Sosyal medyadaki şiddet ve linç kültürüne dair çözüm yollarını bulmak üzere başladığımız bu seride olayın psikolojik ve sosyolojik olarak ele alınmasından sonra bu duruma en çok maruz kalan ünlülerle devam edip, bir de onların kanadından dinlemek doğru yol olacaktı. Bu saldırılara en çok maruz kalan ve artık kendi çözüm yollarıyla durumu en iyi şekilde yönetebilen ilk isim, hiç kuşkusuz uzun yıllardır tanıdığım ve bu yöndeki güçlü duruşunu takdirle takip ettiğim gazeteci-sunucu Nevşin Mengü. O nedenle bugün söz onun.
Sosyolojik ve toplumsal açıdan sosyal medyadaki şiddet
Dijital şiddet tarafında bana göre işin çok boyutlu bir yerinde duruyorsun Nevşin… Psikoloji ve sosyoloji dışında siyaset alanında duruşun, özgür ve hep yenilikçi bir kadın oluşun, televizyon ve medya dünyasındaki kimliğin, gazeteciliğin, sporcu yanın var. Hepsi başlı başına senin tüm açılardan saldırıya uğrama sebebin... Bir sorunu tanımlamak çözümü için de en sağlam ilk adım atmaktır. Sen bu duruma her açıdan en çok maruz kalanlardan biri olarak sosyal medyadaki şiddet ve linç durumunu nasıl tanımlıyorsun?
Ülkem’cim uzun ve övgü dolu girişin için teşekkür ederim. Bu dediklerin miyim bilmiyorum ama çok saldırıya uğradığım doğru. Her dönemin bir ruhu var. İletişim devrimi çağında yaşıyoruz. Enformasyon her birimizin akıllı telefonlarına yağıyor. Sadece enformasyon alıcısı değil, aynı zamanda her birimiz enformasyon üreticisiyiz de. Eskiden televizyon ve gazete yayıncılığında bir haberi verenler, bu mecralarda üretenler, bir de üretilenleri edilgen biçimde alanlar vardı. Şimdi ise ilişki böyle değil… Medya mecralarında üretim yapanlar ile izleyici eşitlendi. Edilgen taraf yok; herkes etken. İçinde yaşadığımız zamanın gerçeği bu! İzleyici, tüketici beğenmeyince ağzına geleni söylemek istiyor, buna hakları da var. Kötü söz kaldıramayan bu işi yapmamalı.
Yıllardır tehdit boyutuna ulaşan durumlarla da karşılaştın. Sence bir şiddetin sanal dünyada ya da gerçek hayatta olması arasında fark var mı? Hangisi seni daha çok tedirgin ediyor?
Bir, iki kere ciddi stalkerlarla mücadele etmek zorunda kaldım. Evimi bulup önünde bekledikleri oldu. Peşime takıldıkları oldu. Mahkemeye gittim. Stalk edilmek çok tatsız ve can sıkıcı bir durum. Bununla mücadele etmek de çok zor. Orada kadını koruma yasası bana çok yardımcı oldu. Bu tip fiziksel işler can sıkıcı; ama Twitter’da ya da onun gibi mecralarda yazılanların bir önemi yok.
Sence kurşununu klavyesinden sıkan mı, yoksa tabancasından sıkan mı daha tehlikeli? Bunu hem uluslararası sosyoloji ve toplum durumuna da hakim yanın ve insan psikolojisini çok iyi bilen gazeteci kimliğinle soruyorum.
Tabancasından sıkan elbette, karşılaştırılamaz bile.
Bir kategorin var mı; şu kesimler bu şiddetten daha çok etkileniyor ya da bu şiddeti daha çok uyguluyor gibi bir saptaman?
Kadınlara çok saldırılıyor sosyal medyada, çünkü ülkemizde erkekler bunu kendilerine hak görüyor. Kadınları şiddetle tehdit eden ve kadınlara ders veren dil çok yaygın. İktidara yakın hisseden kişiler hep çok yukarıdan konuşuyor; patlayın çatlayın, istediğimizi yaparız, bizim borumuz ötüyor havaları var.
