YouTube’uma varamadım, dislike’lara doyamadım
Birkaç gün önce yazılarımda sıklıkla bahsetmeye çalıştığım dijital çağın dinamiklerinin en önemli hareketlerinden birine şahit olduk. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kanalıma hoş geldiniz temalı canlı YouTube yayınına katılan izleyiciler yorumlarda minik bir protesto gerçekleştirdi. Yorumların ivedilikle kapatılmasından sonra jargondaki tanımı ile “dislike butonunu çökerttiler”. Yazıyı yazarken baktığımda dislike sayısı 410 bindi. Bu vaka hakim gücün kontrolü kolay olmayan mecralardan neden korktuğunun en büyük kanıtı olsa da bu tahlili işin ehillerine bırakıp biz konumuza dönelim.
YouTube’da dislike içinde kalan videoların sahipleri aslında gayet mutlu, neden mi?
İşin içinde olmayan biri için -doğal olarak- çok dislike alması bir videonun başına gelebilecek en kötü şeymiş gibi gözükebilir. Evet içeriğin kalitesi açısından negatif bir veri olsa da YouTube algoritması açısından hiç fark etmiyor. Çünkü beğenmeme de aynı beğeni gibi bir etkileşim olarak algılanıyor sistem tarafından. Etkileşim arttıkça da YouTube algoritması bu videoyu daha çok kişiye tavsiye etmeye başlıyor. Tavsiye etmeye başladıkça da daha çok etkileşim alıyor. Daha çok etkileşim aldıkça da… Bir saniye, sanırım sonsuz enerji kaynağını bulduk.
Örnek olarak ülkemiz topraklarından çıkıp 2019 yılının (dünya genelinde) en beğenilmeyen videoları arasına giren Killa Hakan’ın Fight Kulüp’ü. Beğenilmeme sayısı 1,3 milyon. Killa’nın çizilen karizması dışında kaybedilen hiçbir şey yok.
Tabii burada şöyle bir durum da var; dislike butonu her zaman bir yorum aracı olarak kullanılmıyor. Linç, protesto hatta uyarı olarak da gayet sıkı iş çıkartıyor. Örneğin az önceki Hakan örneğinde tıklanılan dislike’ların tahminimce yarısından fazlası şarkıyı dinlemeden linçe katılmak için yapılan etkileşimler.
Peki gelecekte buna karşı bazı önlemler geliştirilebilir mi? Önlemden kastımız tabii ki “tiz kapatıla” değil. Mesela söz konusu video bir şarkı ise belirli bir süre izlenmeden like ya da dislike butonunun aktif olmaması gibi.
Hayatımızın köklerine kadar inmiş olsa da birkaç adım geri gidip baktığımızda henüz emekleme aşamasında olan bir mecra internet yayıncılığı. Kendi dinamikleri ile birlikte evrilen ya da yaratılan kuralları oldu ve olacak. En büyük hayalimiz bu kuralların ben istedim oldu değil de kullanıcıların / yayıncıların tecrübesi ışığında vücuda gelmesi.
Çünkü Sayın Cumhurbaşkanı’nın yayını geleneksel siyasetin yeni çağda ne kadar zorlanacağının bir işaretiydi. Hayatı her anlamda inanılmaz hızlı yaşayan ve tüketen bir nesil ile 50 yıl öncesinde kalmış, modernleşememiş siyasetçilerin ortak payda da buluşması oldukça zor olacak gibi. Bazı partiler bu rüzgarı yakalamak için sosyal medya uzmanlarının mahareti ile şirin hamleler yapsa da -Meral Akşener ve Dark esprisi- ertesi gün aldıkları kararlarla -İyi Parti’nin Sivas Katliamı Önergesi’ni reddetmesi- yaratılan etkiyi bir anda tuzla buz ediyor.
Dünyanın büyük şirketler tarafından yönetildiği, bilginin en önemli silah olduğu cyberpunk devirlere doğru ilerlerken devrin insanlarının, ponçik yaşlılarca yürütülmeye çalışılan siyaset ile ilişkisini izlemek oldukça ilginç olacak.
Mutlu ve sağlıklı haftalar dilerim.