Nerede o eski bayramlar...
Yıl 2020… Kaç bayramdır evdeyiz…
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı… Dünyada tek ve ilk çocuklara armağan edilen bayram… En sevdiğim bayram… Üstelik 100. yılıydı… Çocuklar ve biz, millet olarak evde kutladık. Bayraklarımızı astık, şiirlerimizi okuduk ve büyük bir mutlulukla 23 Nisanımızın 100. yılını evde kutladık… Ama benim aklıma köylerde çocukların bando çalarak sokaklarda dolaşması geldi. Önce bayrak ve Atatürk fotoğrafı taşıyan iki çocuk ve arkalarında kocaman yürekleriyle bando takımı… O koca yürekli bando takımı sokaklarda ilerledikçe onlara gülümseyen ve bayramlarına eşlik eden insanlar… Bayramlar insanlar arasında pozitif bir enerji yayıyor…
1 Mayıs İşçi Bayramı… Bir diğer adıyla Bahar bayramı… Yine evdeydik… Neyse ki bu sene Taksim’de kutlansın kutlanmasın tartışması yapılamadı… Ama bir gelenek devam etti, polis barikatları Taksim meydanına kurulacakmış gibi konuldu. Sosyal medyada kutladık bayramı. Birbirimizle şarkılar yolladık, görseller paylaştık.
10 Mayıs Anneler Günü… Evet bir bayram değil belki ama herkes için çok önemli bir gün… Yine evdeydik. Annemizi telefonla aradık, yanına gidemedik. Onunla görüntülü görüşmeye çalıştık. Kimimiz yapabildi kimimizin annesi bu teknolojiyle henüz tanışmamıştı. Karşılıklı ağlaştık duygulu zamanlar yaşandı. Hediye alamadık, en büyük hediye hasta olmamamızdı. Şükrettik, tembih ettik aman sakın evden çıkma diye…
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı… Ata’mızın gençlere armağan ettiği bayram ve doğum günü… Yine evdeydi gençler ve biz, millet olarak bayraklarımızı astık, saat 19.19’u gösterdiğinde İstiklal Marşımızı okuduk… Evdeydik, 101. yılını evde kutladık… Sosyal medyada daha fazla görsel paylaştık… Ama benim aklıma stadyumda yapılan 19 Mayıs kutlamaları gelir. Farklı liselerden gençler bir araya gelip ortak bir koreografi yaparak görsel bir şölen izlettirirdi izleyicilere. En çok da askeri liselerin gösterilerini merak ederdik. Askeri lise öğrencileri, büyük bir disiplin içerisinde, her yıl bizi şaşırtan gösteriler sunarlardı… Ve günlerce de konuşulurdu.
Ve Ramazan Bayramı bir diğer adıyla da şeker bayramı… Yine evdeyiz… Çocukları ve torunları olanların iple çektiği gündür bu uzun bayramlar. Kavuşma, hatırlanma zamanları, özlemlerin giderildiği bayramlar… Hatta bu duyguya yönelik reklam filmleri her sene gözlerimizi yaşartırdı… Çocukları, torunları gelecek mi diye bekleyen yaşlı karı koca, kaygılı bir bekleyişten sonra sokağın başında beliren aile fertleriyle büyük bir mutluluk yaşardı… Biz de o yaşlı karı kocayla sevinir, duygulanırdık ve gözlerimiz yaşarırdı. Reklam bize bayramların tatil olmadığını, bizi bekleyen büyüklerimizi ziyaret ederek onların gönüllerini almamızı anımsatırdı. Her bayram televizyonlara çıkan konuklar bayramda büyüklerimizi ziyaret etmemizin ne kadar önemli olduğunu anlatırlardı.
Ben nispeten şanslıydım. Bayramların bayram olduğu zamanı yaşadım. Bayramdan önce alınan bayramlıkları bayram sabahı giymenin sevincini de… Hatta bir bayram kardeşim, ona alınan rugan ayakkabı ve dantelli çorabıyla uyumuştu… O zaman çok gülmüştük ona ama şimdi çocuk gözüyle bayramların ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyor bana. Bayramda bir araya gelen aileler dostlar, sohbetler ne kadar da değerliydi…
Bu yıl, bayrama tatil gözüyle bakanlar, bu kez hakkını vererek bayramları kutladı. Evlerine bayrak astı, çocuklarının bayram sevincini sosyal medyada paylaştı. Penceresinden balkonundan marşlar söyledi… Ramazan Bayramı gelince de ailesini görüntülü aradı, ağladı güldü beraberliğin ne kadar önemli olduğunu kavradı.
Sağlıklı nice bayramlara…