Festival sıkıcılığı olmayan film: Banshees of Inisherin
Mesleki hayatımı ve en büyük hobimi dünyanın en tarafsızlıktan uzak, subjektif bozkırlarında at koşturmak olarak özetleyebilirim. Fotoğraf ve sinema. Bir yönetmen olarak, senarist olarak, oyuncu olarak istediğiniz kadar iyi bir performans sergileyin, izleyicinin o anki ruh hali ile değerlendireceğinizden dolayı bambaşka yorumlar alabilirsiniz. Ve bu tamamen özneldir, kimseyi standartize edemezsiniz. Uç bir örnek vereyim, belki Yargı dizisinin hayranısınız, belki Pınar Deniz oyunculuğun kitabını yazıyor diyorsunuz ama mesela ben Pınar Deniz’e bakınca ciyak ciyak bağırıp abartı mimik ve jestlerle oyunculuk yapan, yapmaya çalışan birini görüyorum. Yani demek istediğim tek bir performansla bambaşka yorumlar alınacak bir sektör.
Filmlerle ilgili düşüncem de aynı. Filmi iyi ya da kötü bulmaktan öte o filmi izlediğim günkü ruh halim yaşadıklarım da o filmi kişisel sinema hatıratımda koyduğum yer, etkiler. Örneğin bir bayram arifesinde gece 00:00 seansında gittiğimiz Strange Days müthiş bir film olmasının yanı sıra o gece yaşanan eğlenceli anlarla benim için özel bir yerdedir. Ya da sinema dönüşü bütün gece yüksek ateşle yarı açık yarı kapalı bilinç halince uyuyup uyanmam sebebi ile Total Recall’ın (orijinali) yeri de apayrıdır benim için.
Bunca izlediğim filme, bunca okuduğum yoruma, incelediğim bunca film okumasına rağmen bugünkü yazımızın konusu Banshees of Inisherin ise bence hayatımda izlediğim en anlatılamaz, özetlenemez film. Konusu, oyunculukları, yaşattığı his, sinematografisi gerçekten bambaşka.
Daha önce In Brugge’da birlikte izlediğimiz Colin Farrell ve Brendan Gleeson başrolde. Yine In Brugge’e imza atmış Martin McDonagh tarafından yazılan ve yönetilen filmin konusu; İrlanda’da küçük bir adada yaşayan iki arkadaşın ilişkisi olarak kısaca özetlenebilir. Çünkü sadece kısaca özetlenmeli, filmle ilgili verilecek her detay spoiler (sürpriz bozan) sınırlarında dolaşabilir. Adada yaşayan iki yakın arkadaştan Colm arkadaşlığı bitirme kararı alıyor ve bunun sebebini anlamakta zorlanan Padraic çözüm aramaya çalışıyor.
Colin Farrel’ın kaş performansı ile sosyal medyada oldukça konuşulan filmde oyunculuklar gerçekten çok iyi. Film en iyi senaryo (Martin McDonagh), en iyi erkek oyuncu (Colin Farrell) ve en iyi film dalında Altın Küre aldı. Film o kadar kafaları karıştırdı ki bu bahsettiğim ödülleri en iyi müzikal veya komedi dalında aldı. Fakat şöyle ufak bir detayımız var; film ne müzikal ne de komedi. Eğer bu filmi komedi olarak adlandırıp keyif alabilecek varsa tanıdığım iyi bir terapist var, numarasını paylaşabilirim.
Filmin geçtiği ada -çok klişe olacak ama- doğal bir plato. Ayrıca filmde önemli bir rolü olan minyatür eşek de harika. Küçücük bir dünyada sıkışmış, içi sıkılan ama kaçmak için hiçbir şansı olmayan insanların o sıkıntısı gayet güzel yansıtılmış. Filmle ilgili okuduğum en güzel yorumlardan biri de -muhtemelen tepki çekeceğim ama- şu; “Festival sıkıcılığı olmayan film”
Türkiye vizyon tarihi 03.02.2023 olarak duyurulan filmi izlemenizi şiddetle öneriyorum.