Sanatın iki ayrı kolu, geniş kitlelere seslenen eserlerin iki büyük mecrası, milyarlarca dolarlık bir sektör. Bu haftanın konusu kitap ve film ilişkisi.
Gerçi TV başında geçirilen sürenin ortalama 6 saat, internete harcanan sürenin ortalama 3 saat; okumaya ayrılan sürenin ise 1 dakika olduğu bir ülkede kitap konuşmak 'Don Kişot’luk olsa da hayatımı değirmenlerle savaşarak geçirdiğim için ben rahatsız olmam.
Kitap kurtlarına kitap okumayı neden sevdiklerini sorduğunuzda alacağınız cevaplardan biri çok çok büyük ihtimalle yazarın betimlediği dünyayı hayallerinde yaratmak olduğudur. Başladığınız her yeni kitapla bir önceki dünyayı rafa kaldırıp yeni kitabın ilk satırları ile birlikte o dünyayı ilmek ilmek oluşturursunuz. Kimisi için bu bir rüya iken kimisi içinse kabustur. Onlar için de filmler imdada yetişerek her şeyi hazır bir şekilde önlerine sererler. Evet bu haftaki konumuz kitap uyarlaması filmler. Daha doğrusu bir gereksiz soru, kitap mı film mi?
Kişisel sinema ve edebiyat tarihime baktığımda oldukça şanslı olduğumu görüyorum. Sonraki nesillere miras olacak kalitede bir çok eserin doğumuna şahit oldum. Fakat bununla oranlı olarak da insanlık adına utanç sayılabilecek kalitesizlik de yapıtlara da. Sinema ve edebiyat olarak ayrı ayrı yaşadığımız bu fecahatler bazen birleşerek de üzerimize saldırdı -kitap uyarlaması filmler-. Ya da tam tersi, şahane bir kitabı büyük ekranda aynı kalitede ve güzellikte izledik.
Mesela kitabı okurken kurduğum dünyayı, görselliği, karakterleri bana hayalimdekine en yakın şekilde izleten yapıt Yüzüklerin Efendisi oldu. Yemyeşil Shire, korkunç ve karanlık Mordor ve daha bir çok Orta Dünya detayı, karakteri neredeyse hayalimde oluşturduğum imgelerle birebir olarak perdede karşımdaydı ve bu İnanılmaz bir keyifti.
Aynı şekilde Dan Brown’ın ikonik kahramanı Robert Langdon da Tom Hanks’in performansı ile okuduklarımı izlememe en yakın olan anlardı.
Tabii bu kadar olumlu işler yanında sayıca çok fazla hayal kırıklığı da yaşandı. Onları listelemeye kalkarsak saatler sürer. İşin daha da acısı son 15 yılı etkisi altına alan ve daha da uzun süre devam edecek gibi gözüken “Büyük Hollywood Kabızlığı“ sırasında başvurulan en kolay yöntem kitap ve çizgi roman uyarlamaları.
Konunun bir de çizgi roman kısmı var evet ve oradaki tartışalar -ortada görsel referanslar olması sebebiyle- çok daha sert. Bunu da bir başka yazı için rezerve edelim.
Eserler üretilir, beğenilir, yerilir fakat bence birbirleri ile yarıştırılamaz. Tıpkı baştaki soru gibi tartışma yaşanamaz, yaşanmamalıdır.
Benim şahsi tercihim, eğer aynı eserin kitap ve film versiyonları ortadaysa önce kitabı sonra filmini denemektir her zaman. Fakat başkası kitabı okumayıp sırf filmi izlediği için onu eleştirmeye hakkım yoktur. Bakın kitap okuma alışkanlığından çok farklı bir şeyden söz ediyorum burada dikkatinizi çekerim. Ne sosyolojik çıkarım yapacak kapasitem var ne de burası yeri.
45 yaşında dahi hayal kurmaktan bıkmayan, yolda yürürken bile dinlediğim müziklere başrolünde kendimin olduğu film sekansları kuran ben okuduğum kitapları da zihnimde görselleştirmeye bayılıyorum. Bu sebeple de önceliğimi kitaplara veriyorum.
Sizlerin bu konudaki fikriniz nedir?
Mutlu ve sağlıklı bir hafta dilerim.