Birbirini tamamlayan zarif ve ünlü çiftler
Setlerde başlayan aşklar doğal olarak izleyicide büyük merak uyandırıyor. Aslında sadece sette başlaması da şart değil. İki ünlü ismin birlikteliği hem magazin gündemine oturuyor hem de o cepheyi merak eden izleyicinin dikkatini çekiyor. Normal hayatta aynı meslekten insanların beraberlikleri bana heyecan vermezken magazine yansıyan ünlü sevgililer benim de radarıma takılıyor. Şimdilerde Sinem Kobal- Kenan İmirzalıoğlu ile Özge Gürel ve Serkan Çayoğlu ikilisi favorim. Öncelikle patırtı ve gürültüden uzak akışkan bir ilişkileri var.
Doğal ilerliyor her şey sanki. Zorlamadan, yormadan, kırıp dökmeden, abartılı kelimler kullanmadan… Ayrıldılar, barıştılar, küstüler başlıkları altında görmüyoruz onları. “Çayoğlu bilmemnenin paylaşımını like’ladı, sevgilisi küplere bindi”;“İmirzalıoğlu erkek arkadaşlarıyla otururken yanlarına gelen iki kadınla muhabbeti uzatınca Kobal cephesinden misilleme gecikmedi” gibi haberler hiç olmadı. Bunlara meydan vermediler. Magazinin hem önünde hem arka cephesinde tutunmayı başarıyorlar. Kobal-İmirzalıoğlu çifti evlenip bebeklerine de kavuştu. Ben Özge ve Serkan cephesinde de böyle bir yol alış gözlemliyorum.
Hafta sonu Kıbrıs çekimleri için Girne’de bulunan sevgilisini ziyarete giden görüntülerine rastladım Özge Gürel’in, çok samimi ve mutluydu benim pencereme yansıyanlar. Benzer kareler doğum günlerinde, sevgililer gününde de yaşandı. Uzaktan birbirlerine öyle içten, öyle zarif göndermeler yapıyorlar ki… “Biz birbirimizi bulduk, iki kişilik bir dünyayız” cümlesinin altını çizerken zorlama ve uzun cümlelere de gerek duymuyorlar. Hiç kimse aralarını bozmaya, içlerinden birinin koluna dokunmaya bile cesaret edemezmiş gibi bir fanus yaratmışlar çevrelerinde.
Sanırım bir ilişkinin sağlam yürümesinin temelinde tutku, aşk ve benzeri çekimlerden de önemlisi “Biz bulduk, tamamız” diyebilmek. Kendi güçlü auralarını, ilişkilerinin çevresine de yayarak büyümek. Peki hem İmirzalıoğlu çiftinin hem de Gürel- Çayoğlu ikilisinin şöhret seviyesinde de aynı ligde olmalarının gidişatta payı var mı? Yani benzer enerjiler mi birbirine daha iyi tutunuyor? Ya da ilişkide her iki tarafın da patron olmasını mı sağlıyor eşit şartlar? Tam bilemiyorum ama kuantum yasasına göre düşünürsek frekansların eşdeğer olması etkili gibime geliyor. Neyse ben mutluluklarının çok uzun sürmesini dileyerek konudan yavaşça uzaklaşıyorum.
Masumiyet’te kim masum?
Masumiyet’in ilk bölümünde cast nedeniyle pek bir eleştiri yağmuruna tutmuştum diziyi. İkinci bölümde Hülya Avşar ve Mehmet Aslantuğ biraz öne çıkınca keyfim yerine geldi. Konudaki gidişat ve ilk bölümde muğlak kalan noktalar da diziye olan ilgimi artırdı. Örneğin yüzde yüz İlker’i suçlarken çıtır kızın ilişki esnasındaki söylemlerini duyunca kafam karıştı. Hal böyle olunca patlamış mısırın ikinci paketi de açıldı. Eğer sürprizler önümüze çıkmaya devam ederse oyuncu seçimine olan olumsuz tavrım da rafa kalkar.
Nasıl sürprizler mi bekliyorum? Hale, Ilgaz ve Harun Bey'in geçmişlerinde bir sır perdesi olabilir? Bahar cephesinde geçmişten kalmış sisler ortaya çıkabilir. Ya da daha yaratıcı nüktelerle de karşılaşabiliriz ilerleyen dönemlerde. Reytinglere bakarsak dizi totalde ilk 10’da bile değilken AB grubunda 4. sırada. Bu demektir ki Netflix izleyicisini de bir süreliğine de olsa Fox karşısına oturttu Masumiyet. Ben devam ederim izlemeye orası kesin. Ama annem babam mesela, çok büyük bir gelişme olmazsa 3. bölümden sonra bırakabilirler diziyi. Yani bundan sonraki iki bölüm altın değerinde. Bekleyip göreceğiz.