28 Ağustos-7 Eylül 2024 tarihleri arasında düzenlenen 81. Venedik Film Festivali’nin Ana Yarışması’na “Joker 2” damga vurdu. Sırasıyla “The Brutalist”, “April”, “Queer”, “And Their Children After Them” hatıralarda kalacak. Tsangari, Larrain, Kurzel hayal kırıklığı yarattı. Almodovar ise en zayıf eserini karşımıza çıkardı.
ARTHOUSE MAYIN BOMBARDIMANI!
Geçen yılki damga vuran seçkinin ardından 2024’ün en zayıflardan biriyle yüzleştik. Barbera’nın bu kez ortanyalist yürüyüşler, anlamsız turistik gezilerden ibaret bir seçimi gördük. Bunun sonucu ise aslında anlamsız bir ağır aksak sinema anlayışına kadar gidiyor. Çin’den Fransa’ya, İtalya’dan Arjantin’e uzanan bir boşluk adeta.
Tsangari ve Kurzel’in zoraki uzatılmış üç saatlik bir serüveni ‘hantal mini dizi’den hallice bir şekle soktuğu gözüküyor. Bunun ‘hasat’ ve ‘suç’ üzerinden yapılması fayda etmiyor. Birinde Melling’in kişisel dertlerinin de bir anlamı kalmıyor. Almodovar ise bu toplamda New York’a romantik bir aşk mektubu yazıyor görünürde. Ama bunun altını doldurmuyor. Oryantalist bir Ekvatorlu turist gibi! Larrain ise İtalya’da sanki Angelina Jolie fotoğraflarında bir yolculuğa çıkıyor!
ÇİZGİ ROMAN EVRENİNDE BRESSON VE MINELLI!
Chomet usulü animasyonla başlayıp “Guguk Kuşu”-“Paris’te Bir Amerikalı” kırması bir peri masalı akıl hastanesi müzkaline evriliyor. Ardından acid bir Astaire-Rogers yolculuğuna kaykılıp gidiyor. Bunu ise “Primal Fear” (1997) ile yüzleşerek yapıyor. Phoenix’in ciddi bir şekilden şekle giren bir gövde gösterisine imza attığını söylemek lazım.
Bu da filmin incelikli suç müzaline haline destek veriyor. Büyük oranda Minelli usulü “Bir İdam Mahkumu Kaçtı” hallerine kaykılıp gidiyor. Bu durum da incelikli ve acid olmaya meyilli bir fantastik evren tasviri. Melezlik konusunda en iddialı ve heyecan verici çizgi roman devam filmleri arasında hatıralarda kalacak bir deliliğe imza atıyor Phillips!
‘MEGALOPOLIS’LE REKABETE GİRİYOR!
“Brutalist”, “Belly of an Architect”in ardılı gibi başlıyor. Sonrasında ise “Bir Zamanlar Batıda”, “Kan Dökülecek” esintileriyle daha heyecan veriyor. Bu damardan ise modern bir “Baba” hallerini görmek mümkün. Ancak son düzlükteki “Piyanist” hamlesi biraz fazla ‘nostaljik’ durabiliyor.
Yapısal açıdan “Tulse Luper”, “Megalopolis” gibi tech-sanatçı hikayeleri arasında ise mücadele etme arzusu ortaya koyuyor. Ancak Greenaway damarından o kadar da ilerleyemiyor. Ciddi bir eylemsizlik hali var.
GÜRCÜ SİNEMASININ PASTORAL ‘4 AY, 3 HAFTA, 2 GÜN’Ü!
“April”de Yeni Gürcü Sineması’nın feminist Reygadas’ının “4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün”e (“4 Months, 3 Weeks and 2 Days”, 2007) olarak anılacaktır. Kulumbegashvili’nin pastoral vizyonu asap bozuyor! Kendi melankolik oyuğuna çekince peşinizi bırakmıyor! Ioselliani klasiğine 63 yıl sonra gelen çarpıcı bir kardeş!
