Mısır savaşlarını hatırlayan var mı? Hani yapımcıların sinema zincirlerine kazan kaldırması kisvesi altında yürürlüğe giren sansürü? E unuttuk tabii doğal olarak. Medeni bir ülkede gerçekleşse ortada yönetim, hükümet bırakmayacak her rezaleti unuttuğumuz gibi. İşin özü ön perdede kel alaka bir gündem yaratılarak sansür yasası çatır çatır kabul edildi.
Peki bugün geldiğimiz noktada neler oldu biraz ona bakalım. Gay bir karakter var diye bir dizinin çekimi durduruldu, bir diğerinin ise senaryosu değiştirtildi. Tecavüz ve kadına şiddet sahneleri tam gaz devam ederken sigaranın dumanının görülmesi, içkinin adının dahi anılması zinhar yasak. Ulan kelimesi dahi yüce halkımızın terbiyesini bozacağından sansürleniyor. Kemal Sunal’ın alameti farikası olan, insanın içini ısıtan o “eşolueşek” deyişini artık duyamıyoruz. Bu örnekler alabildiğine uzatılabilir. Bunların içinde direkt olarak talimatla uygulanan sansürler olduğu gibi çok daha tehlikeli bir tür de mevcut; otosansür.
Otosansürü şöyle tanımlayalım; halkın kendi kendini yönetmesi, yok pardon o cumhuriyetti, eski güzel günler. Otosansür, açık bir baskı olmadan, başkalarının hassasiyetlerine saygı göstererek, herhangi bir makamın ve yetkili kurumun engellemesi olmadığı halde, kişinin kendi çalışmalarını sansürleme veya sınıflandırması eylemidir diye tanımlanıyor. Burada kimlerin(!) hassasiyetine saygı gösterildiği ortada. Seçilmiş bürokratları dahi bir sözüyle alaşağı edebilenleri devrinde sanatta ve edebiyatta serbesti hayali fazlaca naif kabul ediyorum.
Yeni Türkiye Medyası’nın yaratıcısı Acun Ilıcalı da otosansürün pirlerinden. Sorumlu olduğu mevkileri kızdırmamak için kanalında birbirinden ilginç otosansür uygulamalarına devam ediyor. Yarışma jürilerinin kelamlarından, kanalındaki dizi ya da filmlerin diyaloglarına kadar hep otosansür.
Otosansür her yere sirayet ediyor. Zamanında birbirinden bomba olaylar ve araştırmalarla nefessiz şekilde izlenen ana haber bültenlerinde artık sadece komikli videolar ve sürekli bağıran bir şahıs var. Açıkçası beyaz Torosların fink attığı 90'lar bile bu çağdan daha özgürlükçüydü…
Çocuklara güzel günler göreceğiz, inanın diyoruz ama acaba biz inanabiliyor muyuz?
Mutlu ve sağlıklı bir hafta dileğiyle.