Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi şerefine
Kariyerim boyunca kadının değer bulduğu şirketlerde çalıştığım için çok mutluyum. Fikirlerimiz, ürettiklerimiz kısacası biz değerliydik ve değerli olduğumuz hissettirilirdi. Kadın bakış açısı denilen bir kültür içinde çalıştık. O nedenle içinde bulunduğumuz şartlar ve tartıştığımız konular o kadar çağ dışı ki hissettiklerimi anlatmakta, doğru kelimeleri bulmakta zorlanıyorum. Her gün görüp yaşadığımız detaylara girmeye gerek yok. Ben işi bambaşka bir açıdan alıp pazar gününüze azıcık renk katmak, sizleri biraz güldürüp biraz da düşündürmek istiyorum.
Rahmetli Ufuk Güldemir Star Haber Genel Yayın Yönetmeni, istihbarat şefimiz ise Soner Yalçın idi. Her ikisi de haber merkezinde biz kadınları el üstünde tutarlardı. Hatta diğer kanalların erkek işi olarak gördüğü pek çok habere bilerek biz kadın muhabirleri gönderirlerdi. Haberi kadın gözünden vermenin farkına ve daha fazla reyting (izlenme oranı) aldığına inanırlardı.
Bu bakış açısı sayesinde polis muhabirlerinin (erkek) gitmesi tercih edildiği pek çok habere gidip en zor şartlar altında saatlerce canlı yayın yapmışlığım var. Bunlardan birini bugünkü Fenerbahçe-Beşiktaş derbisi şerefine paylaşıyorum. Gönlüm Fenerbahçe’den yana da olsa iyi olan kazansın, şimdiden her iki takıma da başarılar dilerim.
Yıl 2009, 5 Mart. Fenerbahçe kendi evinde ezeli rakibi Galatasaray ile karşılaşacak. Bana da bu derbiyi kadın gözü ile canlı yayında anlatmak düştü. Diğer kanallar spordan anlayan erkek muhabirlerini Kadıköy’e yönlendirirken ben kadın bakış açısı ile devre arası stattan ana habere canlı bağlantı yapacaktım. Canım anneme bu haberi verdiğimde önce şaşırdı sonra da heyecanlandı koyu Cimbomlu olarak. Ama canlı yayını Fenerbahçe taraftarları ile yapacağımı öğrenince ise çok bozuldu. Fenerbahçe’nin kendi evinde Galatasaray taraftarlarına mikrofon uzatmayacağımı söyleyince ancak ikna oldu. Aslında ben sırf annem, fanatik Fenerli babam ve abim yüzünden yalnız kalmasın diye Galatasaray’ı tutuyormuş gibi yapıyordum. Dıştan Galatasaray gönlünden Fenerliydim. Annem vefat edince de rol yapmayı bıraktım zaten.
Akşamki canlı yayına hazırlanmak için soluğu spor merkezinde aldım. Ertem Şener o zaman Star’da spor muhabiri, o da bana yardıma gelecek. İstatistikleri çıkardık. Kaç kere kim yenmiş, berabere kalmışlar, bu maçın tahminleri ne, kim kaç gol atar, bayağı çalıştık. O günde şansa hava yağmurlu ve soğuk. Allah'tan ev Anadolu yakasında uğrayıp üzerimi değişip sıcak bir çorba içme şansım oldu. Maça 1 saat kala Şükrü Saraçoğlu'na gittik, kameraman arkadaş teknik ayarları yaparken ben oyucuların adlarını ezberlemeye çalışıyordum hala.
Stat hınca hınç dolu Fenerliler yeri göğü inletiyor. Önceden gidip devre arasında röportaj yapacağım Fenerbahçelileri seçeyim dedim. Kendime göre düzgün aklı başında küfretmeyeceğini düşündüğüm 6 kişi ile anlaştım. Star Ana Haber'e bağlanacaklarını, yayında küfür ederlerse kanala kapatma cezası geleceğini anlattım. Hatta gaza gelsinler diye Fenerlilerin ne kadar centilmen ve kaliteli olduğunu tüm Türkiye görsün filan dedim. Koca koca adamlar söz verdi "hiç küfür eder miyiz" diye, ben de inanıp güvenmeyi seçtim. İçim rahat bir şekilde canlı yayın aracına gittim.
