11.09.2021, 08:32

Çağın hastalığı: Hadsizlik

Yıllar içerisinde fark ettim ki izlediğim filmler, diziler ya da dinlediğim müzikler çoğaldıkça eskisine göre daha zor beğeniyorum. Bu durumun tek bir nedeni yok. Örneğin izledikçe daha çok şey öğreniyorum ve tahlil edeceğim kısımlar daha da çoğalıyor. Örneğin gençken sadece konuya ya da aksiyona odaklanırken artık çekim açısı, kadraj, renkler, oyunculuklar gibi bir çok değişken var. Doğal olarak bunlardan biri zayıf olunca gençken "Oooo çok iyi" diyeceğim bir esere artık "Mehhh" diyorum.

Bunun adı gelişim, evrilme, gelişme. Fakat başlıkta bahsettiğim beğenmemek bundan tamamen farklı.

Sinema örneğinden devam edecek olursak…

Perşembe öğlen saatlerinde serinin yeni filmi Matrix: Resurrections’ın fragmanı yayınlandı. İlk dikkatimi çeken şey renk paleti idi. Oldukça sıcak, renkli ve enerji veren bir renk paleti tercih edilmiş. Çünkü fragmanda da gördüğümüz üzere Thomas Anderson (Neo) robot olmuş, yeniden doğmuş ve önceki mücadeleyi hatırlamıyor. Yani içinde bulunduğu simülasyonu gerçek sanıyor. Pil olarak uyuyan milyarlarca insanın gerçek hayat sandığı sıcak, sevimli, cıvıl cıvıl bir dünya. İlk filmin hayranı, ikinci filmin seveni, üçüncü filmin ise düşmanı olan ben fragmanı ilk izlediğimde bu his ile yaklaştım. Beni itmedi. Matrix’in alamet-i farikası olan yeşil tonlar yoktu evet ama aradan geçen bir 22 yıl olduğunu da unutmamak gerek. Sinema değişti, her anlamda. Zevkler değişti, renkler değişti.

Fragmanı izleyen kişilerden bazıları beklentilerini karşılamadığını kibar bir söylemle dile getirirken yeni çağın hasta bireyleri “Çöp, rezalet, berbat.” gibi birbirinden saygın(!) ifadelerle fikir beyan ettiler.

Dostlar, canlar, arkadaşlar bu daha bir fragman. Hem de önceki üçlemede beynimizi uçuracak kadar yetenekli insanların başında olduğu bir projenin fragmanı. Bence Keanu Reeves’in saç ve sakalı sebebi ile “Eee John Wick olmuş bu” gibi zeka(!) ürünü yorumlar için biraz bekleyebilirsiniz. Hatta diyebilirimki ilk filmdeki yeşil renk paleti kullanılsa “Öff yine aynı, 22 yılda hiç mi ilerleyemediniz.” diyecekti bu güruh.

Gelelim işin oyun kısmına. Yine perşembe günü PS için exclusive (İlk etapta sadece Playstation için çıkacak.) bazı oyunlar tanıtıldı. Bunlardan biri God of War’ın yeni oyunu God of War: Ragnarok. 2018 Yılında çıkan ve yılın oyunu ödülü de dahil olmak üzere bir çok ödül kazanan God of War’ın devamı. 

Bu 3 dakikalık oynanış videosundan yola çıkan dahiler oyuna puan verdi, oynadı, bitirdi ve gömdü. "Yok bu yeni oyun değil de DLC (Downloadable Content), çöp, bir işe yaramaz, böyle Thor mu olur?" (Çünkü Thor’u sadece Marvel Sinematik Evreni’nde görmüş) gibi birbirinden kıymetli(!) yorumlar havada uçuştu. Tekrar ediyorum, çıkmamış bir oyunun 3 dakikalık fragmanından.

Şimdi biraz ihtiyar gibi konuşacağım ama sanırım yeni neslin en büyük sorunu bu hadsizlik ve boş özgüven. Mesela yıllarımı verdiğim fotoğrafta, videoda hala kendimi yetersiz görüp gelişmeye çalışırken hayatında bir kez fotoğraf ya da video düzenlemesi yapmamış bir genç bana işimi öğretmeye kalkabiliyor. Efsane -ve içi boş- bir özgüvenle her şeye hakimler, her şeyi biliyorlar. He sadece gençler değil bu model yaşıtlarım da var. Ama genç kesimde biraz daha fazla.

İş bu hadsizliğin getirisi olarak da hiçbir şeyi beğenmemeyi maharet sayıyorlar çoğu zaman. Eksik bilgi ile yorum yapmak başlı başına bir ayıp iken bir de bu değerlendirmelere üstten bakan olumsuz tavırlarını eklemeyi unutmuyorlar. Peki neden, cool gözükmek için. Birkaç like daha alabilmek için.

Emin olun aradan yıllar geçtiğinde şu an bulunduğunuz ruh haline çok pişman olacaksınız. Sıra dışı gözükmek uğruna harcadığınız zamana, hayattan keyif alamamak için girdiğiniz uğraşa. Her eser, her üretim başyapıt olamaz. Olmamalıdır da zaten. Yapılan hata ya da eksiklerden ders almak insanı geliştirir. Hata yapmaya korkarak bir şey üretmemek değil.

Oldukça “Boomer” bir yazı oldu farkındayım ama içimdekileri ortaya saçmak istedim.

Mutlu ve sağlıklı bir hafta dilerim…

Yorumlar (0)