Beni tanıyanlar bilir, her koşulda bitmeyen, şuursuz bir mutluluğum ve her sabah kendini yeniden şarj eden bir yaşama sevincim vardır. Tabii bunalımlar, yakınmalar da sık olur ama kısa sürer. Yugoslavya’dan göçmüş muhacir bir ailenin çocuğu olarak altı odalı, iki mutfaklı bir evde büyüdüm ben. Babaannem idolümdü. Erken kalkar, evdeki akışı planlar, kendi dışında herkese adil ve şefkatli davranırdı. Evde üç evli oğul, üç gelin, üç bekar kız, bir bekar oğul, dört torun, babaanne ve dedeyle beraber 16 kişi yaşıyorduk. Ve yuvamızda ciddi ciddi bir vardiya vardı. Benim yani o zamanki çocuk Uğur’un bakkala gitme, tulumbadan su çekme, kapının önünü süpürme gibi görevleri vardı. Hepsini dönüşümlü olarak yapardım. Bütüne baktığımızda plan, adalet, şefkat ve disiplin vardı. Herkes önce kendi sorumluluğunu yerine getirir, sonra kendisi için zaman ayırırdı. Görevim bitmeden sokağa oyun oynamaya gidemezdim ama evdeki sorumluluğum bitince gün batana kadar ya da acıkana kadar sınırsız, özgürce oynayabiliyordum.
Birey olmak ne demek?
En önemlisi ise herkese aynı davranılmasıydı. Ne eksik, ne de fazla... Aynı! Bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Dedim ya, babaannem sadece kendisine fazla yük yüklerdi. Özellikle gelinlerin vardiyalarının yükünü paylaşırdı. Şimdilerde iki kişinin zor sığdığı bir eve biz 16 kişi geniş geniş sığardık. Ve bugün koronavirüs için evlerde kalmamız yaşamsal önem taşıyorken ve biz evlere sığamıyorken düşündüm; birey olmak ne demek? Sınırlarımız nerede başlayıp nerede bitiyor?
Dünyada son 20 yılda bireysel gelişim, ortak yaşam, sorumluluklar, mutluluğun formüllerini veren yüzlerce hatta binlerce kitap yazıldı, programlar yapıldı, atölyeler düzenlendi. Bu düşünceye hazır olana, çabalayana, farkındalığını artıranlara çok yol aldırdılar. Babaannem “Evladım önce kendini seveceksin, önce kendini besleyeceksin” derdi. Bu cümleyi dikkatle birkaç kez okumalısınız. Kimilerine göre bu bencillik olabilir. Benim için asla bencillik içermiyor. Çünkü bu bir döngü gibidir. Mesela oyunculukta bir ölçü vardır. Yüzde 10 hesaplama, anlama, planlama alanıdır. Yüzde 90 ise hayal gücüdür. Yüzde 10 iyi işlemezse hayal gücü hiçbir işe yaramaz. Bu bir sarmaldır. Önce kendini seveceksin. Yani önce kendi maskeni takacaksın ki, başkasına da bir faydan olabilsin.
Besleyin kendinizi kitapla, insanla, duayla
Bütüne olan sorumluluğun bittiği noktada özgür ve kendin oluyorsun. Ben de bu duruma babaannemin şefkatli, disiplinli vardiyalarını hatırlayarak bakıyorum. Bugün çok açık ve net görüyoruz ki bütüne bağlı yaşamlarımız. Şimdi hep beraber başa dönelim. Yaşamak ne tatlı şey... Herkesin yaşamak için istekli ve telaşlı olduğu bugünlerde yaşamın devamlılığı için kendimizi sevip beslerken bütüne olan sorumluluğumuzu yerine getirmek mümkün. Besleyin kendinizi kitapla, besleyin kendinizi insanla, besleyin kendinizi duayla...
Sevgiyle kalın...