Ütopik evrenine sokunca bırakmayan bir açı-ölçek illüzyonu. Göz kırparken uçurumunda da bir debelenme yaşatıyor. “Sessiz Işık” (“Slellet Licht”, 2007) kadar iddialı kareleriyle çarpıyor. Şaşkına veriyor. Ancak bunları biraz fazla hantal bir şekilde vurguluyor. Yine de ‘nisan düşü’ne bizi sokması zor değil.
GUADAGNINO’DAN FAZLA ROMANTİK BİR BURROUGHS UYARLAMASI
“Queer”de postmodern İtalyan sinemasının Visconti’si usulü “Maurice”-“Narın Rengi” kırması bir bio-pic izliyoruz. Parajanov-Ivory’nin iç içe geçtiği noktada vizyon sahibi bir evren var. Mukdeeprom’un stilize çerçeveleri mest ediyor. Plastik evren ise ‘cinsel istismar’ noktasında “Vampyros Lesbos”a (1971) kadar uzanabiliyor.
Son düzlükte “2001: Bir Uzay Yolu Macerası” (1968) yoluna saparken ‘paralel evren’ heyecanı yaratıyor. Şaha kalkan plastik sekanslarla ‘queer sinema’da çığır açma iddiası ortaya koyuyor. Ama Burroughs’un “Müthiş Yemek” (“Naked Lunch”, 1991) gibi bir bedensel korku klasiğine de dönüşen bir sinema temsili değil. “Narın Rengi”, “Pirosmani” ile rekabete giremiyor. Daha ziyade Guadagnino’nun ‘romantik edebiyat uyarlaması’ olarak anılacak. “Call Me By Your Name” (2017) hayranları etkisi altına alacak bir duygu barındırıyor.
YENİ FRANSIZ AŞIRILIĞI’NIN ‘EASY RIDER’I!
Yeni Fransız Aşırılığı’nın “Teddy” (2020) ile kült zombi komedisine imza atan Boukherma Kardeşler, “Willy The First” (2016) ile de ilginç bir çıkışla karşımızdan ayrılmışlardı. Bu sefer akımın “Easy Rider”ına (1967) imza atıyorlar. “And Their Children After Them”, enerjisi ve vahşiliği ile içine alan bir eser. Doğu Fransa’dan ‘hippi’ öyküsü olarak planlanmış.
Uzun süresine karşın fazlasıyla dikkat çekici bir dönüşüme kapılmamızı sağlıyor. Vahşi çocuk hikayesi olarak bir “The Wild Boys” (2017) gibi kült veya başyapıt iddiası ortaya koymuyor. Ama stilize gerçekçiliğiyle sahiciliğine sokuyor.
NOSTALJİK VE DİNAMİK BİR YOL FİLMİ
Brezilya popüler sinemasının “Merkez İstasyonu”la (“Central Station”, 1998) kitle yaratan yönetmeni Walter Salles, burada geriye dönüşü bir buluntu film haliyle gerçekleştiriyor. “I’m Still Here” (2024) diyebilmek için çok işlevli bir diktatörlük kaydına davet ediyor bizi. İlk yarısında dinamizmine hayran bırakan bir yapıt! Ama uzadıkça fazla duygusallaştırıyor.
Yönetmenin hayranları için “Foreign Land”in (1995) Torres’i ile “Merkez İstasyonu”nun (1998) Montenegro’sunu nostaljik tatta barındıran bir yol filmi esasen. Ağlatma garantili finaliyle hatırlanacak! Yarışma’daki “Three Friends”, “The Quiet Son” gibi Fransız arthouse mayınları düşününce bu etki bile yeterli!
KEREM AKÇA’YA GÖRE VENEDİK 2024 YARIŞMA FİLMLERİNİN SIRALAMASI:
1-JOKER 2
2-THE BRUTALIST 6.5
3-APRIL 6.1
4-QUEER 5.8
5-AND THEIR CHILDREN AFTER THEM 5.7
6-I’M STILL HERE 5.6
7-YOUTH (HOMECOMING) 5.3
8-KILL THE JOCKEY 4.3
9-MARIA 4.2
10-HARVEST 4.2
11-VERMIGLIO 4
12-THE ORDER 3.8
13-BABYGIRL 3.8
14-QUIET SON 3.8
15-ROOM NEXT DOOR 3.5
16-THREE FRIENDS 3.3
17-BATTLEGROUND 2.1