Bir yabancı olarak İstanbul’u dizi izlerken tanıdım. Hikayeleri ve oyuncuları dışında ekranda gösterilen o güzel manzaraları, evleri ve semtleri de bayılarak izlerdim. Ve bu kurgusal dünyalara dokunabileceğim en kolay yol, dizilerin setlerini ziyaret etmekti. Yaklaşık üç sene önce en büyük hayallerimden birini gerçekleştirdim ve İstanbul'a ilk defa geldim. Ama sıradan ve normal bir turist gibi, tipik Türk tarihinin etkileyici anıtlarını, müzelerini, saraylarını görmek yerine, izlediğim dizilerin setlerini ziyaret etmeye niyetliydim. Sanırım buna ‘dizi turizmi’ denir. O zamanlar 16 yaşındaydım ve bu tutkumu ister istemez benimle beraber annem de paylaştı. Her ne kadar Türk dizisiyle hiç ilgisi olmasa da... Ve ikimiz bu maceranın içine attık kendimizi. Hem de tek başımıza, o büyük İstanbul'da...
Poyraz Karayel’in mekanlarına gittik
İlk istikametimiz Kadıköy’dü. Kaldığımız otel Laleli’deydi ve Kadıköy’e gitmek için Kapalıçarşı'dan geçtik. Ondan sonra Eminönü’nden vapura bindik. Görmek istediğim mekanlar Poyraz Karayel dizisine aitti. Daha doğrusu ana karakterlerin, yani Poyraz ve Ayşegül'ün birlikte yaşadığı apartmanı görmekti. Dizi çoktan bitmiş olmasına rağmen çok heyecanlıydım. Çünkü sevdiğim oyuncular ve izlediğim dizi ekibi bu güzel işe imza atarken o yerlerden geçmişti.
İstanbul’a ilk defa gelmiş bir turist olarak doğru yolu çok hızlı buldum. Açıkçası bunun en büyük nedeni Türk dizisi izleyerek öğrendiğim Türkçe’min iyi olmasıydı. İkinci neden ise ayrıntılı planlar yaparak dersime iyi çalışmamdı. Ama bazı zamanlarda yol tarifi almak için insanları durdurdum. Çoğu navigasyonu açıp yol gösterdi. Yoluma hep nazik, iyi niyetli ve yardımsever insanlar çıkıyordu. Ama annem yavaş yavaş sinirleniyordu. Çünkü bana güvenmiyordu ve ne aradığımızla ilgili en ufak bir fikri bile yoktu.
Anne evladı için ne yapmaz?
Az sonra yağmur çiselemeye başladı ve işimi zorlaştı. Ama Moda’da bir çay ve tost molası vererek annemi sakinleştirdim ve tekrar yola koyulduk. Annem istediğim yere ulaştığımızda ne kadar mutlu olduğumu görünce çok sevindi. Anne işte, evladı için ne yapmaz?
Vaktimiz azdı ve görmek istediğim çok yer vardı. Sanki dizi setleri keşfetmeye bağımlı gibiydim. Hedeflerim daha da büyüyordu ve daha da uzak yerlere gitmemiz gerekiyordu. Zavallı annemi de peşimden sürüklüyordum. Bu gezilerle beraber seni planlarına götürecek şeyin insanların yardım etmesi olduğunu öğrendim. Bunun değeri paha biçilemez.
Aşk Yeniden’in çekildiği yere gittim
Tarih 10 Şubat 2018. Yine annemle beraber çok sevdiğim bir dizinin setini arıyoruz. Bu defa rotamız Aşk Yeniden seti. Bu tarih tesadüf değil, dizi 3 yıl önce bu tarihte ekran yolculuğuna başladı. İstikametimiz ise büyük ve etkileyici bir malikane; Şekercizadeler Konağı... Navigasyon Reşadiye’yi gösterdi ve mekana doğru ilerledik. Etraf hiç kimse yoktu, sonra köpekler etrafımızı sarmaya başladı. Bize karşı kötü niyetleri bence yoktu ama annem korkmuştu. Yan villadan bir çalışan görüp hemen bize yardım etmeye koştu. Köpekleri uzaklaştırdı ve bizi Aşk Yeniden’in konağının tam önüne götürdü. Orada güvenlik olarak çalışan bir tanıdığına benim evi görmek istediğimi söyledi ve bizi içeri soktu. (Umarım bu yazdığımdan sonra işinden olmaz.)
Malikanenin bahçesinde gezdik, fotoğraflar çektik ve o büyük kalpli insanlara binlerce kez teşekkür ettik. Oradan çıkarken önce kendime, sonra mucizelere ve insanların iyi olduğuna inanmaya devam edeceğime söz verdim.
Hayalimi gerçekleştirdim
İstanbul’da yaşayan biri için bir Bulgar olarak benim yazdığım bu yazı size anlamsız ve komik gelebilir. Sizin için bir Türk dizisi mekanı görmek önemsizdir ama benim için çok büyük bir şeydi. Çünkü hedef koyduğum zaman gördüm ki başarıyorum, üstelik hiç bilmediğim sularda yüzerken... Hedeflerime inançla ve özgüvenle yürürken de sanki bütün evren benim arkamda duruyor. En azından İstanbul'daki zamanımı verimli bir şekilde geçirdim. Verimli derken sadece kendi adıma konuşmuyorum, annem de memnun! En son İstanbul'a gittiğimizde “Artık burada emlakçı olarak çalışabilirim” dedi. İstanbul’un tarihini ve kültürel alanlarını hiç küçümsemiyorum, lütfen beni yanlış anlamayın ama benim tutkumda dizi setleri ve mekanları görmek. Bence seyahat edince de ezber bozmak gerekiyor. İster yemek, ister müzik turizmi olsun. İster dizi turizmin de olsun!
Yazar hakkında: 19 yaşındaki Ivan Çereşarov, Bulgaristan'ın başkenti Sofya'da doğdu. Çok küçük yaşta yazmaya başlayan, televizyon ve sinemayı tutkusu haline getiren Çereşarov Türkiye’yi üçüncü tutkusu olarak tanımlıyor. Türkçe’yi Türk dizisi izleyerek öğrenen, 2014 yılında kendisine Türk dizilerini içeren bir internet sitesi açan Çereşarov, bu yıl Sofya Fransız Lisesi’nden mezun olacak. İngilizce, Fransızca, Bulgarca ve Türkçe konuşan Ivan Çereşarov, üniversite için Türkiye’ye yerleşmeyi planlıyor. Hedefi; İstanbul Üniversitesi'nin İletişim Fakültesi’nde okumak ve aşık olduğu Türk kültürüne kavuşmak.