir bilmiyorum ama bana göre uyarı çanları çoktan beridir çalıyor.
Değişik bir dönem…
2021’e medyada çok farklı bir TV patronaj “mozaiği” ile girebiliriz. Kapalı kapılar ardında pazarlıkların ardı arkası kesilmiyor. Tıkanan yolların açılması için mecburi satışlar olacak. Yeni girişimler de cabası. Tabik ki dijital platform kurma çabalarından bahsetmiyorum. O bir tercih. Çok daha fundamental ve sert değişiklikler izleyeceğiz gibi geliyor bana.
İzleyelim, görelim.
Yazımı bitirirken…
Aklıma öğrencilik yıllarımda ezberlediğim şu kıtalar geldi. Yusuf Ziya Ortaç’ın… Zafer Bayramımız kutlu olsun!
Rüzgârlarla atbaşı yarış etti bu akın,
Şimdi yakınlar uzak, şimdi uzaklar yakın!
Akdeniz, ayakları altında ordumuzun,
Mavi bir atlas gibi serilmişti upuzun.
Çekti Kadifekale albayrağını yine,
Güzel İzmir büründü yine eski rengine.
Süngüler ilk amaca tam on dört günde vardı,
O gururlu alınlar yere düşüp yalvardı.