"Ölenin beyazlar, kalanın siyahlar giymesinde bir mana vardır belki..." demiş sözün sahibi. Nerede okuduğumu hatırlayamadığım bu cümle yıllardır hafızamda yerini korur. Ölenin beyazının manasına yaşamadan vakıf olamasak da, kalan olarak siyahı üzerimize geçirişimizin derin anlamını adımız gibi biliyoruz. Giden gider, kalanın payına koca bir boşluk düşer. Henüz ailenden birini kaybetmediysen, hayatı tam olarak anlamamışsın demektir diye bir inanış vardır. Hakikaten de bu böyledir... Baba, anne, eş, kardeş, çocuk... Birinci dereceden yakınının ölümüyle yüzleşmeden, kafamızdaki ölüm tanımı hep eksiktir. Bu acı deneyim kapımızı çaldığında ise dışarıdan bakıldığında farklı tepkiler veriyor gibi görünsek de, içimizde yaşadığımız o tarifsiz duygu aynıdır. Tarifsizdir; çünkü hissedileni kimse tam anlamıyla ifade edemez. Ancak, bunu deneyimlemiş olan herkes o hissi tam anlamıyla bilir...
Tony'i ilk sezondan bağrımıza bastık
After Life dizisinde Tony'nin acısını en iyi eşini kaybetmişler anlayacak olsa da, ölümün anlamını eksiksiz kılan acı kayıpları olanlar ve yitirmenin sadece ölümle gerçekleşmediğini bilenler Tony'i 1. sezondan bağrına basmıştı bile...
After Life, İngiliz komedyen Ricky Gervais’in yazıp yönettiği, şu an 2. sezonu arşivde yerini alan bir Netflix dizisi. Tony’nin çok sevdiği 25 yıllık eşi Lisa’yı kanser sebebiyle kaybetmesinin ardından sıfır motivasyonla hayatına devam etmeye çalışmasının hikâyesi. İntiharı düşlese de, her seferinde bir sebepten kıyısından dönüyor ve artık kaybedeceği bir şeyi olmadığına göre istediği gibi yaşamasında hiçbir sakınca görmüyor ve sol tarafındaki şeytana teslim oluyor. Öyle bir teslimiyet ki, bir çocuğu ölümle tehdit edecek, bir bağımlıya yüksek doz ilaç alarak intihar edebilmesi için istediği parayı verecek kadar...
İngilizcede yas için kullanılan "grief", Latince gravis sözcüğünden gelir. Bu da "gravity" sözcüğünün kökü. Yani; dayanmak, hayatta kalmak... Yas kelimesi ise ilk olarak Uygurca metinlerde görülüyor ve “hüsran, zarar, ziyan” anlamına geliyor. Diyeceğim o ki, Tony yas sürecindeki her insan gibi kayba verilen doğal bir karşılık olarak Lisa'nın ölümünün ardından güçlü ve yoğun tepkiler veriyor... Dizinin yan karakterleri ise Tony’nin bu sürecinde onun dönüşümünü desteklemek için varlık gösteriyor.
Film tadında bir dizi
Tüm bunlar yaşanırken Ricky Gervais, elbette ofansif mizahı muazzam bir dengede sunabilme kabiliyetini sık sık gözler önüne seriyor. Yaklaşık yarım saatlik 6 bölümden oluşan After Life, film tadında ilerlerken, yine 6 bölümden oluşan 2. sezonun başlarında görüyoruz ki, kahramanımızın zorlu süreci halen devam ediyor. Kaybın inkarı, Lisa'ya dair sürekli zihinsel meşguliyet, büyük hasret ve Lisa'yla bir araya gelmek amacıyla intihar düşünceleri... Bildiğin komplike yas.
Ancak ilerleyen bölümlerde durum biraz olumluya doğru eğim gösteriyor. Tony, Lisa'nın videolarında kendisine verdiği tavsiyeler doğrultusunda ilerleyip, iyilik yapmaya yönelince, anlıyor ki tek değil... Herkesin kendine göre bir acısı var ve bu acılar sadece paylaşıldıkça hafifler... Fakat bazen henüz bir yarayı iyileştirmeden yanında yenisi çıkıverir. Maalesef ki Tony'nin üstesinden gelmesi gereken yeni bir acıyı daha göğüslemesi gerekiyor. Finalde çalan kapı zili, üçüncü sezona dair izleyicinin umutlarını körüklüyor...
Gülümseten, ağlatan, düşündüren ve tüm bunları yaparken de yormayan izlenesi dizi After Life, bana kalırsa zor bir işi başarıyor; basitte derinliği yakalıyor!