Sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yap, çok zevkli oluyor.
Kapının arkasına saklan, birisi gelince birden önüne çık!
Böh!
Bu nidayı sakın unutma. Korkuttuğun kişinin yüreği ağızına gelip kalpten gidecekmiş gibi olurken, sen kahkahalarla kapaklanarak gül. Nasıl korkuttun ama?
Bugün daha kendine gelemez o korkuttuğun kişi. Ömründen belki iki senesini çaldın, o mühim değil. Sen mutlu oldun, ihtiyaç duyduğun endorfini salgıladın, korkuttuğun kişi sayesinde kahkahalara boğuldun ya, tamamdır bu iş. Netice de çocukluğumuzdan beri sürekli yaptığımız bir şey bu. Bizim yaş grubu ilkokuldayken yapardı, şimdilerde anaokulunda bile yapıyorlardır.
Trafik ışıklarının anlamlarını da sanırım ilkokulda öğrenmiştik, yani bizim yaş grubu ilkokulda öğrenmiştir, şimdilerde onu da anaokullarında öğretiyorlardır.
Kırmızı-Dur,
Sarı-Hazırlan,
Yeşil-Geç!
Araç kullanırken de bu ışıklar aynı anlamları taşımaktadır. Dünyanın her yerinde bu kural geçerlidir, değişmez, değiştirilemez, değiştirilmesi teklif edilemez.
Ama sen, sana yapılmasını istemediğin bir şeyi mutlaka bir başkasına yap! Çok zevkli oluyor.
Trafik ışıklarında iki araç önlü arkalı bekliyorsanız, öndeki araç saf olabilir, siz sinsice bekleyin. Kırmızıdan sonra gelen sarı ışık yanar yanmaz, kornaya abanın! Eğer hava karanlıksa selektör yapmayı da ihmal etmeyin.
Kornaya abanmak önünüzdeki aracın şoförünü gerekli strese sokacaktır, fakat hava karanlıksa yapacağınız selektörler önünüzdeki araç şoförünün aklını alacak iki ayağını bir pabuca sokacaktır.
Yazılmamış kurallara göre trafik lambalarındaki sarı ışık; korna çalmak ve selektör yapmak içindir.
Ola ki benzer bir durumda siz öndeki aracın şoförü olursanız ve sarı ışık yandığında arkadan korna sesi ve selektör gelirse, bildiğiniz tüm edepsiz sözleri sarf edebilirsiniz.
Yolların kuralı olmaz, kralı olur!
Aile ile, eşle, dostla gidilen piknikler de önemlidir. Evinizde, salonunuzda, yemek odanızda yapamadıklarınızı ağız tadı ile yapabilme imkanı verir. Yoksa piknik yapmanın ne alemi var. Bu yüzden doğa ananın size yapmasını asla istemediğiniz şeyleri siz ona yapın, çok zevkli oluyor.
Covid 19-20-21-22-23… Zaten adamlarsa! Mangalda kendi hür iradesi ile yanarlar. Değillerse pandemiye kadar yolları var.
Ne yapalım yani? Salonumuzdaki halının üzerine mi atalım, çitlediğimiz çekirdekleri? Meşrubat kutularını, pet şişeleri yemek masasının altında mı istifleyelim?! Avcı toplayıcı dönemde mi yaşıyoruz!? Ne münasebet!
Hem karıncalar bizim çitlediğimiz çekirdekler sayesinde hayatta kalabiliyor.
Dünya üzerindeki 12.000’den fazla türü olan 321.035.624.829.901.000 adet karınca, senin sahil kenarındaki bankta tüketip yerlere attığın çekirdek kabukları sayesinde hayatta kalabiliyor.
Üstelik senden sonra aynı bankta oturacak kişi için de “Ne güzel, benden önce burada kalbi güzel insanlar oturmuş” hissi yaratır. Döngülerini sevdiklerim!
Seyir halindeyken otomobilin camından dışarıya kağıt mendil, izmarit, boş sigara paketi, yenmiş bir abur cuburun ambalajını henüz camdan dışarı atmamış olan da ne bileyim, düşündürücü zaar.
