Kendi karantinamın 87. günündeyim. ‘Canlı Audition’ hazırlıkları bir yandan devam ederken, yeni başladığım online derslerim ve şahane öğrencilerle çalışmak bu süreci benim için keyifli bir hale getirdi. Şimdi düşünüyorum da sanırım bu sürecin tam anlamıyla normalleşmesi uzun bir zaman alacağından, artık büyük bir çoğunluk evde kendi ‘audition’ını kendi çekmeye başlayacak. Dolayısıyla canlı karşılaşmalarda çıkan iç enerji ve gözlerdeki yetenek parıltısının tamamını evinizde çektiğiniz videoya yansıtmanız gerekiyor. Ben ‘audition’ı bir asistana çektirmek yerine her zaman kendim çekmeyi tercih ederim. Böylelikle gelen oyuncuyu hem tanıma fırsatım hem de metinde anlamadığı yerler olduğunu düşündüğümde anlatıp tekrar çekme şansım olur. Çünkü ‘audition’da en büyük handikaplardan bir tanesi metin çözümlemesi ve metni anlamadır. Tabii birçok oyuncunun senaryoyu okuma şansı olmadığından, koca bir hikayenin ufak bir bölümüne hakim olmak yeterince zor.
“Adımı unuttum” dedi
Her şey yavaş yavaş dijitale dönünce, en çok da canlı karşılaşmalardaki enerjiyi özleyeceğim sanırım. Audition birçok kişi için gergin bir mesele olmasına karşın benim çok keyif aldığım anlardır. İnsan tanımayı seven biri olarak tüm gün heyecan dolu insanlarla bir araya geliyorum. Unutamadığım birçok anı var ‘audition’larda. Genç bir oyuncu o kadar heyecanlıydı ki, üç kere “Nasılsınız?” dedikten sonra “İstersen bir kahve içelim, öyle çekelim. Bana da mola olsun” dedim. Biraz sohbet edersek heyecanı yatışır, iyi bir audition verir diye düşündüm. Aradığım karaktere çok uyan bir tipi vardı, bir de yetenekliyse “Oldu bu iş” dedim kendi kendime. Havadan sudan, okuldan, hobilerden konuştukça rahatladı ve kendi olmaya başladı. Kahveleri bitirip “Hazırsan çekelim” dedim. Kamerayı açtığım an yine ilk geldiği haline dönüşüp, elini kolunu nereye koyacağını bilemeyen ve heyecandan ağzından çıkanları duymayan biri oldu. “Bari önce tanıtım çekeyim” dedim. “Merhaba sizi tanıyabilir miyiz?” dedim. Uzunca bir es den sonra “Adımı unuttum” dedi. Şaka yapıyor zannettim ama gerçekti. Ve tabii bu kadar heyecana audition başarısız oldu.
Bulduğu her boşluğa övgü sığdırıyordu
‘Audition’a gelen kişi kast direktörü onu sevsin istiyor. Daha çok akılda kalabilmek için böyle düşünüyorlar sanırım. Ekstra tatlı davranmaya çalışıyor. Fazlası fazla oluyor tabii. Hep söylerim, nasıl ki bankada gişe memuru seni sevsin diye uğraşmıyorsan, bırak kast direktörü de ille bir duygu beslemek zorunda olmasın. Yooook illa sevecek. Misal; kapıdan girdiği ilk andan itibaren “İsminizi çok duydum, sizinle çok tanışmak istiyordum. Kısmet bugüneymiş” dedi. Bulduğu her boşluğa bir övgü sığdırıyordu. Saçlarınızın doğal hali mi? Çok güzel. Gözleriniz ela mı? Harika, spor ayakkabı mı seviyorsunuz? “Ben de spor ayakkabı severim” cümlelerinin arasında audition çektik. Tam çıkarken övgüler biter mi? Devam tabii. En son bana iyi bir şey söylediğini zannederek ekstra pozitif bir tavırla “Çok memnun oldum, enerjiniz çok güzel, çok kilolusunuz” dedi. Bende tüm övgü dolu sözlerine verdiğim gibi hafif gülümsemeyle karşılık verdim.
Yeni normalle dijital anılar biriktirmeye başlayacağım
Hala merak ederim, bana suratıma baka baka kilolusun dediğini fark etti mi? Onu sevmemi istemenin yanı sıra çok heyecanlıydı çünkü. Kaş yapayım derken göz çıkarmak bu olsa gerek. Fark ettiği anı düşünüp bu duruma çok güldüm. Yani bir tavsiye olarak aklınızın bir köşesinde bulunsun. İşinizi profesyonellikle yaparsanız zaten sevilmemek gibi bir durum söz konusu olmaz. Lütfen doğal olun…
Daha nice böyle güzel anı biriktirdim. Sanırım yeni normalle dijital anılar biriktirmeye başlayacağım. Bakalım bizi daha neler bekliyor?