Geçmişi anlamak
Teknolojinin hayatımıza atom bombası kıvamında düşmesiyle her şey birdenbire daha hızlı olup bitmeye başladı. Herkes birbirine çok çabuk ulaşır oldu. Bir telefonun ucuna dünyanın en uzak ülkeleri geldi. Gelmekle yetinmedi kilometrelerce uzaklıktaki görüntüler geldi. Bilgiler, saniye hızında istediğimiz yere ulaştı. Hayat alabildiğince hızlandı…
Ve biz hızın azametle büyümesine karşılık küçülmeye başladık… Hayatlarımızı bilgisayar ve cep telefonlarına sığdırarak yalnız kalmak istedik. Kimsenin bize karışmasını istemedik ve bu yüzden yalnızlığı seçtik. İlişkilerde de, sosyal yaşamlarda da… Sosyal yaşamın yerini sosyal medya aldı. Büyük geniş ailelerin yaşadığı sofalı, bahçeli evlerin yerini bir oda bir salon hatta tek odalı çok katlı penceresi açılmayan balkonsuz evler aldı. Dışarıdan yemek söylemek rahatımıza gitti ve mutfaklar da küçüldü. Doğaya o kadar arkamızı dönmüştük ki balkonlara ihtiyacımız yoktu… Bilgisayarımızda, hatta cep telefonumuzda gitmek istediğimiz her yere gittik, görmek istediğimiz her yeri gördük…
Nihayet bahar geldi… Bahar gelince benim gönlüm aynı o söylemdeki gibi olur. Geldi bahar ayları, gevşedi gönül yayları… Yanlış anlaşılma olmasın, gönlüm kuş seslerine, açan çiçeklere, yeşeren ağaçların yapraklarına, güneşe yaylanır. İçimde hep bir Ege’ye gitmem gerek duygusu hakim olur. Aydın otobanındaki katır tırnaklarının sarısını, daha da ileriye doğru gidince şelale gibi akan morlarını özlerim. Orada olmam gerek diye düşünürüm. Ege’de baharı yaşayanlar bilir, baharın gelişine an be an tanıklık edebilirsiniz oralarda. Gelişine, yayılmasına ve yerini yaza bırakmasına tanıklık edersiniz. Güneşin sıcaklığını her hücrenizde hissedersiniz.
Bu sene hiçbir yere gitmek yok. Evlerde geçmişte yaşadıklarımızla idare edeceğiz. Geçen yıllarda izlemek yerine fotoğraflarını çektiğimiz çiçeklere böceklere bakıp avunarak yaşayacağız bu baharı… Küçücük tek odalı, içinde bir saksı çiçek bile olmayan, pencereleri açılmayan, balkonsuz evlerimizde cep telefonumuzda çektiğimiz fotoğraflara bakıp iç çekeceğiz. O sıkıldığımız ve yanından kaçtığımız ailelerimizle görüntülü konuşmalar yapacağız. Annelerimiz evlerinde açan çiçekleri gösterecek bize.
Belli bir yaşın üzerinde olanlar eski yaşamlarına hayıflanıp keşke eskisi gibi büyük bir evde tüm aile birlikte yaşasaydık diyecek. Yalnızlık ağır gelecek bu günlerde… O eskilerin neden tüm aile aynı çatı altında olduklarını anlayacağız. Çünkü uzaklara kaçtığımız ailemize gitmek istesek de gidemeyeceğiz. İstesek de hep birlikte televizyonun karşısına geçip gelmesini iple çektiğimiz diziyi izleyemeyeceğiz. Tüm aile çayımızı demlemiş, çekirdeklerimizi çitleyerek, pür dikkat izlediğimiz o dizileri…
Bu yaşadığımız günler beni çok gerilere götürdü. Sizi bilmem ama ben, ailecek tüm hafta gelmesini beklediğimiz Küçük Ev dizisini özledim. Herkesin aynı çatı altında birbirine iyi geceler demesini özledim.
Sağlıklı ve sevdiklerimize kavuştuğumuz günlere…