24.09.2020, 23:29

Leyla İle Mecnun'a tutunmak

Çocukluğu, gençliği güzel geçen şanslı azınlıklardandık biz. Eski Tük filmlerinin naifliği henüz tedavülden kalkmamıştı ve gerçek hayatta da buram buram hissediliyordu. TV ekranları da bundan nasibini alıyordu tabii ki. Birbirinden sıcak, samimi, kaliteli yapımlar -neredeyse tamamının tiyatro kökenli olduğu oyuncu kadroları ile- ekranlarda arz-ı endam ediyordu. Ve bunlar sadece reyting kaygısı olmayan devlet televizyonunda değil özel kanallarda da kendine rahatça yer buluyordu. Köy ağalarının ve mafya babalarının devri henüz başlamamıştı ekranlarda. İlk anda aklıma gelenler; Perihan Abla, Süper Baba, Yedi Numara, İkinci Bahar gibi efsanelerdi.

Bugünkü konumuz ise yeni nesle bu naifliği ve samimiyeti hissettiren Leyla ile Mecnun.

Absürt komedinin en sağlam örneklerinden biri olan dizinin yaratıcısı Burak Aksak. Fakat sadece absürt komedi olarak adlandırmak haksızlık olur, öyle duygusal anları vardır ki ciğerinizi göğsünüzden söküp sağ taraftaki zigon sehpanın üzerine bırakır.

Başrolde Ali Atay ve ilk sezonda Leyla rolünde Ezgi Asaroğlu -sonrasında yaşanan bazı magazinsel olaylar sonucunda Asaroğlu diziden ayrıldı ve Leyla karakteri dikiş tutmadı- varken yan roller resmen şampiyonlar ligi; Ahmet Mümtaz Taylan, Serkan Keskinoğlu, Osman Sonant, Cengiz Bozkurt, Köksal Engür gibi kadrolu isimlerin yanı sıra konuk oyuncu olarak bir kaç bölüme dahil olan Erdal Beşikçioğlu, Halit Akçatepe, Metin Üstündağ, Selin Şekerci, Perihan Savaş, Cemal Hünal gibi isimler de cabası.

Burak Aksak ve yazar ekibinin maharetine bir de Onur Ünlü yönetmenliği (58 bölüm) eklenince ortaya bir efsane çıkması kaçınılmazdı.

Ama bir başka detay da dizinin kendine dair bir evren yaratmasıydı. O evrende kötüler bile o kadar kötü değildi, kendilerine kadar. Sigara ya da içkinin adının bile anılmasının tü kaka olduğu bir zaman diliminde içki, üzüm, sigara da sakız olmuştu. Burada aman sigara ekranlarda fosur fosur gösterilsin edebiyatı yapmıyoruz tabii ki ama hakim güce yaranmak için içkinin adının anılmaması gibi mabadından oto sansür uyduranlara da buradan selam etmek boynumuzun borcu. İşte Leyla ile Mecnun bu gibi durumlarla müthiş bir şekilde dalga geçen bir efsaneydi, üstelik devlet televizyonunda.

Gerçi şunu da itiraf etmek gerek, reyting kaygılı -haklı olarak- bir özel kanalda da bu kadar uzun soluklu olamazdı.

Hangi bir güzelliğinden bahsedeyim. Mecnun’un salak hallerine gülerken bir anda İsmail Abimin o masum bakan gözlerine, kirlenmemişliğine duygulanmamdan mı bahsetsem, yoksa Yavuz’un görme engelli aşkı için sahilde ona kitap hatta Turgut Uyar okumasından mı, yoksa İsmail Abimle o geminin gelmesi için bıkmadan beklememizden mi ? Veyahut yine İsmail Abimin Şekerpare’ye olan aşkı sebebi ile dudakları titrerken göğsünü göstererek “Şuram acıyor Mecnun” dediği an gözyaşlarımı tutamamamdan mı ?

Müzikleri ise bir başka efsane. Mehmet Erdem’in başı çektiği ekip dizi sırasında sizi yerinize mıhlarken oyuncu kadrosu da Leyla The Band’i kurarak sivil hayatta da bizi depresyona sokmaya yemin eti.

Velhasıl kelam bir güzel devirdi geldi geçti. Ülkenin onur ve haysiyet turnusolu olan Gezi Direnişi sırasındaki aktif duruşları sebebi ile TRT dizinin fişini çekti, hiçbir özel kanal da bu topa girmeye cesaret edemedi. Aynı ekip daha sonra Star TV’de gerçek hayattaki hallerini canlandırdığı “ Ben de Özledim” dizisinde bir araya geldi ama uzun soluklu olamadı. Ben de Özledim’den akılda kalan en büyük şey ise Burak Aksak’ın planladığı ama hayata geçiremediği LM finalini “Göz dol” şeklinde öğrenmek oldu.

Son birkaç haftadır feci bir çöküntü içindeyim ve boş bulduğum her an bu efsaneye tutunarak moralimi düzeltmeye çalışıyorum, tavsiye ederim.

Mutlu ve sağlıklı bir hafta diliyorum.

Yorumlar (0)