Uysallar'a BA YIL DIM!
Uysallar'a BA YIL DIM! Yazımın ilk cümlesi kesinlikle bu olmalıydı. Bu kadar coşkulu bir "bayıldım"ı en son annemin yemekleri için kullanmış olabilirim. Lezzetli her şeye dair ta en derinden "bayıldım" diyebilmek kolay şey değil...
Uzun zamandır hevesle beklemelerim çok sınırlı. Bir filme veya diziye olan merakımın sonu genellikle hayal kırıklığıyla sonuçlandığından mıdır, büyük beklentiyle ekran karşısında yerimi alma devri çoktan bitti benim için. Oktay Uysal yaşlarında olmamın da bunda payı vardır elbet. Ama itiraf ediyorum ki Uysallar'ı içten içe bekliyordum ve öyle sevdim ki, birkaç satır yazamadan duramazdım.
Hakan Günday ve Onur Saylak yine muazzam bir işe imza atmış. Her şey öyle yerli yerinde ve öyle iyi yansıtılmış ki, izleyiciye sadece şahitlik ediş ve bu esnada sayısız hak veriş kalıyor. Samimi olalım; her şeyi ama her şeyi... Mevcut hayatını tümden geride bırakıp, bambaşka bir hayata doğru kaçma isteği, anlık tatlı bir hayal bile olsa herkesin zihninden mutlaka geçmiştir... Özellikle de 40'lı yaşlardaysanız hayattaki rolünüzü sorgulamak olmazsa olmazlardandır çünkü. Hani hep derler "Bir aydınlama oluyor..." diye, işte o aydınlık her zaman güzeli açığa çıkarmaz. Bazen, hayat koşturması içinde gözlerinizi kapattığınız karanlıkların da açığa çıkmasına ve ayan beyan karşınıza dikilmesine de neden olur. Hayatın sizi taşıdığı noktada gerçekten olmak istiyor musunuz? Sizin hayallerinizin çizdiği rota bu muydu? Bu gerçekte olmak istediğiniz kişi mi? Hayat neden bu kadar sahteliklerle dolu? Sorular, sorular, sorular... "Gelecek, geçmişin merhametine kalmıştır ve insan, bu ikisinin arasında bir kurbandır." der Hakan Günday Piç romanında. İşte bu "kurban" olduğunun net bir şekilde farkında olma hali de bu yaşlara denk gelir çoğunlukla. Öner Erkan'ın canlandırdığı 44 yaşındaki Oktay Uysal'ın da başına gelen tam da budur bana kalırsa...
Dizideki tek kaçmak isteyen kahramanımız Oktay değil... Bütün karakterler bir şeylerden uzaklaşmak isteği içinde... Kaçmak ya da uzaklaşmak varlığın bedensel devinimine işaret edip, ona paralel gibi görünse de; aslında varlığa içkin bir durumu ifade eder. Ve biz diziyi izlerken her bir karakterin kendinden uzak olana karşı duyduğu yakınlığa ve bununla birlikte ona karşı oluşturduğu büyük yanılgıya tanık oluyoruz: Kusursuzluk algısı. En çok da en fazla yakın olunan şeye uzak ya da en uzakmış gibi görünen şeye yakın olmak. “Nerede değilsem orada iyi olacakmışım gibi gelir...” diyen yalnızlığın şairi Baudelaire gibi...
Tüm bunlardan da anlaşılacağı üzere Uysallar'dan her kuşağın alacağı bir şey olsa da, daha çok yetişkinlere hitap eden bir dizi. İçinde kendinden bir şeyler bulabileceklerin dizisi. Hiçbir sahnenin, hiçbir diyaloğun boşa olmadığı dizide aynı zamanda toplumsal sorunlara ve kişisel arızalara dair de çok sayıda gönderme var. Onlar da öyle ince işlenmiş ki, mesaj kaygısı olarak göze batmıyor.
Haluk Bilginer ve Uğur Yücel'in ustalıklarını konuşturdukları Uysallar'da Öner Erkan ve Songül Öden de harika seçimler. Öte yandan dizinin genç ismi Umut Yeşildağ ve küçük kızı Nilay Yeral da öylesine iyi oyunculuk sergiliyorlar ki, ikisi de gelecek için son derece umut vadediyor.
Sözün özü; "Uysallar" yüzeye odaklananların beklentilerini karşılamayacak, derini görebilenlerin ise mutlaka ama mutlaka sevecekleri bir yapım. Tekrar söylüyorum; ben "BA YIL DIM!" Daha iyisi yapılana kadar Netflix'in Türk yapımlarından en iyisi.