Sliding Doors 1998 yapımı, başrollerinde Gwyneth Paltrow ve John Hannah’nın oynadığı nefis bir romantik komedi. Konusu ise kabaca “Ya o gün öyle değil de böyle yapsaydın ne olurdu?” sorusunun ihtimallerinin değerlendirilmesi diyebiliriz. O sabah metroyu kaçırmasaydı Helen’in (Gwyneth Paltrow) hayatı nasıl devam edecekti. Film ilerledikçe her iki versiyonu da izliyoruz. Metroyu kaçıran Helen ve kaçırmayan Helen.
Peki yıllar sonra bu film neden aklıma düştü?
Kendi metronuzu kaçırıp kaçırmadığınızı hiç düşündünüz mü? Aldığınız ya da almaya cesaret edemediğiniz kararların tam tersini uygulasaydınız nasıl olurdu acaba diye düşündünüz mü hiç?
Örneğin 1993’te liseden mezun olduğumda, Amerika’da işim hazırken ben gitmeyerek burada amcama yardım etmeyi tercih ettim. Yıllar içerisinde ne kadar yanlış bir seçim yaptığımı gördüğümde de “Olsun bak gitsem eşim ile tanışamayacaktım, kızım Nehir dünyaya gelmeyecekti.” diye kendimi avuttum. Ama hepimiz biliyoruz ki gitseydim de yine orada da bir yuva kuracaktım ve kızımın adı Nehir yerine River olacaktı belki. Belki paralel bir evrende bir başka Talay şu an Central Park manzaralı dairesinde viskisini yudumluyordur bilemiyorum.
İşte hayat; aldığımız ve alamadığımız kararlarla gelişen, replikleri yazılmamış doğaçlama bir oyun.
Mesela şöyle bir bilimsel gerçek var; Rüyalarınızda gördüğünüz tüm insanlar -tanıdık ya da tamamen yabancı- aslında farkında bile olmasanız gerçek hayatta da gördüğünüz kişiler çünkü beyin rüya sırasında yeni karakter yaratamaz. Rüyanızda yer alan bir yabancı belki metroda belki de yemek sırasında göz ucuyla dahi olsa hatta farkında bile varmasanız hayatınızın bir anında görüş alanınıza girmiş biri.
Bu bağlamda belki de “keşke yapmasaydım/yaşamasaydım” dediğimiz olaylar ve hayatlarımıza giren gerekli/gereksiz kişiler de kaçırdığımız bir metronun, saptığımız farklı bir kavşağın sonucu, getirisi ya da götürüsü olabilir.
Örneğin babam ilk rahatsızlandığında inat edip doktora gitmemek yerine annemin sözünü dinlese belki de 45 gün bilinci kapalı halde yoğun bakımda yattıktan sonra aramızdan ayrılmak yerine hala yanımda olurdu. Eminönü’nde bir yeri bulamadığımda "Dur babamı arayayım" deyip hemen sonrasında "A arayamam ki" demek yerine arayıp o adresi sorabilirdim.
Kim bilir ne çok metro kapısı yüzümüze kapandı, farkında olmadan ne kadar değişik yollara saptık. Tüm bunları düşünüp işin içinden çıkamadığım zamanlarda yapabileceğim tek bir şey olduğunu fark ettim, şu andaki rotamda sapasağlam ilerlemek.
Bugüne kadar ki içeriklerimden çok farklı bir yazı oldu farkındayım ama sanırım hem doğum günüm olması hem de kozmik şakacının yaptığı ayar ile hayatımdaki en önemli değişikliklerden birinin doğum günüme gelmesi sebebi ile farklı bir havaya büründüm.
Ülkenin içinde bulunduğu şartlar sebebi ile mecburi bir kariyer değişikliğine kalkıştığım bugünlerde manevi desteğinizi esirgemeyeceğinizden eminim.
Mutlu, sağlıklı bir hafta ve yeni bir yıl dilerim.