Dünya TV formatı piyasası...
Televizyonda yıllardır izlediğimiz Çarkıfelek, Var Mısın Yok Musun, Survivor, Kim Milyoner Olmak İster, O Ses Türkiye gibi yarışma/yetenek/reality programlarının hepsi birer yabancı format. Bu formatlar tüm dünyada birçok ülkede yapım şirketleri tarafından yapılıyor ve yayınlanıyor.
Bu formatları yapmak ve yayınlamak için öncelikle kanalın ya da yapımcının “hak sahibi” dağıtımcı firmadan, yani lisansörden süreli/süresiz lisans alması gerekiyor. Bunun da bir bedeli var elbet. Zaman zaman bölüm başı fiks bir ücret ya da yapım bütçesinin belirli bir yüzdesinde lisans payı ödemek gerekiyor. Lisans bedeline ilave olarak genelde danışmanlık bedeli de ödeniyor. Yani bu popüler yarışmaların aslında sahibi bilinenin aksine Türk yapımcılar değil. Büyük format şirketleri arasında Banijay, Freemantle, Red Arrow ve Talpa’yı sayabiliriz. Banijay, kredi notu son 4 yıldır düşen ve finansal zorluğa giren Endemol Shine’ı bu yıl satın alarak (borç yapısını üstlenerek) dünyanın en büyük oyuncusu konumuna geldi. Armoza gibi daha küçük format şirketleri de var. Büyük dağıtımcı şirketler format yaratıcılarıyla lisans bedellerini anlaşmaları kapsamında paylaşıyorlar.
Yarışma formatı yaratımı ve üretimi endüstrisinde başı çeken ülke Hollanda. Arkasından İngiltere, Amerika ve Kuzey Avrupa geliyor.
Dünyanın en çok seyahat eden, yani en fazla ülkede yayınlanmış formatı MasterChef ve Big Brother. Bunları Var Mısın Yok Musun (Deal or No Deal), Got Talent (Bizde Yetenek Sizsiniz Türkiye adıyla yayınlanan program), The Voice (O Ses Türkiye), Çarkıfelek (Wheel of Fortune) vb. gibi global formatlar takip ediyor.
Yani kimse dünyayı yeniden keşfetmiyor. Görsellik ve uygulama anlamında kuralları belirlenmiş ama yerel tercih ve isteklere göre mümkün olduğu oranda “lokalleştirilebilen” bu formatlar tüm dünyada kabul ve talep görüyor.
Ülkemizin dinamikleri farklı. Örneğin Biri Bizi Gözetliyor formatının elli farklı versiyonu yayınlandı. Gelin/kaynana evleri oluşturuldu. Bu formatın orijinali Taxi Orange. Bu formattan daha yaygın ve bilinir olan, ancak benzer bir format olan Big Brother da 2016’da yapıldı. Ben de yapımcılarından biriydim ve benzer format türevleri ülkemizde çok fazla tüketildiği için orijinal format çok randıman vermedi. Yani yerel dinamikler çok belirleyici.
Yerli format üretiminde çok başarılı olduğumuz söylenemez. Daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz Rüyhan Duralı, Haluk Şirin/Caner Erdem, Şafak Bakkalbaşıoğlu/Mahperi Uçar gibi birkaç isim dışında yerli format üreticimiz hemen hemen yok. Ama bu olmayacak anlamına gelmez. Yaratıcılık din, dil, ülke fark etmeyen bir süreç. Belki biraz yatırım ve devlet desteği ile zaten gelişmiş olan prodüksiyon kabiliyetlerimizle çok daha ileri bir noktaya taşıyabiliriz format üretimimizi. Son 7-8 yıldır aslında dünyada da “Blockbuster” tabir edilen büyük ve hit formatların yaratımı durdu. Hep eski formatlar, yeniler de hep eskilerin türevi. Yaratım muslukları bir kısır döngü içinde tıkandı. Bunu da fırsata dönüştürmek mümkün.
Format üretimini desteklemenin en birinci şartı formatın vücut bularak bir TV kanalında yer bulması. Çünkü yayın geçmişi ve karnesi olmayan “kağıt” formatlar yurt dışında alıcı bulamıyor. Bunun için de TV kanallarının yerli ve fresh formatlara şans vermesi gerekiyor ki bu da çok nadir oluyor.
Belki pandeminin de etkisiyle TV formatlarına ilgi, talep ve destek artar. Bence artmalı. Çıkış yolu arayan kanallar için bulunmaz fırsat. Bir zamanlar Var Mısın Yok Musun da böyle bir kriz esnasında çıkmıştı prime time yayına... Sonuçta 500’ün üzerinde bölüm yayınlandı.
Televizyonculuğun geleceği ne olur bilinmez ama yaratıcılığın her zaman izleyicide karşılığı olduğu kesin.