Evlerimizde kalmamız gereken bu dönemde kütüphanemi toplama fırsatı yakaladığım bir akşam gözüme Danimarkalı filozof Soren Kierkegaard’ın “Kaygı Kavramı” kitabı ilişiyor. O kadar kitabın arasında algımı çekmesinin nedenini karıştırdıktan sonra anlıyorum. Kitapta kaygı, gelecek olanın belirsizliğine karşı duyulan korku olarak tanımlanıyor. Bu yönüyle negatif ve haliyle insanı kilitleyen bir duygu olduğu gerçeği ortada. Ancak farklı bir bakış açısı yakalıyorum. Kierkegaard insandaki kaygı duygusunun hep var olacağına ve ondan kaçmamızın imkansızlığına vurgu yapıyor. Ondan kaçmak yerine onu kullanabileceğimizi söylüyor.
Her yeni gün bir şeyleri değiştiriyor
Kaygı değişimi içeriyor ve yeniyi çağırıyor. İnsanı inanmaya, düşünmeye ve eyleme geçmeye iten bir duygu olarak ele aldığı kaygıya bakışım değişiyor. Fark edip, kabul edip ya içinden geçerek ya da ona yaslanarak yeniliğe açılma fikri gerçekten ilgi çekici. İnsanın yaşadığı kaygıyı kabul etme esnekliği, hayata uyum sağlama kapasitesini artırıyor. Olan bitenin içinde duyduğum kaygının beni her gün bir şeyler yapmaya, üretmeye, yenilenmeye ne kadar yaklaştırdığını fark ediyorum. Gerçekten de tüm dünyaya çarpan kaygı her yeni gün bir şeyleri değiştiriyor, yeniliyor. Kaygının insanı harekete geçirici, tetikleyici gücünü çevremde de görüyorum. Bu dönem sıkışık olduğu kadar umut da dolu diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Kabul et ve devam et!
Sonra kulaklarımda “Kabul et ve devam et” sözü çınlıyor. Oyunculuk hocam sevgili Çetin Sarıkartal’ın bana sahnede oynamaktan kaçtığım, ne olacak diye düşündüğüm, olacak olanı planlamaya çalıştığım yani kaygımın en üst seviyede olduğu anlarda söylediği bir söz. Tam da Kierkegaard’ın anlatmaya çalıştığı şey değil mi? Kaygıya teslim olmamak, var olduğunu kabul etmek, ona saplanmamak ve takılı kalmadan akabilmek. Bu hepimizi büyük ferahlıklara sürükleyecek.
Sevdiğim işi yapacağım güne kadar düşünmeye devam
Ben bilinmezlik içinde, her yeni güne daha çok okuyarak, daha çok takip ederek, çevremde olan bitene kayıtsız kalmadan, çevremdeki değerli sanatçılardan, doktorlardan, bilim adamlarından, ev hanımlarından, spor hocalarından, yazarlardan ilham alarak ve teşekkür ederek devam ediyorum. Sevdiğim işi yapacağım günlerin de çok yakında tekrar geleceğini biliyor ve o güne kadar gelişmeye, üretmeye, sevmeye, inanmaya, düşünmeye devam diyorum.
Şems-i Tebrizi’nin dediği gibi; “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?”
Adem Turan 5 Yıl Önce
Allah yolunu güzel etsin, başarılar
Naci Demiray 5 Yıl Önce
“Kaygısız” bir yazı. Beğendim.