Bir proje batarsa tüm sektörce tek sorumlusu senaristtir. Çünkü senaristin kafası karışmıştır, kötü yazmıştır, birkaç bölüm sonra sihrini kaybetmiştir, başka işlerin peşine düşmüştür. Ben yıllardır yapımcılardan, oyunculardan, yönetmenlerden, kanal yöneticilerinden buna benzer onlarca benzetme dinledim. Hiç “Hata benim yanlış karar verdim, yanlış oynadım” diyen yapımcı, yönetmen ya da kanal yöneticisine denk gelmedim. Ama bu sene herkes içeriğin kıymetinin fazlasıyla farkında görünüyor. Projesi tutanların senaristlere övgüsünü de dinlemeye başladım. İlk defa adil bir başarı paylaşımı var. Pandemi bütün dengelerini bozdu sektörün. :) Zaten görünen köy kılavuz istemiyor. Dijital platformların oyuna katılmasıyla şu anda sektörde iyi senarist bulmak zor. Kime “Merhaba” desem en az 3-4 iş yazdığını söylüyor. Kafasını kaşıyacak vakti yok çoğunun… Televizyona proje yazan senaristlerin zaten kimseye selam verecek vakti olamaz. Kolay mı 150 dakika dizi yazmak? Hiç kolay değil!
Sadakatsiz’i sadece alkışlayabiliriz
Bu sezon uzun yıllar sonra en çok televizyon izlenen dönemi yaşıyoruz. Pandemi izlenmeyi artırdı. O nedenle kanallar ekrana bu sezon fazlasıyla özendiler. İyi kalemlere yatırım yapınca da karşılığını aldılar. Sadakatsiz’i izleyip hepimizi ekran başına kilitleyen ve her hafta iyice şaşırtan o senaryoyu sadece alkışlayabiliriz. Kemal Hamamcıoğlu ve Dilara Pamuk’a kocaman alkış! Masumlar Apartmanı’nda hepimizi duygulardan duygulara sürükleyen Deniz Madanoğlu ve Rana Mamatlıoğlu’na “Helal size ama yeter perişan ettiniz bizi” demekten başka ne diyebiliriz. Masumiyet dizisinin belki reytingi uçup gitmedi ama Sırma Yanık’ın kurduğu hikaye ve senaryoya kim ne diyebilir? Bu sezonun en iyi hikayelerinden biri… Mustafa Çiftçi’nin hikayelerinden hayata geçen Gönül Dağı’nın senaristleri Ali Asaf Elmas Mustafa Becit’in başarısına şapka çıkarılır. Teşkilat ve Maraşlı’nın yaratıcısı Ethem Özışık; “Zaten kaleminin hastasıyız” der ve susarım. Kırmızı Oda’da Banu Kiremitçi Bozkurt başta o hikayelere ruh üflemese hangi oyuncu performansını bu kadar konuşurduk?
Mesele derinlikmiş
Ezcümle; bu sezon hem televizyon izlenme oranı çok yükseldi, hem de psikolojik dramaya odaklanınca yazarlarımızın derin hikayeler yazabildiğini gördük. Yani mesele senaristlerimiz değilmiş üstadım, derinlik yerine olay peşinde koşan diziler yapılmasıymış.
Sakinlikle ders verdi
Salı akşamı ekrana gelen Masumlar Apartmanı’nda bir sahne vardı ki, tüm o gerilim içinde tokat gibi yüzümüze çarptı. Memduh’un Safiye’nin kapısına gelip yaptığı konuşmadan bahsediyorum. Safiye gibi bağırmadı, Han gibi şiddet göstermedi, Ege gibi söylenmedi, İnci gibi kendini bir hapishaneye kapatmadı, Gülben gibi kaçmadı, Neriman gibi kendine zarar vermedi. Safiye’nin karşısına geçip insanın canını yakmak için bağırmasına gerek olmadığını, empati duygusunun olmadığını, kendi canı yandı diye başkalarının canını yakmaya devam ederse zorbadan bir farkı kalmayacağını anlattı. Memduh’a hayat veren Atilla Şendil o sahnede o kadar minimal, gerçek, sakin, can acıtıcıydı ki adeta ders verdi. Bağırarak, şiddet göstererek birinin sadece canını yakarsınız ama “Acılarını görüyorum, seni anlıyorum ama benim acım var diye başkalarına zarar vermeye devam edersen, ben de senin zaaflarını sakince söylerim. Bak bu çok daha fazla can yakıyor” dedi adeta… Hepimiz bundan payımıza düşeni alalım. Ruhuna sağlık Atilla Şendil…