Televizyonculuk yok olur mu?
Medya sektörü hemen hemen her ortamda “...artık geleneksel televizyon öldü mü? Dijital medya evlerimizin baş misafiri televizyonlarımızın yerini mi alacak?” sorularına cevap arıyor. Hatta bu durum evlerimizde sohbet konusu olmaya bile başladı. Cevabını kendimize göre en başından verelim, cevap HAYIR.
2016 yılında Amerika Los Angeles’ta katıldığım bir sektör önderleri toplantısında ağırlığı Amerikalı olmak üzere TV ve yapım endüstrisinin ileri gelenleri (Showtime, HBO, NBC’nin genel müdür seviyesinde üst düzey yöneticileri, Will&Grace dizisi show-runner’ı, yapımcısı...vb.) ile bir hafta boyunca bu tür sorulara cevap aramış ve fikir alışverişinde bulunmuştuk. Bu konuda yapılan araştırma ve çalışmaların sonucu geleneksel TV’nin (karasal yayın, uydu yayını) yüzde 55’ler civarında olan payının, en fazla yüzde 45’ler seviyesine gerileyeceği sonucunu doğuruyordu. Çünkü yaş ilerledikçe özellikle 55 yaşından daha yaşlı olan izleyiciler konfor alanlarını terk etmek, o konfor alanının sağladığı “basitlik ve erişim kolaylığından” feragat etmek istemiyor. Ve bugün dizileri, filmleri tabletten ya da mobilden (cep telefonlarından) izleyen genç kuşağın 55-60’lı yaşlara geldiğinde geleneksel TV’yi tercih ediyor ve dönüş yapıyor olması bekleniyor. Yani kısaca televizyon hiç bir zaman ölmeyecek, en azından beklenti bu yönde...
Dijital platformların geleceği...
Gelelim dijital platformlara... En popüler yabancı oyuncu Netflix. Amazon Prime’da da güzel işler var. HBO’nun HBO Max’i mayıs ayında start veriyor. Apple+ ve Disney+ oyuna katılacak diğer oyuncular... (ABD’de Hulu gibi başka oyuncular da var.) Yani pasta bölünüyor, bölünecek. Unutmamamız gereken nokta, Netflix bir teknoloji şirketi... Aslolan her zaman ve daima İÇERİK. İçerik iyi ise mutlaka ve mutlaka her platformda, her mecrada izleyiciyle buluşur. Koronavirüs etkisini bir yana bırakırsak, Netflix yeni içerik açısından kendini tekrar etmeye ve patinaj çekmeye başladı. Özellikle “orijinal” filmler birkaç tanesi haricinde bekleneni vermekten uzak... Benim şahsen HBO Max’ten beklentim yüksek. Gelecekte ne olacak hep birlikte izleyip göreceğiz ama kaçınılmaz olan tek şey pastanın bölüneceği... Blu TV gibi yerli oyuncuların, finansal olarak “economies of scale” avantajı bariz olan yabancı oyuncularla mücadele etmesi pek de mümkün değil. Ancak bugüne kadar Blu TV özgün içeriği ile doğru bir strateji izledi ve mücadeleyi sürdürüyor. Umarım bunu devam ettirebilirler.
YouTube daha etkin ve kalite bir mecra
Dediğimiz gibi aslolan, “kral” olan içerik. Bugün fenomen dizi “Games of Thrones” yeni bölümlerini kendi web sitesine yüklese hangimiz “Hayır, ben illa dijital platformdan izleyeceğim” deriz? Ya da “La Casa De Papel” kendi ismiyle bir platform açsa içerik aynı kalite, özgünlük ve çekicilikte olduğu sürece herkes o platformdan diziyi takip etmez mi? Dolayısıyla bu dijital platformlar birer yaratıcı unsur değil. Çok basit ve net finansal modelleme üzerine kurulu teknoloji şirketleri. Bence YouTube tüm dijital platformlardan çok daha etkin ve kalıcı bir mecra. YouTube’u da başka bir gün farklı bir yazıda ele alırız...
Netice itibariyle; evindeki televizyonunu ve akşam özetli de olsa 20.00’da başlayan dizisini kaybetmekten korkan izleyicilerin korkmasını gerektirecek hiçbir şey yok... Televizyonları onları terk etmeyecek.
Peki ya izleyici ekranda “tercih edilen” içerikler yüzünden televizyonu terk ederse? Onun da hesabını yapmışlardır elbet...