Dizi gemisini bekleyen buzdağları
Bu koronavirüs birçok konuda bir ilki yaşatıyor bize. Mesela Zizek’i, Habermas’ı, Harari’si, Chomsky’si ile Erdoğan dahil Türkiye’nin muhafazakar siyasetçileri ilk defa aynı cümlede buluştu. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”
Peki bu ne demek? Kötü şeyler mi olacak?
Kimler değişim istemez? Zamanın muktedirleri, kazananları değişim istemez. Böyle olağanüstü dönemler, kazananlarla kaybedenlerin yer değiştirmesine sahne olur. Kazananlar içinde değişime ayak uyduranlar kazanan olmaya devam ederler.
Hadi biraz kehanette bulunalım. Dizi sektöründe “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” kötü mü?
Dünya ekonomisi küresel düzeyde resesyon yani durgunluk yaşıyor. Bunun arkası yine küresel bir ekonomik kriz. Türkiye’yi de bekleyen bu.
Standart bir akıl yürütmede, ekonomik kriz reklam bütçelerinin kısılması, kanal gelirlerinin azalması ve beraberinde dizi bütçelerinin kısıtlanması demek. Çok yaşadık, yine yaşayacağız.
Düşük bütçeli işler nedir? Sitcom’lar, az karakterli ve prodüksiyonlu TV programları...vs. Kötü mü bu? Yurt dışına satılamıyor diye kanallar komedi yapmıyordu, ne yapsın seyirci hep ağlasın mıydı?
Kriz teğet mi geçer, dalga mı?
Bütçelerin kısılması ne demek, bölüm başı 200 - 250 bin alacak starlardansa yeni yüzler peşine düşülecek. Yeni yüzlerle tanışacağız, yetenekli olup fırsat verilmeyen oyuncular için bir şans doğacak, kötü mü? Bu, starlar için bile kötü değil. Yeni yüzler arasında daha çok parlayacak belki.
Senaryo olmadan en iyi starın bile projeyi tek başına götüremediğini defalarca tecrübe etmemize rağmen yine de bundan vazgeçmeyen yöneticiler, yapımcılar sırtını stara dayamak yerine güçlü hikayelere, karaktere uygun cast derdine düşecekler. Kötü mü?
Yeni senaristler, yeni yönetmenler, yeni yapımcılar meydana çıkacak, kötü mü? Bu piyasada çalışan senarist, yönetmenler için bile kötü değil. Ortalık yenilerle dolunca tecrübeli statüsüne yükselecekler, kötü mü?
Tabii kastettiğim daha az para ödemek için iş bilmeyenlerle çalışmak değil. Ucuzculuk değil kalite öncelikli olmak. Senaryoya bakmadan ünlü senarist peşinde koşmak, karaktere bakmayıp ünlü star peşinde koşmak, işine bakmayıp ünlü yönetmenden medet ummaktan bahsediyorum. Bunu tersinden yorumlayıp piyasada çöp işler yapan da olacaktır. Bu kötü.
Virüsün devam bölümleri çekilir mi?
Bir virüs söylentisi setleri durdurabilir her an, bu ihtimal tedirgin edecek herkesi. Zaten yayın gününe dizi yetiştirmeyi normalleştiren bir sektörün böyle bir uyarıya da ihtiyacı vardı. Stoklu çalışmak zorunlu artık. Kötü mü?
Seyirci dijitale daha çok kayacak. Bu söz virüsten önce yayılmıştı zaten. Seyirci niye kayıyor hocam? Senden ötürü. 150 dakika dizi yapmaya devam ettin. Aynı hikayelerin suyundan yenisini yapmaya çalıştın. 1. bölüme bakıp dizinin devamına karar vermeye çalıştın. 2. bölümde kaldıralım dedin. Her şeyi birinci bölüme dolduran 4. bölümde anlatacak bir şey bulamayıp tökezleyen onlarca diziyi doldur boşalt yaptın. Televizyonlar dizi mezarlığı mı desem hurdalığı mı, çöplüğü mü ona döndü.
Dijital rakip olunca televizyon da kendine çeki düzen vermek zorunda kalacak. Kötü mü? Çekip bitirip yayınlamayı deneyecek. İnsanlar yayına dizi yetiştirmek için ne yaptığını bilmez halde ortalıkta koşturmayacak belki. Seyirci kısa sürelere alıştığı için süreleri makul bir seviyeye indirmek zorunda kalınacak, kötü mü?
Dizi süreleri düşerse bir kanal tüm geceyi bir diziyle kapatamayacağı için yine PT1, PT2, PT3 sistemine dönecek. Daha çok içerik daha büyük zenginlik getirecek. Sadece dizi yayınlamanın televizyonculuk olmadığı yeniden anlaşılacak. Çocukların ekran başında olduğu saatte kanlı bıçaklı, tecavüzlü işler olmayacak. Kötü mü?
Nasıl baktığımıza bağlı ve durumu nasıl yönetmek istediğimize. Direnmenin gereği yok. Geliyor gelmekte olan.
Titanik, batmaz diyenler yüzünden battı. Aynı gemide miyiz değil miyiz göreceğiz yakında. Zaten insanlar sokaktan çekilince hava çok temizlendi. Buzdağları daha buradan gözüküyor bile…