18-28 Ocak arası düzenlenen 40. Sundance Film Festivali’nin Kurmaca Dünya Sineması Yarışması’nda 2024’te 10 film yarıştı. Özellikle “Handling The Undead” ve “Brief History of a Family” geriye kalacak. Cinsellik, şiddet ve aile temalardı. Ödülü ise “Sujo” kazandı.
ALFREDSON BAŞYAPITINA TEKNOLOJİK ZOMBİ FİLMİ KARDEŞİ!
“Gir Kanıma”da (“Let The Right One In”, 2008) Thomas Alfredson şiir gibi bir vampir filmi başyapıtına imza atmıştı. Ona teknolojik zombi kardeşi olarak gelen bir eserle yüzleşiyoruz. İskandinav romancı Lindqvist uyarlaması bir bilgisayar dokunuşuyla farkını hissettiriyor. Thea Hvistendahl etkileyici bir çıkışa imza atıyor.
Android kuşağını yakalamakla becerikli bir zombi oyunu hissiyatı da bırakıyor. Zeki, hassas ve dengeleri hallerinde ‘etkili’ dokunuşlarla ‘şiirsel’ hale getirmek kolay iş değildir. Ama bu “Handling The Undead”de Rokseth’in sinematografisi ile becerilebiliyor. Kendine hayran bırakan bir alt tür ürünü!
‘ELVEDA OĞLUM’A RAKİP!
“Brief History of a Family”de Çin’in 6. Kuşak yönetmenlerinden Xiaoshuai’nin “Elveda Oğlum”unun (2019) Kore Yeni Dalgası’nın “Parazit”i (2019) usulü transferine tanıklık ediyoruz. Dinamik bir aile öyküsüne tanıklık ediyoruz.
Çarpıcı bir faşist rejim eleştirisi üzerine kurulu yapının aslında ‘röntgencilik’i “Benny’nin Videosu” (1992) usulü sarsılışı beklentilerimiz oluyor. O kadar iddialı bir ‘hamle’ olmasa da ciddi bir sistem yorumunun etrafında şekilleniyor her şey. Bu da ‘anlık tanım’a çok şey katabiliyor!
DÜNYALARINI YANSITAN YÖNETMENLER
Rondero-Valadez ikilisinin “Sujo”da bir cartelin üzerinden ilerlemesi çarpıcı bir Yeni Meksika Sineması şiddet görüntüsü ortaya koyuyor. Juan Jesus Varela’nın can verdiği tipleme bile her şey için yeterli olabilir gibi aslında. Etkili bir gerçekçilik ışığından yeraltı dünyasından dökülenler vuruyor!
Daniel Hoesl, “Veni Vidi Vici”de ‘portreleme’ gücüyle absürd bir ailenin iç dünyasına bakıyor. O damardan sistem eleştirisine kadar uzanıyor. Seidl’ın ilk kez yapımcılığı yapmasıyla kariyerinin en derli toplu işine imza atıyor. Avusturya sinemasının milyarder aile eleştirisi niyetine çarpıcı bir iğneleme!
LONDRA YERALTI DÜNYASINDAN İKİ CESUR PORTRE!
“Layla”da bir zennenin öyküsü, Bilal Hasna’nın performansıyla anılacak bir şekilde noktalanıyor. Amrou Al-Kadhi politik açıdan doğru bir vizyon ortaya koyuyor. Bir göçmen tanımının nasıl olması gerektiğine dair yorumlarda bulunmayı beceriyor. Bu durum da aslında bizim “Zenne”yi (2011) ikiye katlıyor!
“Sebastian”da Londra’da çifte yaşam süren seks işçisi Max’ın aslında kimlik mücadelesi ona yakın bir vizyona sahip. Ruadridh Mollica’nın performansı ise Makela’nın dengeli rejisinden destek alıp bir emek içeriyor.
“Malu” ve “Reinas”ın ana karakterleri de aslında Güney Amerika’dan ‘kült’ olmaya oynuyorlar.
“MUSTANG”E RAKİP İKİ ORYANTALİST FİLM!
“Girl Will Be Girls”, Himalayalar’ın “Mustang”i olmaya oynarken oryantalizm rekoru kırıyor. Talati’nin eylem planı ciddi bir ‘sinemasızlık’ hamlesinden yürüyor. Yatılı okulu sömürüyor. Bu eylemin sonuçlarına giderken aşırı melodramatik ve yapay takılıyor aslında! Adının ‘ütopik’ dokunuşlarına katkıda bulunamıyor.
“In The Land of Brothers” ise İran sinemasından kardeşlik öyküsüne bakarken gerçekçiliği sömürmekle kalıyor. Pastoral vizyon ve mat renklerle karşımıza çıkarılan ciddi bir duygu sömrüsünün servisi aslında. Burada köşeye sıkışmak da, rüyaya odaklanmak da mümkün olabiliyor. Ama ikincisi daha olası!
KEREM AKÇA’YA GÖRE SUNDANCE 2024 DÜNYA YARIŞMASI FİLMLERİNİN SIRALAMASI:
1-Handling The Undead 7
2-Brief History of a Family 6.7
3-Sujo 6.2
4-Layla 6.1
5-Veni Vidi Vici 5.9
6-Sebastian 5.5
7-Reinas 5.2
8-Malu 5
9-In The Land of Brothers 4
10-Girls Will Be Girls 3.8