01.11.2022, 09:01

“Şimdiki Aklım Olsaydı” ne yapılırdı?

Türkiye’nin hassasiyetlerini anlamak zor! Ötekileşmemek için ötekileştiriyorlar! Bu konuda son zamanlarda oldukça birikmiş cümlem var ama bu yazının konusu değil!

2020 yılında senarist Ece Yörenç, “Şimdiki Aklım Olsaydı” adlı dizisini Netflix Türkiye’ye hazırlamaya başlamış, yönetmen koltuğuna Çağan Irmak’ın oturacağı açıklanmıştı. Başrollerinde Özge Özpirinçci, Birkan Sokullu ve Ahmet Rıfar Şungar rol alacaktı. Ay Yapım imzalı dizi için hazırlıklar yapıldı, oyuncu kadrosu tamamlandı, provalar bitti. Sete çıkılmasına birkaç gün kala Netflix Türkiye’nin diziyi iptal ettiği açıklandı. Önce kimse bir şey anlamadı, daha sonra gerçek ortaya çıktı. Netflix yabancı bir şirket olduğu için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan çekim yapmak için izin alması gerekiyordu. Senaryolar okunduğunda yan karakterlerden birinin eşcinsel olduğu öğrenildi ve çekim izni reddedildi. Senaryoda değişiklik hemen yapıldı ve izin çıktı. Ancak Netflix orijinal hikayeye RTÜK müdahalesini istemediği için projeyi iptal etti.

İSPANYA’YA UYARLANDI

Ne büyük hayal kırıklığı! Fakat hikaye bundan sonra başlıyor. Bu; bir emeğin, azmin, inadın ve dayatılmış bir zihniyete karşı pes etmemenin hikayesine dönüşüyor. Yapımcı Kerem Çatay ve senarist Ece Yörenç, kısa sürede “Şimdiki Aklım Olsaydı” dizisini “If Only” adıyla Netflix İspanya’ya sundu. Onlar da yeni sezon için çekecekleri 7 projeden biri olarak Ece Yörenç’in dizisini seçtiler. Senaryo ekibinin başına İspanyol senaryo ve oyun yazarı-aktris Irma Correa geldi ve proje kısa sürede İspanya’ya uyarlandı. Yaratıcı Ece Yörenç, prodüktör Kerem Çatay imzasıyla şimdi Netflix’te ekrana geliyor. Buraya kadar verilen mücadeleye kocaman bir alkış sunuyorum.

ÖZGE VE BİRKAN İNANDIRICI OLURDU

Gelelim diziye… Evliliklerinde sona gelen Emma ve Nando, müdavimi oldukları restoranda arkadaşlarıyla bir kurtarma yemeği yiyecektir. O gece Kanlı Ay Tutulması gerçekleşir. İşte tam da o anda Emma 10 yıl önceye, Nando’nun ona evlenme teklif ettiği ana dönmek ve onu reddetmeyi diler. Ve dileği tutulma esnasında gerçek olur. Emma için hayatının ikinci şansı başlar. Ama bu defa çocuklarına duyduğu hasret onu absürt durumların içine sokar.

Dizi sonunda sürpriz bir finalle izleyicinin kafasındaki tüm soru işaretlerine cevap veriyor. Dizi; eğlenceli, ikinci şanslara selam çakan ve bir oturuşta 8 bölümü izleyip bitireceğiniz kadar akıcı. Çünkü tek derdi sizi ekran karşısında bir an olsa da eğlendirmek, rahatlatmak ve düşündürtmek! O nedenle yormuyor, üzmüyor. Ancak maalesef oyunculuk performansları eh işte! Özge Özpirinçci ve Birkan Sokullu oynasa çok daha fazla inandırıcı olurdu. Onu da söylemeden geçemeyeceğim. Şimdiki Aklım Olsaydı keşke Türkiye’de çekilebilseydi. Ama Türk bir yaratıcının işini yabancı oyuncularla izlemenin keyfi de bir başka! Peki siz? Şimdiki aklınız olsaydı ne yapmazdınız?

Sonunda ben de “Cici”lendim

Berkun Oya’nın Netflix imzalı işleri hep bir tartışmaya neden oluyor. Çünkü birkaç tweet ile TT olmak meselesi var ya, hepimizi gerçeğin yansımasıyla gerçek arasında arafta bırakıyor. Naçizane fikrim; Berkun Oya totale iş yapan bir yaratıcı değil. Netflix’in bir süpermarket olduğunu düşünelim. Berkun Oya’nın işleri o süpermarketin glütensiz reyonunda yer alır. Haliyle glütensiz beslenenler o reyondan alışveriş yapar. Hamur işi severler glütensiz ürünleri sevmeyebilirler. O nedenle anlamak, anlamamak, sevmek ve sevmemek arasında sıkışmış Berkun Oya projeleri tartışmalarını bir kenara bırakıp Cici’ye kısa bir bakış atmak isterim.

HER SAHNE BİRBİRİNDEN LEZİZ

Yer; İç Anadolu’nun bir köyü… Zaman; 1980’ler… Üç çocuklu bir aile babanın kaybının ardından büyük şehre göç eder. 30 yıl sonra çiftlik evine dönen aileyi, yıllarca üstü kapalı duran bir gerçek beklemektedir. Yılmaz Erdoğan, Nur Sürer, Ayça Bingöl, Okan Yalabık, Olgun Şimşek, Funda Eryiğit, Fatih Artman gibi ansambl bir oyuncu kadrosu var ki, her sahne birbirinden leziz. Belki de Berkun Oya bu lezzetli oyunculuk performanslarından vazgeçemediği için film 2 saat 31 dakika sürüyor. Şevval Balkan filmde pırıl pırıl parlıyor. Her sahnesinde Naz’ı anlamanın yeni kuşağı anlamaktan geçtiğini içselleştiriyorsunuz.

BİZİ BİZ YAPAN TRAVMALARIMIZ MIDIR?

Film iki zamanlı bir anlatım yolunu deniyor. Bunu yaparken geçişleri ustaca kullanıyor. Merkezde çocukluk travmalarımızın yer aldığı, finalde fazla annelik duygusunun yarattığı yeni ve ağır bir travmayla filme veda ediyorsunuz. Peki, film bitince size ne kalıyor? Bir soru: “Peki, bizi biz yapan travmalarımız mıdır?” Bence siz bunu bir düşünün.

Yorumlar (0)