5 gündür nereye gitsem, kiminle konuşsam ya da ne zaman sosyal medya hesaplarımı açsam hep aynı şeyle karşılaşıyorum: Kulüp dizisi… Şu ana kadar diziyi izleyip de beğenmeyen kimseye rastlamadım. Ve bu çok hoşuma gidiyor. Çünkü orijinal hikayenin sahibi Rana Denizer’in yıllardır bu hikayeyi geliştirmek için nasıl çalıştığını biliyorum. İlk günden beri de hikayesini emanet etmek istediği yönetmenin Zeynep Günay Tan olduğunu söylüyordu. Bunun için bekledi, yazdı, revize etti, senaristlerle çalıştı, olmadı, tekrar olmadı, tekrar olmadı ama hiç pes etmedi. Sonunda da ortaya izleyen herkesin her detayından etkilendiği şahane bir iş çıktı. O nedenle ben önce işin yaratıcıları Rana Denizer ve Zeynep Günay Tan’ı tebrik ederek yazıya başlamak istedim.
GÖKÇE BAHADIR MÜTHİŞ PERFORMANS SERGİLİYOR
Kulüp 5 Kasım’da Netflix’e yüklendiği andan itibaren en çok izlenenlerde zirveye oturdu. Bunda şüphesiz Gökçe Bahadır, Barış Arduç, Salih Bademci, Fırat Tanış, Metin Akdülger ve Asude Kalebek’in rol alması çok etkiliydi. Ama en etkili silah fısıltı gazetesi oldu. Her izleyen övmeye doyamadı diziyi… Zaten bir kere izlemeye başlayınca neresini öveceğinize karar veremiyorsunuz. Gökçe Bahadır’ın filtrelerden vazgeçtiğinde ve yönetmene teslim olduğunda müthiş bir performas sergilediğinden mi, yoksa Fırat Tanış’ın yarattığı Çelebi karakteriyle bizi arafta bırakmasından mı bahsetmeliyim. Evet, Çelebi kötü bir adam, peki biz ona neden kızamıyoruz? Çünkü karakter tasarımları öyle dikkatli dizayn edilmiş ki, her karakteri defosuyla kabul ediyoruz. Metin Akdülger’in canlandırdığı Orhan’ın içinde kopan fırtınalara karşı naif tutumu, Barış Arduç’un oynadığı Fıstık İsmet’in bitirim halleri, Asude Kalebek’in hırçınlığı da bizi diziye bağlıyor.
TÜRKİYE GİBİ BİR SELİM SONGÜR
Ama Salih Bademci dizide adeta kendisini aşıyor. Bu sezon önüm, arkam, sağım, solum Salih Bademci oldu. İyi ki de oldu. İlk ve Son’da bizi kendisine hayran bıraktı. Daha onun etkisini atlatamadan Yalancı dizisi geldi. Her hafta Salih’i izlerken tırnaklarımı kemiriyorum. Şimdi de Kulüp’ün Selim Songür’ü olarak karşımıza çıktı. Fakat öyle sıradan bir karşımıza çıkmak değil, adeta doğuyla batının birleşimi gibi, siyahla beyazın dansı gibi, Türkiye gibi bir Selim Songür karakteri yaratmış. Ellerim kızarana kadar alkışlıyorum Salih’i…
İŞE ÇALIŞILMIŞ
Sektör boş estetik kaygıları boşverdiğinde ortaya çıkan şey kusursuz oluyor. Kulüp bunun en güzel örneği… Dedim ya insan bir başlayınca Kulüp’ü hep övmek istiyor. Çünkü işe çalışılmış. Hikayesinden senaryosuna, rejisinden oyunculuklarına, yapımından ses tasarımına, dekorundan sanat yönetimine, kostümünden müziğine, platformundan pazarlamasına herkes üstüne düşen görevi fazlasıyla yapmış. Buna bir de Seferad Yahudileri ve gelenekleri, Ladino dili, dönemin müzikleri, Pera, Beyoğlu, gece hayatı, aşk, anne ve kız çatışması, hayaller, hayal kırıklıları da eklenince ortaya tadından yenmez değil, yedikçe yiyesiniz gelen bir iş çıkmış. Senarist Necati Şahin ve yönetmen Seren Yüce’yi anmadan olmaz. İkisi de bu dünyayı bize masalın içindeki bir gerçeklik olarak sunmuş.
SON 4 BÖLÜM YÜKLENSİN
Ezcümle; İstanbul’un her yerinde “Kulüp’e hoş geldin” afişleri var. Ben de “Kulüp’e hoş bulduk” diyor ve ilk sezonun son 4 bölümünü en kısa sürede yüklemesi için Netflix’e tatlı bir ricada bulunuyorum.