Moda ve aidiyet duygusu
Aklımızın erdiği yaşlardan itibaren ait olmak ya da olamamak üzerine kafa patlatırız. Kimimiz var olduğu aileyi beğenmezken, kimi okulda ya da işte olmak istemez. Bazıları kıyafetlerin kendilerini kısıtladığını düşünürken, bazıları da saçını sakalını ait olduğu kültüre, gruba göre şekillendirir. Kimi şu dünyaya bir daha gelsem yine seni seçerdim derken, kimi de köksüz hisseder kendini koskoca evrende. Kişi kimliğini bulamamış olmanın verdiği ıstırapla orada sıkışıp kalır ya da basar gider. Bir yere ait olanlar hep gidenlerin arkasından bakar. Kimi keşke derken, kimi de sayar söver arkasından. Bazen umursamaz olursun, bazen dönek, bazen de idol…
Bir yere ait olmak ihtiyaç mıdır, seçim mi?
Görünür olma, değer görme, onanma, kabul görme güdüleri bizleri ister istemez şekillendirir. Birilerinin bizi görmesini bekliyorsak oraya ait olmayı istiyoruzdur. Her aidiyette aslında şekilciliği de yanında getirir. Seçeceğimiz kıyafetler, saçımızın şekli, konuşma tarzımız, bindiğimiz araba, oturduğumuz semt girmek istediğimiz zümrenin seçimlerinden oluşan seçkilerdir.
Modanın çıkış amacı farklı olmak iken, insanlar moda ile birbirlerine benzerler. Moda sektörünün nabzını tutan firmalar farklılık yaratır, lakin alt firmalar yapılan ürünleri taklit ederek sektörde kabul görme ve para kazanma dürtüsüyle hareket ederler. Gelir seviyesi yüksek olan kişiler marka çanta, marka saat takarken dar gelirli kesim statü derdiyle taklide yönelir. Bu yönelimle kişi, aradaki farkın azalacağına inanır. Moda yarattığı algıyla taklitte olsa “sihirli ürüne” sahip kişiye değer görme dürtüsüyle mutluluk pompalar. Bu durum da modayı statü kazanmak için bir araç haline getirir.
Overlokçuyla patron aynı telefonu kullanıyor
80’lerin sonu 90’ların başlarında eski kasa Doğan marka arabanın arkasına Mercedes logosu yerleştirirlerdi. Mercedes görünümlü Doğan gerçek bir Mercedes’le karşılaştığında “Benim senden neyim eksik?” diyerek’ Mercedes’e kafa tutuşunu illaki hatırlayanlar olacaktır. Bugünlerde herkesin elinde moda olan aynı cep telefonları var. Atölyede overlok çeken bir gençle, holdingin patronu aynı telefonu kullanabiliyor.
İnsanların birbirlerini değerlendirirken ilk izlenimleri fiziksel etkidir ve burada moda çok önemli bir rol oynar. Lakin insanların yaşama bakış açıları, zevkleri, kimlikleri ile moda anlamlı bir hale gelir. İnsanların statü kaygısıyla güzel olan tutkuları ve ona sahip olma istekleri sürdüğü sürece moda farklılık yerine taklitçiliğe açık olacaktır.