2006 yılıydı, senaryo yazarlığı yapıyordum. Bir yandan da televizyonda yeni ne tür projeler yapılır üzerine çalışıyordum. Televizyon program ve yarışma formatları yazmaya başladım. O dönemde format denince sadece yurt dışından alınan yabancı formatlar akla geliyordu. Gerçi şimdi de çok değiştiği söylenemez o fikrin.
Neyse, sektörden arkadaşlara düşüncemi açtım. Yurt dışına biz de format satabiliriz, hatta dizi de satabiliriz diye anlatıyordum. Tabii ki birçok arkadaşım bunun çok zor olduğunu, boşuna zaman kaybetmememi söylüyordu. Ben ısrar edince bunun için çalışan bir kişiden bahsettiler. Cep numarasını verdiler aradım.
Telefonu açan kişiyle kısa bir sohbet ettim, ofisinin nerede olduğunu sordum. Bir araya gelip konuşmak istediğimi söyledim. “Ofisim yok, evden çalışıyorum” dedi.
Ben dünyaya dizi satayım, program formatı satayım diyorum önerdikleri kişiye bak dedim kendi kendime. Adamın ofisi bile yok. Bir daha da aramadım.
Home ofisten Cannes’a
Yıl 2015. Dünyanın en önemli televizyonculuk organizasyonlarının başında gelen MİPCOM fuarında bilboardlarda reklam yüzü olarak bir Türk, adı İzzet Pinto. Fuarda yılın adamı pozisyonunda afişlerde…
İşte benim arayıp home office çalıştığı için ciddiye almadığım İzzet, Global Agency’i kurdu ve yüzlerce ülkeye binlerce bölüm dizi ihraç ediyor. 2006’da söylense deli diyecekleri bir konumdayız. Dünyada en çok dizi ihraç eden 2. ülkeyiz.
Birkaç yıl önce bir TedX konuşmasını izledim İzzet Pinto’nun. Tam da benim onu aradığım zamanlarda yapımcılarla randevu almak için ne kadar uğraştığını, insanların ona güvenmediğini, defalarca ısrar ettiğini anlatıyordu. Hatta yabancı şirketlere güvenilir bir intiba bırakmak için arkadaşının ofisini kendi ofisi gibi göstermiş, randevu sırasında tabelayı indirip hayali şirketinin tabelasını bile asmış.
O TedX konuşmasını birçok arkadaşıma izlettim, izlemediyseniz size de tavsiye ederim. Özellikle gençlere izletmeli, çünkü ilham veren ve birçok hayat dersi barındıran bir hikaye. Bu hafta Oya Doğan’ın Instagram canlı yayınında da hikayesinin kitap olacağını müjdeledi.
Pandemi günlerinde yeni dönemde home office çalışma artacak söylemlerini daha sık duyar olduk. Home office denince aklıma ilk bu hikaye gelir. Benim için çok büyük bir derstir bu.
Sadece tutan işleri yapmak isteyen, aynı oyuncuları hep aynı rollerde oynatmayı tercih eden, yenilikleri yapmaktan hep korkan sektörümüz için de bir ders olmalı. Bundan 15 yıl önce kimse bugünlere geleceğimizi tahmin edemezdi.
Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak söylemlerinin ardından sektörle ilgili gelecek tahminleri yaptık arkadaşlarla. Hayat nasıl değişir, sektör buna nasıl uyumlanır kafa yorduk. Görüyorum ki her şey eskisi gibi olsun diye uğraşacağız. Maskeyle, dezenfekteyle yeniyi sınırlamaya çalışacağız.
Umarım yukarıdaki örnek gibi bugünden deli denecek bazı yenilikler düşünen, yapan vardır ve yıllar sonra da o zaman bu başarı asla tahmin edilemezdi diyebileceğimiz gelişmeler olur.
Aklında yeni bir şey olan varsa peşinden gitsin. Ofisi olmasa bile ben varım…