Bunu da söylemeden edemeyeceğim ben en çok karanlıktan korkarım, bir de umumi olarak kullanılan tuvaletlerde kapalı olan klozet kapaklarından.
Kapak kapalı ise asla açmam, bilirim ki uğursuzluk getirir.
İyi niyetlerle 1596 yılında sifonu icat eden Sör John Harington Beyefendinin kemikleri sızlıyor olmalı.
1775 de sifonun patentini alan Alexander Cumming, bu kadar işlevsiz bir icadın patentini alarak gereksiz bir yatırım yaptığını düşünüyordur ruhlar aleminde.
Umumi tuvaletlerde iyi niyetle asılmış tabelada yazan “Bulmak istediğiniz gibi bırakın” sözünü de hayata karşı hep mağlup, hep sevdikleri ve güvendikleri tarafından yaralanmış bir kimse, kendisi için söylemiş olmalı.
Aslında O, “Beni bulmak istediğiniz gibi bırakın” demek istemiştir.
Çağımızın avcı toplayıcı dahi olmayan homosapiensi, “Vallahi güzel söz, bunu umumi tuvaletlere asalım” demiş, asmışlar.
Hem de tuvaletlerin en görünen, en manzaralı yerlerine asmışlar, işe yaramamış.
Hem sayılı günleri var insanoğlunun, kim bir başkasını bulmak istediği gibi bırakır ki?
Hem niye bir insanı bulmak istediğimiz gibi bırakalım canım, ne münasebet!
“Ben! Ben! Ben!” diye diye biz olmaktan kurtulmalıyız.
Kızılderililer tabiatta hiçbir varlık yalnızca kendi adına var olamaz gibi anlamsız bir laf etmişler, ne münasebet!
“Önce ben! Yine ben! Hep ben!” diye diye bu anlamsız kuralı yıkmalıyız.
Elinde olsa Doğa Ana’yı, tabiatı, hatta gerekirse tüm habitatı mahkemeye verecek müteahhitler tanıyorum. Yürekleri dünyaya sadece kalıcı birer, ikişer, üçer, dörder eser bırakmakla yanıp tutuşan bu abilerimize adanmış niye bir şiir yok? Var da ben bilmiyorsam ve ezberlememişsem bu benim ayıbım, özür diliyorum.
Onlar ki, eşlerinin, dostlarının işleri çıkar zorluk olur gelemezler diye, hafta içi ölmeyi reddedecek asillikte insanlardır.
Hayatları boyunca cenneti arzulayıp, yaşadıkları dünyayı cehenneme çevirecek kimselerden değillerdir.
İnsan “Hep ben! Daima ben!” deyince içine bir hoşluk doluyor…
Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yap! Çok zevkli oluyor…
Benlik bilinci ile bencilliği birbirinden ayırabilen nesillerde görüşmek dileği ile…
Ece Bayraktar 5 Yıl Önce
Yüreğine sağlık
Miray Emre 5 Yıl Önce
Ne yazık koca bir ömrü kendisi için tüketenlere... Tam da hayatın içinden bir yazı olmuş.
mukaddes 5 Yıl Önce
süper süper kendimize yapılmasını istemediğimiz herşeyi yapıyor insan oğlu gerçekten eğer bir nebze insanlık kaldıysa yüreklerde bu yazı nekadar gerçekçi nekada da dümdüz anlatıyor bizi sözüm meclisten dışarı bu yazı böyle yaşayanlar için belki bir nebze olsa kendini bulurda nekadar yanlış yaşadığımızı anlar teşekkürler hakan yufkacıgil
Sümeyye E. 5 Yıl Önce
Okuduktan sonra yapılabileceğim tek yorum 'Yazıldığı Gibi Okundu' oldu.. Kalemine yüreğine sağlık güzel insan☑️
Hilal E. 5 Yıl Önce
En korktuğum insanlar Allah korkusu olmayan kibirli insanlar.. Allah bizi korusun
Ömer Yürükçe 5 Yıl Önce
İnsan hiçbir zaman egolarının esiri olamamalı.
Yaren 5 Yıl Önce
“Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yap! Çok zevkli oluyor…“ devirin özeti olmuş