Sinemanın muhtemelen birçok kişi için en büyüleyici yanı bambaşka hayatları, yerleri, maceraları içindeymiş gibi tecrübe etmek. Kah bir uzay savaşçısının yanı başında, kah bir kovboyla yan yana at sürerken ya da bir dedektifle katil peşinde saatler geçiririz büyük bir keyifle. Sıradan bir insanın rüyasında dahi göremeyeceği mecralar, maceralar sinema ile yanı başındadır hatta kendisi de mevzunun içindedir çoğu zaman.
Peki ya normal insanları anlatan filmler? Her gün yaşadığımız hayatı bize ekranda anlatan filmler? E hani biz gerçek dünyadan kaçmak için film izliyor, oyun oynuyorduk? Öyle güzel örnekler var ki inanın sizinkinden dahi vasat, kötü durumda hayatları büyük bir başarı ile anlatıp sizi ekrana / perdeye kilitliyor.
Vermek istediğim ilk örnek Mürekkep Balığı ve Balina ( The Squid and the Whale - https://www.imdb.com/title/tt0367089/ ). Noah Baumbach’ın yönettiği ve başrollerinde Jeff Daniels ile Laura Linney’nin oynadığı, zaman içinde yıpranarak biten bir evlilik ekseninde anne, baba ve iki çocuğun hikayesini barındıran film hiç bir abartı ya da aksiyon olmadan seyirciyi kendine bağlıyor. Hiç bir uçuk kaçık söylem, olay olmamasına rağmen bu müthiş sade hikaye hiç abartı barındırmayan mükemmel oyunculuklarla akıp gidiyor.
Bir başka örnek ise 2002 yapımı About A Boy (https://www.imdb.com/title/tt0276751/?ref_=nv_sr_srsg_0). Chris ve Paul Weitz tarafından yönetilen filmin başrollerinde Hugh Grant, Rachel Weizs ve ufacık bir Nicholas Hault var. Hayatını her erkeğin hayali olan bir şekilde mükemmel bir ev, spor araba ve çalışmasına gerek kalmayacak kadar çok para ile mutlu ve mesut geçiren Will Freeman’ın (Hugh Grant) yeni ve güzel kadın arkadaşlara ulaşmak için bulduğu fikir sonrası başına gelenleri izliyoruz. Son derece doğal, son derece hayattan ve son derece başa gelebilecek bir hikayenin muazzam eğlenceli anlatımı.
Sonraki örneğimiz Matrix!! Şaka şaka hala bende misiniz diye kontrol ettim.
Sırada Whiplash (https://www.imdb.com/title/tt2582802/?ref_=adv_li_tt ) var. Damian Chazelle tarafından yönetilen filmin başrollerinde J.K. Simmons ve Miles Teller var. Yetenekli bir baterist olan Andrew (Miles Teller) çok iyi bir jaz bateristi olma hevesiyle ülkenin en iyi okulunda en sert ve disiplinli öğretmeninin (Fletcher - J.K.Simmons) sınıfına dahil olur. Aşırı hırslı olan Fletcher ile mücadelesini büyük bir keyifle izleriz. Son derece hayattan, son derece yaşanılabilecek bir hikaye ve mükemmel oyunculuklar.
Örneğini verdiğim filmler gibi hayata dair, hayattan sıradan hikayeleri anlatan filmlerde dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var. Ben zaten bu hayatın içinde yaşıyorum bana neden bu hikayeyi anlatıyorsunuz demenize fırsat vermeyecek kadar iyi oyunculuklar. İşin sırrı da abartı ya da aşırı teatral performanslar değil. Son derece doğal, son derece insana dair. Hayatın, tasarımın, sanatın her alanında olduğu gibi burada da sadeliği yakalamanın, sunmanın zorluğunu muhteşem yetenekleri ile aşan oyuncular ve yönetmenler.
Belki de artık gerçekten sinema seyircisi abartılı prodüksiyonlardan, bilgisayar efektlerinden, yeşil / mavi perdelerden bıkmış ve hayata dair sıcak, samimi hikayeler izlemek istiyordur. Hatta belki de geçen haftaki yazımda bahsettiğim tıkanıklığı aşma yolu budur.
Mutlu haftalar dilerim.