Çok oyuncu çok kaygı 2
Geçen haftaki yazımda son 10 yılda oyunculuk okullarının artmasının nedenlerine ve bu artışın doğurduğu olumsuzluklara değinmeye çalıştım. Bu yazımda ise, verilen eğitimlerin içeriği ve kalitesine, sektörün bu çok sayıda mezununa iş alanı sağlayacak güç ve büyüklükte olup olmadığına, işsiz birçok tiyatro mezununun neler yaşadığına yanıt aramaya çalışacağım. Büyük cümlelerden çekinirim, bulduğum yanıtlar da 18 yıllık meslek hayatımdaki gözlemlerim ve yolumun kesiştiği birçok meslektaşımdan dinlediklerimden damıttıklarım olacaktır.
Akademi kadrosunda boşluklar var
Sanat eğitimi diğer yükseköğrenimlerden farklıdır. Fiziki bazı şartlar gerektirir her şeyden önce. Oyunculuk okullarında sahne, kulis, dans ve hareket stüdyoları olmazsa olmazdır. En köklü oyunculuk okullarından olan Mimar Sinan ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda dahi bu olmazsa olmazlar halen sorun olarak dururken birçok vakıf üniversitesinde de bu fiziki şartlar yaratılmadan oyunculuk bölümleri açıldı ve açılmaya devam ediyor.
Eğitimin sağlıklı sürdürülmesi için fiziki şartlardan daha da önemlisi ise eğitim planı, içeriği ve akademik kadrodur. Oyunculuk okullarının açılma hızında tiyatro akademisyeni yetişmemekte ülkemizde. Kariyerlerine ve üretimlerine hayranlıkla baktığımız her tiyatro insanı eğitmen olabilir mi? Eğitmenlik başka yetenekler, uzmanlıklar ve dinamikler gerektirmektedir. Birçok vakıf üniversitesinin akademi kadrosunda ciddi boşluklar var.
Ders programları çok farklı
Eğitimlerin içerikleri ve planlanması da oyunculuk okullarında sıklıkla görülen bir sorun halinde ne yazık ki. Vakıf üniversitelerindeki oyunculuk okullarında müfredat, kürsünün başında bulunan bölüm başkanlarınca belirleniyor. Okulların ders programları birbirlerinden o kadar farklı ki. Sanat özneldir, elbette sanat eğitiminde de farklı yaklaşımlar olabilir. Ancak bazı zorunluluklar hayatidir. Örneğin; birçok şahane mezunu ile çalışma şansı bulduğum, fiziki ve akademik şartları birçok vakıf üniversitesinden daha iyi olan Kadir Has Üniversitesi’nde neredeyse kurulduğu günden beri konuşma sanatı eğitimi yok. Vurgu, tonlama, fonetik eğitimi ve bu konulardaki yetkinlik oyunculuğun temel taşlarından olmasına rağmen... Bu örneklerin çoğaltılabiliyor olması ise gerçekten beni üzüyor.
Kısıtlı ve zor bir üretim ortamı
Bahsettiğim bütün bu sorunlar mezun olduktan sonra profesyonel çalışma hayatına başlamaya çabalayan birçok genç arkadaşımın ayağına dolanıyor. Elbette tiyatro eğitimi asla bitmeyecek bir yolculuk. Her oynadığım, yönettiğim, izlediğim oyun, okuduğum metinler, araştırmalar, meslektaşlarım bana çok şey öğretti ve bu böyle devam edecek, biliyorum. Ancak iyi fiziki şartlarda, iyi akademisyenlerden, iyi içerikli eğitim almakta zorlanarak mezun olan meslektaşlarım, zaten kısıtlı ve zor bir üretim ortamı olan ülke tiyatromuzda kendilerine pencere açmakta zorlanıyorlar.
Kısıtlı ve zor bir üretim ortamı. Bu kadar çok mezun oyuncuyu taşıyacak gücü yok ülke tiyatromuzun. Var olan sahne sayısı, kurum tiyatrolarında süregelen kadro sıkıntısı, ülkemizin kültür ve sanat politikasının olmayışı, seyirci sayısının ortalaması, üretimin alanını ve çalışabilecek kişi sayısını belirliyor. Çalışma alanı ve mezun oyuncu sayısı arasında büyük bir uçurum var. Tiyatroyu bırakalım, televizyon ve sinema sektörleri bile her yıl mezun olan oyuncuların çalışma ihtiyacını karşılayacak büyüklükte değil.
Oyuncular Sendikası’na görev düşüyor
Oyunculuk okullarından mezun olduktan sonra birçok genç meslektaşımın içine düştüğü ekonomik sıkıntı, işsizlik buhranı, hayatta kalabilmek için geçici başka alanlarda çalışmaya mecbur kalışı, bazılarının hayallerinden vazgeçip yaşamlarının yönünü oyunculuk ve tiyatrodan başka yollara çevirmesi ne yazık ki çok sık karşılaştığımız, yaşadığımız, yüreğimizi acıtan meseleler. 4 senesini tiyatro ve oyunculuk eğitimine adadıktan sonra üretime geçemeyip yeni bir yol haritası çizmeye mecbur kalmanın ağrısını çokça gördüm, biliyorum.
Tüm oyunculuk okullarının denetlenmesinin ve yeni bir mevzuat oluşturulmasının gerekli olduğunu düşünenlerdenim. İstihdamın darlığı başlı başına bir sorunken var olan ve her yıl açılan oyunculuk okulları kontrol edilmeli. Bu noktada üyesi olduğum Oyuncular Sendikası’na da görev düştüğünü buradan söylemek isterim.
Gerçekler böyle
Gönülden isterim ki daha çok okul, daha çok tiyatro üreticisi olsun ve ülke tiyatromuz yeni soluklarla büyüsün. Ne yazık ki var olan koşullarda elimizde kalan kırılmış heveslerle, derin mutsuzluk ve kaygı hikayeleri oluyor.
Bu kötücül resimle genç meslektaşlarımın ve tiyatro okuma hayali kuran arkadaşlarımın şevkini kırmak değil niyetim elbet, gerçekler şimdilik ne yazık ki böyle. Tiyatro ve oyunculuk aşkıyla çıktığımız bu yol taşlı, çukurlu, engebeli ve yorucu. Sırt çantamızı bunu bilerek hazırlayalım. Umudu baki tutarak…
Herkese iyi bayramlar...