28. Gün Karantina İç/Gece
Bugün günlerden ne bilmiyorum, muhtemelen salı ya da cumadır. Semt pazarı kurulmuyor, perşembe inzivada olmalı. Pazar olmuş olsaydı uyandığımda muhtemelen başım ağrıyor olurdu, ağrımıyor. Eş dost ile buluşamıyoruz, cumartesiyi günden saymanın alemi yok.
Ah pazartesi, yıllarca ne büyük haksızlık etmişim sana. Bunun için senden özür dilerim. Seni bize hep yanlış tanıtmışlar, farkında olmadan ne çok yıpratmışız seni.
Baharın geldiği söyleniyor, fotoğraflarda betonları delen gelincik çiçekleri gördüm. Bir sevindim, bir ümitlendim. Yaban hayvanlarının şehre geldiğini gösteren görüntüler var, bizdekiler öyle aslan, fil, zürafa falan değil yaban keçisi, domuz, tilki.
Ayılar yeni yeni uyanıyor, bugün yarın onları da görürüz. Denizlerde ki balık popülasyonu artmış, ozon tabakası kendini tamir etmeye başlamış, dünya kendini soğutmaya aldığı için belki mevsimler düzene girer, kışın kar yağar mesela…
İçimden cama çıkıp “Sevim koş! Venedik'e yunuslar geldi” diye haykırmak geçiyor.
Gaddar olduğunu düşündüğüm bazı insanlar sosyal medyalarında duygusal aforizmalar paylaşıyor, fırınlarında yapmaya çalışacakları ekmek için ekşi maya arıyorlar. Sokak hayvanlarından hiç hoşlanmadığını bildiğim bir arkadaşım penceresinden kedileri besliyor, köpeklere ağlıyor, kuşların yasını tutuyor.
Vücut saatim bozuldu günde iki defa doğruyu gösteriyor mu bilmiyorum? Bozuk saatler için mi söyleniyordu bu?
Neyse zaten bunun da bir önemi yok.
Saatler bu süreçte rakamdan ibaret. Ben on bir haneli bir rakamdan ibaretim.
Ya sen?..