Bahar'ı bekleyen tehlike ne?
Cemre düşsün de bahar gelsin diye heyecan içinde beklerken, bu sezon Show TV havaya düşmeden cemreyi ekrana düşürdü. Sizce de “Bahar: Uyanmaya Hazır mısın?” dizisi adeta çölde bulunan vaha gibi olmadı mı? Malum sayın Gülseren Budayıcıoğlu televizyon dünyasına transfer olduğundan beri hepimiz ağır bir terapi sürecindeyiz. Her birimizin ne kadar travması varsa onu yüzle çarptığınızda ekrandakilerin başına geldi. Televizyonu toksiklik, narsistlik, dengesizlik üçlüsü adeta ele geçirdi. Haliyle şiddetin her türlüsü kök saldı beyazcama… Buna seküler-laik çatışması, erkek dünyası racon kesmesi, dönem adı altında tarihin yeniden yorumlanması eklenince seyirci nasıl delirtilir deneyi yapılmış gibi oldu.
ARMUT DİBİNE DÜŞÜYOR
En çok da bağırış moda haline geldi. Sanırım yeni kuşak oyuncular büyüklerinden gördükleri “bağırarak oynayınca iyi oyuncu olma” geleneğini sürdürecekler. Onlar ne yapsın, ne görürlerse onu uyguluyorlar. Armut dibine düşüyor. Neyse şikayet etmek için yazmıyorum bugün… Bahar dizisine övgüyle başlayıp çalan tehlike çanlarını hatırlatacağım. Yapacak bir şey yok, meslek de eleştiri var! Efendim, tıp fakültesi mezunu, çocuklarına düşkün, kocasına koşulsuz inançlı, kayınvalidesinin hizmetçisi görevlerini yüzü bir an düşmeden yerine getiren bir Bahar var dizide… Malum dizi olduğu için her şey abartılı anlatılıyor ama çok gerçek biri Bahar. Sadece bizim tanıdığımız Bahar’lar bu kadar güler yüzlü değil ya da moda tabirle toksik pozitiflik nedir bilmiyorlar. Yoksa saçını evlatları ve kocası için süpürge eden annelerin çocuklarıyız hepimiz… Tek fark bizim annelerimiz tıp fakültesi mezunu değil, yani kollarında bir altın bilezik yok!
TOKSİK POZİTİFLİKTEN VAZGEÇİYOR
Bahar bir gün bayılıyor ve karaciğer nakli olması gerekiyor. Türkiye’nin en iyi cerrahlarından biri olan kocası onu kendi hastanesine bile aldırmıyor. Başka bir hastanede ona karaciğer aranıyor. Kocası donör olabilecekken kabul etmiyor, zaten annesi de izin vermiyor. Çocuklarının gözünün içine baka baka annesiz bırakmayı göze alıyor onları… Zaten dizi ondan sonra tatlı bir hal alıyor. Hiç tanımadığı birinden ciğerini alan Bahar yeniden doğduğunda; içinde bulunduğu pozitifliğin toksik olduğunu anlıyor ve yapamadıklarının bedelini ödetmek için kocasını en zayıf halkasından yani paradan vuruyor. Kredi kartını patlatıyor, kendi hayatına bakıyor. Doktor olmak için sınava giriyor ve kocasının çalıştığı hastaneye asistan olarak başvuruyor. Ve kabul alıyor. Bölümü izlerken içimizin yağları eridi ve Bahar’a “Yürü be kızım” dedik. Baştan anlaşalım ikinci bölümde bu cümleyi kurmayan varsa bizden değildir!
BİZ HAZIRIZ, SİZ UYANMAYA HAZIR MISINIZ?
Bu akşam üçüncü bölümünü izleyeceğimiz Bahar artık kocasıyla aynı hastanede çalışacak. Yani hem kocası, hem kocasının sevgilisi, hem oğlu, hem de doktoru yani gelecekteki aşkıyla aynı hastanede olacak. Bahar gidecek yerine adeta Doktorlar dizisi gelecek. Dizinin çatışması da herkesin birbiriyle bağını gizlemek olacak. Her hafta kim onların birbirini tanıdığını anlayacak üzerine kurulacak dizi… Yani tahminim bu! Evet bu bir uyarlama ama görünen köy de kılavuz istemiyor. İşte burada dizi tehlike çanları çalıyor. Bizi mutlu eden şey, kendi gücünün farkında olmayan Bahar’ın kadınlara ilham olması ve “Biz güçlüyüz” demesiydi. Hastaneye girdiğinde aynı duyguyu devam ettirebilirlerse ekrana “Bahar” gelir. Şimdi dizinin bize sorduğu soruyu ben sormak istiyorum yaratıcılarına biz hazırız ama “Siz uyanmaya hazır mısınız?”