İlk golü Galatasaray attı Marcio 1-0 Cimbom öne geçti, telefonla ana habere bağlandım. Devre arası olduğunda ise kadın muhabir bakış açısı ile maçı aktarmak üzere aldım elime mikrofonu anlatmaya başladım ilk yarıyı. Bir yandan çimlerde yürüyüp maçın önemli anları aktarırken bir gözümde mikrofonu uzatacağım önceden anlaştığım taraftarları tarıyorum. Fakat kendi sahalarında yenilen Fenerlilerin gözü dönmüş küfür kıyamet, Kadıköy’ü inletiyorlar. Ama haber merkezi illa taraftarla konuşmamı istiyor. Ama kimseye mikrofon uzatılacak gibi değil. Tellerin sonuna geldim, bana küfür etmeyeceklerine dair söz veren 6 taraftarın gözünün içine yalvaran bakışlarla bakıyorum.
Ve sonunda gözü karartıp şimdi de söz Fenerli taraftarlarda deyip elimi telden uzatıyorum. Elim telin arasından geçer geçmez mikrofonun kapılması bir oluyor. O zamanlar televizyonda kadın spor spikeri, spor muhabiri filan yok orada olmam aslında herkes için yeni bir deneyim en çokta benim için. Önce hakeme, sonra da Galatasaray’a öfkelerini kusan taraftarlar, birbirlerini gaza getirip verdikleri sözü de unutup ana avrat bir ağzından sövmeye başlamazlar mı. Elime de çekemiyorum telden öyle bir yakalamışlar ki mikrofonu alabilene aşk olsun. Küfürler bitene kadar çekemedim, çekerken de bir ağızdan "Affet abla sana küfür etmeyeceğiz diye söz verdik ama maç bu abla küfürsüz olmaz. Küfürle atıyoruz stresimizi" demezler mi?
Kıpkırmızı suratımla "Evet, taraftarların görüşlerini de aldık söz haber merkezimizde" diye canlı yayını nasıl kapattığımı bir ben bir de Allah bilir. Deneyimli canlı yayın ekibi kanal kapatma cezası almasın diye 'biiiip’lerle küfürlerin yayına çıkmasını engellemişler engellemesine ama benim suratım ve 2 dk süren biiiiiplerden haber merkezinde klip yapıldı. Ben ne zaman girsem yaklaşık 1 ay tüm televizyonlara o canlı yayından hazırlanan korkunç klibimi veriyorlardı. En büyük şansım o zaman sosyal medyanın olmayışıydı. Ne viral oldurdu, ne capsler yapılırdı, düşüncesi bile kabus gibi. Bir de sinir bozukluğu ve heyecandan stadın adını da Şükrü’den o zamanın Fenerbahçe kalecisi Rüştü’ye çevirmişim. Sürekli Rüştü Saraçoğlu diye anons ettiğim canlı yayın tüm bu şansızlıklara rağmen bültenin en çok izlenen kısmı arasına girmişti.
Star Haber'in şimdi ki başarılı yayın yönetmeni ve haber spikeri Nazlı Çelik’e de selam göndermek istiyorum. Sahadan en alt kademeden, bulunduğu yere bileğinin hakkı ile gelen, nadir isimlerden. Hem meslektaşlarına hem de kadınlara ilham veren bir hikayesi var. Eşim Barış ile elinde polis telsizi erkek muhabirlere haber atlattığı günden beri tanırım Nazlı’yı. Polis muhabirlerinin bile zorlandığı haberlere sel, cinayet, terör fark etmez gözü kapalı giderdi. Nazlı gibi binlerce isim sayabilirim, tarihe damgasını vurmuş, davranışları ile başkalarına ilham olmuş. O nedenle kendimize inanmaya ilerlemeye devam. Gerisini gerimizde kalanlar düşünsün. Tarih yaşanılan hiçbir şeyi unutmaz. Başka söze gerek yok zaten, İyi pazarlar keyifli derbiler…