Nursema Türkiye’nin kalbine bıçak sapladı!
Birkaç haftadır herkesin dilinde Kızılcık Şerbeti var. Daha fragmanı çıktığından beri bu işin tutacağına emindim. Hatta ilk bölüm reytingleri beklendiği kadar gelmeyince yapımcısı Faruk Turgut’a da “Bu iş yükselir” dedim. Çünkü televizyonculuk tabiriyle işin bir damarı vardı. Üstelik bu damar o kadar kritik bir yerdeydi ki, en ufak bir yanlış müdahale durumu içinden çıkılmaz bir hale getirebilirdi. Çünkü biz iki aile üzerinden bugünün Türkiye’sini izleyecektik. Muhafazakar-laik, açık-kapalı meselesi işin şekle bürünmüş haliydi ve bizi ayrıştırıyordu. Oysa işin derinin de bizi birbirimize yaklaştıran başka duygular vardı. Mesele onları anlatabilmekti. Doğa ve Fatih’in evlenmesiyle başlayan muhafazakar-laik aile çatışması başlarda istenilen reytingi sağlamadı diziye… Çünkü ekranda izlediğimiz bu ayrıştırıcı dil, zaten hayatımızda uzun yıllardır vardı. Dizide başta bize şekli gösterdi. Ne zaman ki, senaryo şeklin derinine inmeye başladı işte o zaman durum değişti.
MİLYONLARCA KADININ SESİ OLDU
Nursema’nın muhafazakar ailesine aşık olduğu adamı kabul ettiremeyip alelacele zorla evlendirilmesi adeta Türkiye’nin kalbine bıçak sapladı. Yüksek ihtimal altında yatan neden pek çok kadının gerçeğini yansıtmasıydı. Bu ülkede aşık olduğu adamla evlenebilen kaç kadın var? İnşallah milyonları bulur. Ancak bu ülkede sadece ailesi istedi diye evlenen, bazen yüzünü bile görmediği biriyle evlendirilen kaç kişi var diye sorsam… Cevap vermenize gerek yok, milyonlarca kadının çığlığını duyuyorum, biliyorum. Zaten reyting sonuçları da bunu kanıtlıyor. O nedenle Nursema bu ülkede milyonlarca kadının sesi oldu adeta. Halbuki diziye önyargılar prensesi olarak başlamıştı. Doğa’yı, Kıvılcım’ı, Alev’i yaşam şekilleri nedeniyle yargılayan da, aşağılayan da, ayıp ve günah kavramlarıyla saldıran da Nursema’ydı. Ama aşk, o büyülü duygu onu bulduğunda her şey tepetaklak oldu.
NURSEMA AZILI DÜŞMANLARIYLA BARIŞ İMZALADI
Nursema aşkla birlikte taktığı at gözlüğünü çıkardı ve etrafına hoşgörüyle bakmaya başladı. İnançlı olmanın önyargılı olmayı gerektirmediğini, farklı hayatlar yaşamalarına rağmen herkesin insan olduğunu anladı ve en azılı düşmanlarıyla barış imzaladı. Ona en zor gününde düşmanım dedikleri yardım etti. Çünkü önemli olan ne başımıza takılan başörtüsü, ne de giydiğimiz mini etekti. Onları bir arada tutan kadın olma, kardeş olma, insan olma duygusuydu. Hoşgörüydü, anlayıştı ve kadının özgürlüğü için mücadelesiydi. Ve öyle de oldu. Nursema zorla evlendirilip, kocası onu camdan aşağı attığında yardımına koşan Doğa ve Alev’di. Birbirlerinin tam zıttıydı onlar ama kadınlardı. Ve birinin canı yandığında diğeri tabii ki koşacaktı. Yıllardır bile öğretildiği gibi kadın kadının kurdu değil, kadın kadının yurduydu!
İKİ TARAFI DA YERİN DİBİNE SOKUYOR
Gelelim dizinin son zamanlarda çok sevilmesinin diğer nedenine… Kızılcık Şerbeti öyle tarafsız bir yerden Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu duruma ayna tutuyor ki, içinize bir yudum su serpiliyor. Çünkü muhafazakar aileyi de, laik aileyi de eleştiriyor. İkisini de önyargıları nedeniyle bazen yerin dibine bile sokuyor. İki aile de eşit mesafede üstüne düşen payı alıyor. Ben baştan beri dizinin bu dilini seviyorum. Tabii muhafazakar olup ikiyüzlü olanları da, laik görünüp bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın diyenleri de aynı anda, bazen aynı sahnede izlemek hepimize bir iç çektirtiyor. Günün sonunda en büyük düşmanımız da zaten önyargılarımız ve birbirimizin özgürlüğüne saygı göstermememiz.
YANLIŞ YOLLARA KAPILMAZ
Kızılcık Şerbeti şahane bir ivme kazandı. Umarım bu dili korumayı sürdürür ve rakip devirmenin verdiği şampiyonluk sevinciyle yanlış yollara, dillere kapılmaz. Her şey en baştan kurgulandığı gibi ilerler ve dizi izleyiciye sen ben demeyi unutup “biz” olduğumuzu hatırlatmaya götürür.