Doğum günü deyip geçmeyin
Bugün benim doğum günüm, tam 45 yıldır bu dünyadayım. Kaleme aldığım bu satırları ise İzmir depreminin şokunu henüz üzerimden atamadan yazıyorum. Aslında bambaşka şeyler yazmayı planlamıştım. Ancak İstanbul’dan kaçıp Urla’da yakalandığımız bu deprem bana bambaşka şeyler düşündürüp yazmama neden oldu. Yeni yaşamımdaki ilk doğum günümü kutlama heyecanım sönerken, kafama takıldı neden doğum günü kutluyoruz? Ve nereden çıktı bu adet diye kurcalamaya başladım. Bulduklarım ilginç gelince de sizlerle paylaşmak istedim. Bakalım sizin de ilginizi çekmeyi başarabilecek miyim?
Aslında günümüzden çok yıllar öncesinde kişinin doğumundan çok ölümü daha dikkate alınıyormuş, şayet bir kutlama yapılacaksa bu kişinin ölüm yıl dönümünde yapılırmış. Üstelik ölüm yıl dönümü kutlamaları sadece erkeklere özgü olurmuş. Kadın ve çocukların ölüm yıl dönümleri sayılmazmış.
Doğum günü kutlama adeti esas olarak Mısır’dan çıkma... Hemen her konuda insanlığa buluşları ile öncü olan Mısırlılar bu konuda da ilk adımı atmışlar, sonrasında ise Babiller hükümdarlık ailesinin erkek çocuklarının doğum günlerini bir yere kaydetmeye ve zamanın takvimine göre kutlamaya başlamışlar. Adet sonradan diğer soylu sınıfında da popüler olup yayılmış.
Kayda geçen ilk doğum günü kutlaması, milattan önce 3000 yıllarında yaşamış bir Mısır firavununa ait. O zamanlarda doğum günü kutlaması yaşanılan çevrede yapılıyor, eş, dost, hizmetçiler hatta köleler bile kutlamaya katılıyormuş. O günün şerefine tutuklulara af çıkıyor, esirler serbest bırakılıyormuş.
Doğum günü kutlama alışkanlığı Mısır ve Pers medeniyetlerinden asırlar sonra Yunanlara geçmiş. Yunanlılar kutlamaları daha ileriye taşıyıp pasta kesme adeti de eklemişlerdir. Ay’ın ve avcılığın tanrıçası Artemis için her ayın altıncı günü yeniden doğuşunun şerefine kesilen pastaya ay ışığını simgeleyen mumların ilavesi de bu devirde gerçekleşmiş. Yunanlılarda da sadece erkeklerin doğum günleri kutlanmış hatta bu kutlamalar kişi öldükten sonra da devam etmiş.
Daha sonraları Hıristiyanlık öncesi Roma’da ise imparatorların ve önemli devlet adamlarının doğum günleri Senato kararı ile milli bayram ilan edilmiş, hatta Sezar’ın doğum günü ise tam bir festivale dönüştürülmüş. Hıristiyanlığın doğuşu ile birlikte tüm doğum günü kutlamaları kalkmış.
İlk Hıristiyanlar, senelerce gördükleri sıkıntı ve zulüm nedeniyle bu dünyanın zalim ve acımasız bir yer olduğuna inanıyorlarmış. Bu nedenle de bir insanın dünyaya gelişini kutlamak için bir sebep yokmuş. Kutlanacaksa ölüm günü kutlanmalıymış.
Bilinenin aksine Hıristiyan azizlerinin doğum günü diye kutlanan yortu günleri aslında onların ölüm yıl dönümleridir. Çünkü ilk Hıristiyanlar ölümü, öbür dünyaya geçmek, gerçek hayata doğmak olarak yorumluyorlardı.
Milattan sonra 245 yılında din adamları Hz. İsa’nın doğum gününü Mısır ve putperestlerden gelen bir uygulama olduğunu ileri sürerek, bir firavun gibi doğum günü kutlamanın günah olduğunu açıklamışlar. Kilisenin doğum gününe bakış açısı dördüncü yüzyıldan sonra değişmeye başlamış. Hz. İsa’nın doğum günü tarihi 25 Aralık olarak belirlenmiş ve günün "Christmas" (Noel) olarak kullanılmasına başlanılmış. Doğum günü adetinin, kadınlar ve çocuklar da dahil tüm aile bireylerini kapsayacak şekilde uygulanabilmesi için ise bir 800 yıl daha geçmesi gerekmiş. Avrupa’da günümüzdeki anlamı ile doğum günü kutlamaları ancak 12. yüzyıldan sonra başlamış. Doğum günlerinde pasta kesmek adetinin ise tarihi kökeni ve amacı ise çok daha farklı.
Doğum günü pastasının bilinen tarihi Helen uygarlıklarına kadar uzanıyor. Bir kutlama amacı ile ortaya çıkması ise Orta Çağ'da Almanya’da gerçekleşmiş.13. yüzyılda Almanya’da çocuklara gösterilen ilgi bugünkünden bile fazlaymış. Festival gibi kutlanırmış. Doğum günü sabaha karşı, şafakta, gün ağarırken başlarmış. Üstü yanar mumlarla süslenmiş pasta eve getirildiğinde çocuk uyandırılırmış. Pastanın üstündeki mumların ise yemek vakti gelene kadar devamlı değiştirilerek sürekli yanar halde kalmaları sağlanırmış.
Pastanın üzerindeki mumların sayısı çocuğun yaşından bir fazla olurmuş. Bu bir fazla mum, bir gün sönecek hayatın ışığını simgeliyormuş. İşte günümüzde her yaştan insanın kutladığı doğum günü ve kesilen pasta bu adetinin devamıymış. Doğum günü pastasının üstündeki mumları bir üfleyişte söndürmek, bu arada bir dilek tutmak, eğer dilek gerçekleşirse bunu kimseye söylememekte o günlerden kalmaymış.
Benim yeni yaşımdan tek bir dileğim var o da; 2021’in 2020’de yaşanan tüm kötü olayları unutturacak güzellikte, umut ve iyiliklerle dolu gelmesi. Ya da gelen gideni aratmasın o bile yeterli olur... :)
Hepinize iyi pazarlar derken depremde yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diliyorum. Umarım bu durum beklenen büyük İstanbul depremi için de önemli bir ders olur. Sadece olduğu zaman deprem gerçeğini hatırlamakla felaketin önüne geçilmeyeceği gün gibi ortada.