Plastik sanatlara hak ettiği değeri vermediğimizi gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz! Bunun göçer bir toplum olmamızla ilgisi olduğu kadar İslam kültürü ve refah seviyemizin yüksek olmamasıyla da ilgisi var muhakkak. Müze ziyaretleri ve sergilere ayırdığımız zamanı düşününce sanata dair programların ekranlarımızda kendine yer bulamaması da çok normal. Neyse ki devam eden günlük kültür sanat programları hala var. NTV'de yıllardır süren ''Gece Gündüz'', CNN'de yayınlanan ve sabah 07.50'de kimin izlemesinin beklendiğini bilmediğimiz ''Afiş'', ve TRT2'nin yeniden hayatımıza girmesiyle yayınlanan programlar...
Bunların içinde resim sanatına odaklanan bir tek yerli yapım var; ''Bir Resim Bir Hikaye''. Ressam Mahir Güven her bölüm sanat tarihçisi ya da ressam bir konukla sanat tarihinde kendine yer edinmiş bir resim üzerine konuşuyor. Bir resimden yola çıkarak ressamının hayatı ve sanat anlayışı hakkında bilgiler veren program stüdyoda söyleşi formatında. Hakkında çokça konuşulmuş resimler yerine Türk resim sanatına ağırlık verilemesini tercih ederdim bir izleyici olarak. Programın bütün bölümlerine TRT2'nin kendi Youtube hesabından ulaşabilirsiniz. Bu hafta asıl bahsetmek istediğim programsa bir BBC yapımı olan ''Fake or Fortune''. Ülkemizde BloombergHT ekranlarında yayınlanıyor. Aynı zamanda Netflix'ten de ulaşabileceğiniz bu belgesel serisi sanat severler için hem bilgi dolu hem de seyri keyifli.
Yetkin kişiler tarafından inceleniyor
Sanat eksperi Philip Mould ve Gazeteci Fiona Bruce, ünlü ressamların olduğu iddia edilen; fakat kimin yaptığı ispatlanamamış tabloların izini sürüp, ''sahte mi yoksa servet değerinde mi?'' sorusuna yanıt arıyor. Büyük bir titizlikle kaynak araştırması yaparken her türlü bilimsel tekniği de kullanarak gerçeğin peşine düşen ikili, dünyayı köşe bucak gezip tabloların ardındaki gizli sırları keşfediyor. Bazen Amerika'da bir kütüphane, bazen Fransa'da bir müze, bazen de Londra'daki seçkin müzayede evleri servetin ispatına yardım ediyor. Adeta adli deneylere tabi tutulan resimler hakkında her türlü bilgi toplanıyor ve elde edilen bütün veriler bahsi geçen ressam ve resimleri üzerine uzmanlaşmış yetkin kişiler tarafından incelenip değerlendiriliyor.
İmza gerçek kabul edilmesine yetmiyor
Her bölüm elinde bulunan bir eserin orijinalliği konusunda kanıtı olmayan bir resim sahibinin programa başvurması ile başlıyor. Çoğu zaman aile yadigarı bir tablonun asıl değerini öğrenmek isteyen insanlar olurken bazen de tesadüfen bir mezatta satın aldığı resmin aslında ünlü bir ressama ait olabileceği şüphesi taşıyan insanlar olabiliyor. Kimi için aile yadigarının değeri önemliyken kimi de servetin peşinde. Bu sırada sanat dedektifi Philip Mould ve araştırmacı gazeteci Fiona Bruce'u heyecanlandıransa gerçek bir eseri izleyiciyle buluşturabilmek. Ressamın imzasını taşıması gerçek kabul edilmesine yetmiyor. İlk iş geriye dönük arşiv ve müzayede katalogları araştırılıyor; daha önce tablonun el değiştirme süreci, kimlerin koleksiyonunda yer aldığı, kimden satın alındığı... Ve iddia edilen ressamla ya da varisleriyle direkt bağlantı kurmak gerçekliği konusunda oldukça ikna edici kabul ediliyor. Tabii ki yeterli bulunmuyor, söz konusu ressamın başka eserleriyle karşılaştırılıyor, bir nevi kriminal laboratuar incelemesine tabi tutuluyor. Kullanılan boyanın ressamın yaşadığı dönemle örtüşmesi, tekniğinin ressamın tekniği ile uyuşması gerekiyor. Philip Mould ve Fiona Bruce adeta bir savcı gibi çalışıp delil topluyor. Ve nihai kararı hayatını o ressamın eserlerine adamış vakıf ve uzmanlar veriyor. Programın finalinde zarfın açılma anı ve izleyici olarak sizin de yaşadığınız heyecan... DNA testinin sonunda gerçek babanın ortaya çıkması gibi!
Her bölüm Monet, Rembrandt, Renoir gibi şöhretli isimlerin izinin sürülmesini beklemeyin. Sanat çevrelerince kabul gören, eserleri milyonlarca sterline satılan ama bizim tanımadığımız pek çok ressamla bu program sayesinde tanışıp, üslupları hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. İzlerken resim sanatı, sanat tarihi ve sanat piyasası hakkında belki de okuyarak ulaşamayacağınız pek çok bilgi ediniyorsunuz. Batının arşiv ve kayıt tutma konusundaki hassasiyeti, peşinde koştukları detayların sonucu nasıl değiştirdiğini gördükçe sanata ve hayata bakışınız değişebilir. Bilimin böylesine sanatın hizmetinde kullanıması ayrı bir keyif. Monet ile Ronoır'ın aynı manzaraya aynı yerde bakarak birlikte resim yapması, John Costable'ın çoğu eserinde aynı çiftlik evini resmetmesi, yıllarca orijinal kabul edilen ve müze koleksiyonlarında kendine yer bulan resimlerin usta ellerden çıkmış kopyalar olması ve daha fazlası...
Yokluk içinde ölen Gauguin'in eskiz defterinin tek bir sayfasına 200 bin sterlin paha biçilmesi sizi değer kavramı hakkında düşünmeye itecektir muhakkak.
Dünyaca ünlü ressamlara atfedilen eserler mercek altında... Sahte mi... Gerçek mi? Servet değerinde orijinal eserler mi sizi bekliyor yoksa değersiz kopyalar mı?