“Göz önünde olanlar ağır eleştiri ve hakarete açık olmalı”
Futbol fena halde hayata benzer denir ya; bir arkadaşımla “şiddet”e dair sohbet ederken seni Tanju Çolak'a benzetti... Düşününce şu açıdan çok da doğru geldi: Hemen herkes bir şekilde bu şiddete maruz kalıyor, ama sen bu durumu o kadar iyi yönetip, sana yapılanı da gole çevirebiliyorsun ki... Hatta bu yanınla sana ve sana uygulanan şiddet ve linçi yönetme gücüne öykünen insan da çok... Gerçekten hiç etkilenmiyor musun? Üzüldüğün, kırıldığın, kızdığın, çöktüğün olmuyor mu bu linç kültürü yüzünden? Tanju demişti ya bir kez, “Ben olmak kolay değil; orada her duran da kral olamıyor” diye... Güzel ve ince kalbini bildiğim insan Nevşin'e nasıl dokunuyor bu durum? Ne hissediyor?
Başlarda etkileniyordum, artık etkilenmiyorum. Bu sosyal medya tasarısı ile ilgili de hep onu söylüyorum. Kamuoyu gözü önünde olan insanlar ağır eleştiri ve yeri gelince hakarete de açık olmalı. Üzülmeyeceksin, etkilenmeyeceksin. Bunun başka çaresi yok.
Sosyal medya üzerinden gördüğün şiddeti ve bunu yönetme şeklini de kariyerinin bir parçası haline getirdiğin hatta buradan da beslendiğin gibi bir eleştiri de var. Sana ulaştı mı bilmiyorum; ama buna dair bir söylemine de hiç rastlamadım. Bu konuya dair ne düşünüyorsun?
Evet, belki de bir parçasıdır. Ne var ki parçası olmasını ben seçmedim, kendiliğinden parçası haline geldi.
Gazeteci Zülal Kalkandelen'le bu konuya dair yaptığın yayında sosyal medyadaki şiddeti de işin bir parçası olarak gördüğün ve böyle bakmak gerektiği temelinde bir yorumun oldu. Gerçekten bu şiddet ve linçic sosyal medyanın yapı taşlarından bir parçası olması gerekli mi? Doğal ve normal mi sana göre?
Bir görüş ortaya koyuyoruz, bu görüşleri kabul edilemez bulanlar oluyor ve tepki gösteriyorlar. Şiddet dili sosyal medyanın olmazsa olmazı değil, ama var. Bizim jenerasyonlar dijital dünyaya doğmadı, burada yeniyiz. Muhtemelen insanlar gittikçe alışacaklar, kullanılan dil de değişecek. Ben sürece bırakılması görüşündeyim, yasaklarla regüle etme yoluna gidilmemeli.
“Çözüm önerim kişileri ifşa edip utandırmak”
Özellikle kadınlara ve hatta siyasi kimliği de olan kadınlara yönelik hakaret ve saldırı örneklerini izlerken, Esra Albayrak'a yapılan yorumlar ve saldırı sonrasında yasak ve cezalar daha sert bir şekilde konuşulmaya başlandı. Sen çözüm olarak yasaklar ve cezalar ile ilgili ne düşünüyorsun?
Az önce de dediğim gibi yasaklarla regülasyona karşıyım. Her hakarete uğrayan siyasetçi de ağlayarak mahkemeye koşmasın bir zahmet. Siyasetin doğası bu zaten. İstediğimi yapayım ama kimse bana gık diyemesin dünyası körfez emirliklerinde var. Demokrasilerde siyaset böyle bir şey, çok ağır söz işitme ihtimaliniz var. Yav millet yeri geliyor, siyasetçinin kafasına yumurta, pasta bilmem ne atıyor, bir tweet nedir ki?
Son olarak senin sosyal medyadaki şiddet ve linç konusuyla ilgili çözüm önerin nedir?
Yapan kişileri ifşa edip utandırmak. Sosyal medya mecralarının bunun için de mekanizmaları var zaten.
Çok teşekkürler Nevşin… Bu duruma maruz kalan herkese ve özellikle kadınlara senin savaçcı yanına ve psikolojik açıdan da güçlü duruşuna sahip olmalarını diliyorum.