Netflix olayının arkasında ne var?
Görmezden geldiğin, yok saydığın her şey sana kendisini göstermek için daha fazla büyür. Sen görmek istemedikçe daha da büyür, büyür, büyür ve sonunda sana kendini hiç istemediği bir şekilde gösterir. O nedenle en iyi yol; yok saymak değil kabul etmek, saygı duymak ve anlamaya çalışmaktır. İçine sevgiyi ve hoşgörüyü de kattın mı değmeyin koca bir toplumun keyfine…
Bir süredir bir garip Netflix meselesiyle karşı karşıyayız. Olay öyle garip ki, Covid-19 salgını dünyayı kasıp kavururken, her gün en az 1000 kişi bu hastalığa yakalanmaya devam ederken, ekonomik kriz almış başını gitmişken, işsizlikten toplum kan ağlarken, kadına şiddet, hayvana şiddet, çocuğa şiddet, insana şiddet sınır tanımazken en büyük sorunumuz Netflix haline geldi. Düşünün ülkenin cumhurbaşkanından muhalefet liderlerine, sanatçılarından akademisyenlerine herkes ama istisnasız herkes Netflix’i konuşuyor. Netflix istese bir ülkede adını bu kadar etkili duyuramazdı. Reklamın iyisi, kötüsü olur mu olmaz mı bilmem. Ama böyle reklam dünya tarihinde görülmemiştir. Şu anda Türkiye’de yaşayan herkes o ya da bu sebeple Netflix’in adını öğrendi. Her ne kadar adını yanlış telaffuz etseler de… O nedenle Netflix ülkeden çekiliyor gibi ortaya atılan iddialara inanmayın. Rahat olalım, Netflix değil ülkeden çekilmek, rekor bir abone sayısına doğru gidecek bu ülkede…
Gelelim 4 aydır hayatımızda olan, ısıtıp ısıtıp önümüze tekrar sunulan cinsel yönelim üzerinden saldırılan dizilere… Daha öncede yazmıştım ama yineliyorum. Aşk 101’de başından beri gay bir karakter yoktu, hiç olmadı. Benim o zamandan beri anlamadığım konu daha dizi başlamadan “Osman karakteri gay” tartışmasının nasıl ortaya atıldığı oldu. Daha izleyen kimse yokken bu nereden biliniyordu? Dizi yayınlandı, Osman’ın gay olmadığı ortaya çıktı ama tartışma devam etti. Bu defa senaryonun değiştirilip değiştirilmediği hala tartışılırken Aşk 102’nin çekimleri başladı bile. Aşk 101 izlenme oranlarında iyi bir performans sergiledi.
Bu arada sessiz sedasız devam eden bir dizi hazırlığı daha vardı. Yine Ay Yapım’ın çekeceği, Ece Yörenç’in yaratıcısı olduğu, Çağan Irmak ve Umut Aral’ın yöneteceği, Özge Özpirinçci ve Birkan Sokullu’nun başrolünü oynayacağı Şimdiki Aklım Olsaydı dizisi… 10 Mart’ta basına düzenlenen Netflix yemeğinde Ece Yörenç ve Çağan Irmak keyifle projelerini anlatmışlardı. Hatta yakında sete çıkacaklarını açıkladılar. Bu açıklama yapıldığına göre şimdi bahsedilen izinler çoktan alınmıştı. Ancak pandemi başlayınca çekimler ertelenmek zorunda kaldı. O arada ne oldu onu hiçbirimiz bilmiyoruz. Ne oldu da konu yine eşcinsellik meselesine geldi ve dizi sete çıkmadan bir gün önce iptal edildi?
Dizinin yaratıcısı Ece Yörenç Yeraltı Fasikül’e yaptığı açıklamada dizide bir gay karakter olduğunu, o nedenle çekim izni alamadıklarını ve senaryodan gay karakteri çıkardıktan sonra iznin verildiğini söylüyor. Yani Osman karakterinin gay olduğu o tartışma ve AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın “Diziye müdahale ettik” açıklaması Şimdi Aklım Olsaydı dizisine ait, Aşk 101’e değil… Bu da böylece açığa çıkmış oldu. Yörenç, izin çıktıktan sonra Netflix’in RTÜK’le yeni bir görüşme yaptığını ve sonra diziyi iptal ettiğini açıklamış. Nedeni de sansür.
Bütün bu olan bitenler ve yaratılan gündem benim kafamda deli sorulara sebep oluyor. Öncelikle 10 Mart’ta basın mensupları için verilen Netflix yemeğinde açıklanan “Kısa bir süre sonra sete çıkacak olan Şimdiki Aklım Olsaydı” hangi senaryo için izin almıştı? İçerisinde eşcinsel olan karakterin olduğu senaryoyla mı sete çıkacaktı, yoksa daha bakanlığın neden izin vermediği açıklanmadan ekip kendine mi sansür uygulamıştı? Netflix’in kurucusu Reed Hastings 2019’da yaptığı açıklamada “Bizim belli çizgilerimiz vardır. Bir hükümet LGBT içerikli bir filmimizin kaldırılmasını isterse bunu kabul etmeyiz ve yayına devam ederiz” demişti. Şu anda bu tavır sergileniyor. Ama neden çekime bir gün kalana kadar ses çıkarılmadı? Zaten yaratıcısı ve ekip bu karakterde değişiklik yaptığını açıklamış. Sete de çıkılmasına bir gün varmış. Yani ekibin değişiklik müdahalesini başta Netflix neden kabul etti? O RTÜK toplantısında başka ne konuşuldu da Netflix diziyi iptal etme kararı aldı? Neden Netflix hala sessizliğini koruyor?
