Duygular...
İnsanı insan yapan en güzel özelliklerinden biridir duygular. Neşe, hüzün, acıma, nefret, gururlanma, özlem, öfke… Yaşadığımız her olay, bizde farklı bir duygu ile karşılığını bulmakta. Bizler her yaşanan olaya farklı bir tepkiyle karşılık veririz. Bazı duygular ise burnumuzu sızlatır. Bu burun sızlatan duyguları bugünlerde çok yaşadık. İzmir depremiyle yüreğimiz yandı, üzüldük. Biz üzüntümüzü yaşarken o koca enkazın altından küçücük bir el yüreğimizi sevinçle aydınlattı, yine burnumuz sızladı… Artık köfte, ayran kelimesini her duyduğumuzda burnumuz sızlayacak… Alya bebeğin, ayakları çıplak bir halde babasının kucağında, hastaneden ayrıldığında çekilen fotoğraf bizim içimizi acıtacak… Acaba nereye gittiler diye düşüneceğiz. Annesiz ve evsiz…
Deprem birçok hayatı alt üst etti… İzmir’de yaşayan kuzenim, annesinin evinde belediye görevlilerinin gelmesini bekliyordu. Görevlinin geç gelmesi nedeniyle bütün komşuları hayatını kaybederken onlar annelerinin evinde oldukları için hayatta kalabildiler. Oturdukları apartman yıkıldı. Evsiz kaldılar… Geçmişe ait hatıralarını o moloz yığınlarının altında bıraktılar. Onca komşuları yaşamını yitirirken yaşadıklarına sevinemediler.
Çoğumuz televizyonda izledik depremi. Ekran karşısında gördük enkazı, enkazın altından çıkarılanlara ekrandan sevindik, duygulandık… Burnumuzun direği sızladı, gözyaşlarımıza engel olamadık… Film izler gibi… Ama yaşanılan bu olay gerçekti, film değildi.
İzmir depreminin ardından yine burnumuzun direğini sızlatan bir gün yaşadık, 10 Kasım… İstanbul’da trafikteyken arabasını durdurup, inip, saygı duruşunda bulunan insanları görünce duygulanmamak elde değildi. Onları zorlayan hiç kimse yoktu ve onlar Atamıza olan saygı ve sevgilerini bireysel olarak gösteriyorlardı…
Bu burun sızıntısı nedense bu günlerde fazlaca yaşadığımız bir şey. Arkasından gelen ve engellenemeyen gözyaşı da cabası…
Sağlıklı ve güzel günler dileğiyle…