Mutlu edecek program yapmak lazım
Karantina günlerinde şehir dışında yaşayan annemiz bizde kaldı. Ve televizyonun kumandasını her geldiğinde olduğu gibi anneye verdik. O ne isterse onu izliyor. Tabii biz de… Yıllardır televizyon sektöründe çalışmama rağmen bu kadar çok televizyon izlememiştim. Sabah uyanır uyanmaz açılan televizyon neredeyse hiç kapanmıyor. Haber, yemek programı, kadınlar için yapılan programlar ve eski diziler, filmler… Hiçbirinin cazibesi yok aslında. Filmler eski, diziler eski ve programlar eski… Sürekli birbirine bağıran insanlar topluluğu… Ve onları izleyen bizler. İzletilmeye dayatılan bizler...
Bazen evde başka bir şeyle ilgilenirken, annemin televizyonda yemek yapan kadına bağırmasıyla irkiliyorum. “O yemek öyle mi yapılır” diye… Ya da “Tüüü Allah kahretsin seni ayıp ayıp, öyle söylenir mi annen yaşındaki kadına…” Resmen televizyonla konuşuyor annem… Bu beni korkutmaya başladı…
Evde kal sloganıyla bir sürü eski arşiv görüntüleri ortaya döküldü. Bir arkadaşım o arşivden bir görüntü gönderdi. Aralarında Nükhet Duru, Nilüfer, Tanju Okan hatta Osman Yağmurdereli’nin de bulunduğu bir ekip, hep birlikte bir şarkıyı seslendiriyorlar. Yıllar önce TRT'de yapılan bir eğlence programından sanırım. Ne güzeldi o programlar… Televizyonda birçok şarkıcıyı, televizyona bakmasan bile dinlemekle mutlu olduğumuz programlar… Hatta bir yandan sofralarda misafir ağırlanırken şarkılara eşlik edilirdi. Arada skeçler olurdu… Şimdinin ağır oyuncularını izlerdik skeçlerde… O zamanlar cumartesi gecelerinin ve pazar günlerinin ayrı bir önemi vardı.
Yarışmalar eğlence amaçlıydı
Cumartesi gecesi birçok şarkıcının bulunduğu müzik ağırlıklı programlarda bol bol müzik dinlerdik… Pazar sabahı da kahvaltıdan hemen sonra sinema kuşağı, ardından klasik müzik konseri ve öğleden sonraları da eğlence programı… O zamanların programları daha hoş görülüydü. İnsanlar yarışır ama birbirine bağırmaz, hakaret etmezdi. Centilmenlik ön plandaydı. Yarışmacılar birbirlerine şans dilerlerdi. Sonunda ödül de olsa yarışmaların eğlence amaçlı olduğunu bilirlerdi. Şimdiki gibi kameranın karşısına geçip çekiştirmezlerdi rakiplerini…
Şimdilerde fark ettim ki, televizyondaki kanalların hiçbirinde böyle bir program yok. Tabii ki internetten istediğimiz sanatçının istediğimiz şarkısına çok kolay ulaşabiliyoruz ama hala interneti olmayan, olsa da kullanmasını bilmeyen bir televizyon seyircimiz var. Bunlardan biri de annem ve onun yaşındakiler… Onlar televizyonda yayınlanan yarışmaları izlerken geriliyorlar, sinir oluyorlar bazen de saçma bulup kapatıyorlar kanalları…
Mutlu mutlu şarkı söylüyorlar
Onlara YouTube’u öğrettim… Yani annemle babama… Beni kurcalarken gördüler ve merak ettiler. Ben de öğrettim. Biraz zor oldu ama oldu, başardılar. YouTube’a girebiliyorlar… Ve sonuçta evde annem Türk sanat müziği sevdiği için Emel Sayın, Zeki Müren, Muazzez Abacı dinlerken babam da Türk Halk Müziği sevdiği için Neşet Ertaş, Arif Sağ, Zara dinlemeye başladı. Hatta eski şarkılara türkülere eşlik bile ediyorlar, mutlu mutlu söylüyorlar, çocukluğumda o programların olduğu zaman söyledikleri gibi…
İnsanlara karşısında izlerken kavga edecek, gerilecek söylenecek değil onları mutlu edecek program yapmak lazım… Hiç olmazsa haftada bir gün… Televizyon kanallarının dikkatine…
Sağlıklı, güzel günler…