Herkesin bir komplo teorisi var. Ben eksik kalamazdım.
Cinsel yönelim üzerinden başlatılan bir tartışma buzdağının görünen yani gösterilen tarafı. Kaldı ki bu konuyu tartışmayı ayıp, saygısızlık olarak görüyorum. Bir kavgayı cinsel yönelim üzerinden sürdürmeyi de zorbalık…
Burada asıl mesele özgürlük meselesi… Ben kendi cebimden parasını ödediğim, içindeki kilit seçeneğiyle izlenmesini istemediğim şeylere sınır koyabildiğim bir platformu kendim idare edebilirim. Çocuğumun da ne izleyeceğini aile olarak benim denetlemem lazım zaten. Devletin görevi evimdeki Netflix’i denetlemek değil!
Bu Netflix tartışmasının altında, yani buzdağının altında başka bir dizi var. Ben bunu Vatan Gazetesi’nde 2017 yılında yazmıştım. Meraklısı için aşağıya o yazıyı bırakıyorum.
Bu kavganın altında Designated Survivor var. Zaten o bölüm şu anda Türkiye’de RTÜK’ün duruma el koymasıyla yayınlanmıyor. İsterseniz girip kontrol edebilirsiniz. 2. Sezon 7. bölüm için “Türkiye’de yayınlanmamaktadır” yazıyor. O bölüm paldır küldür kaldırıldı ve nedense hiç ses çıkmadı. Kimse fark etmedi, olay büyümedi. Ama kısa bir süre sonra bu cinsel yönelim tartışmaları başladı.
Peki, Designated Survivor’ın o bölümünde ne vardı? Ben o bölüme çok tepki göstermiştim. Çünkü o güne kadar izlediğim dizi Türkiye bölümüne geldiğinde inanılmaz bir FETÖ propagandası yapmıştı. Düşünün 27 bölüm bir dizi izliyorsunuz ve bir anda karakter ve olaylar bambaşka bir şeye dönüşüyor. Açık açık FETÖ’yü Türkiye’ye demokrasi getirmeye çalışan bir karakter olarak tanıtıyordu. Bölümün konusu; Türkiye Cumhurbaşkanı Fatih Turan’ın ülkesinde darbe girişiminde bulunan Nuri Şahin’in Türkiye’ye iade edilmesinin istemesi üzerine kuruluydu. Herhalde hepimiz Nuri Şahin ve Fatih Turan’ın kim olduğunu anladık. 26 Kasım 2017’de yazdığım o yazıda şunu belirtmiştim: “Hep demokrasinin yanında olduğunu söyleyen Tom Kirkman’ı ilk defa sinirli, hatta hiç diplomatik olmayan bir üslupta izledik. 27 bölüm boyunca izlediğimiz adamla alakası yoktu. Türkiye’ye rest çekti, 15 Temmuz’un bir oyun olduğunu söyledi, Türkiye Cumhurbaşkanı’nı ofisinden tehditler ederek kovdu, eğer Türkiye Amerika’nın isteklerini yapmazsa Nuri Şahin’i yanına alıp Türkiye’ye demokrasi getireceğini söyleyeceği bir basın toplantısı yapacağını ve Türkiye iktidarını devireceğiyle tehdit etti. Sonunda da Türkiye korkup her istediğini yaptı. ABD Başkanı Nuri Şahin’e ülkesinin ona sahip çıkacağını söyledi.”
İzleyenler anlayacaktır ama inanılmaz bir FETÖ propagandasıydı o bölüm. İşte bence asıl mesele buradan çıkıyor. RTÜK istedi Netflix bölümü Türkiye’den kaldırdı. Ama konu o bölümün tüm dünyadan kaldırılamaması… Türkiye’nin Netflix’e “O bölümü tüm dünyadan kaldır” deme yetkisi yok. İşte orada diplomatik sorunlar başlıyor. Bu söylenemediği için de tartışma cinsel yönelim üzerinden ilerliyor. Bunu korkunç bir yol olarak gördüğümü tekrar tekrar söyleyeceğim.
Ama işte Türkiye tarafında iletişim kazaları ardı ardına gelirken ve stratejik iletişime dair ortada bir plan yokken bu tartışma bitmez. İletişimi, cinsel yönelime saygı göstermeyi, farklılıkları kabul etmeyi öğrenene kadar bu tartışmalar sürüp gidecek…
2017 yılında Vatan Gazetesi’nde yer alan, bahsettiğim köşe yazım: